Traded tradutor Turco
1,446 parallel translation
She traded her body for food.
Yiyecek için vücudunu sattı.
Yo J. I heard you gettin'traded to New York...
Hey J, New York'a satıldığını duydum.
I traded it.
Takas ettim.
I just traded it, what's the matter?
Takas ettim işte, ne var bunda?
Can be traded with food
~ Yiyecekle takas edilebilir. ~
We traded wits. She almost killed me.
Sarina, kaptan Victor Stagnetti kraliçesi.
Never traded our music.
Hiçbir zaman pazarlığa oturmayız.
He traded the painting for some books? Which books?
Birkaç kitap için resmini mi verdi?
- You traded meyour gun for ointment. Remember?
Silahımı merhem karşılığında takas etmiştin.
And she traded shifts with Tina?
Ve Tina'yla vardiyasını mı değiştirmiş?
And the next five years, I'm being traded for cigarettes by my cellmate.
Önümüzdeki 5 yıl, hücre arkadaşım beni sigara karşılığında pazarlıyor olacak.
In fact, it's the least I could do, after my husband traded me for a younger woman and stiffed me in the divorce.
Aslında, Kocamın beni daha genç biri için terk etiğine ve boşanmaya zorladığına bakılırsa az bile yaptım.
Just in case taking in the dress wasn't enough, you traded shoes with her, so she'd feel like she was getting fat.
Elbisesini almak yetmeyebilir diye ayakkabılarını da değiştirdin böylece kilo aldığını sanacaktı.
Yet you deliberately caught my attention by walking across my crime scene with a rifle scope in your hand, conned me into keeping the truth from the press, traded me meaningless military records for names and addresses of your son's potential victims.
Ama sen bilerek benim dikkatimi çektin. Elinde tüfek dürbünüyle olay yerine doğrudan daldın. Basına bilgi vermemem için kandırdın.
Getting traded in for... for a long-haired draft dodger.
Bir şey için terk edilmek... Uzun saçlı bir asker kaçağı!
When the Johnsons bought their new 7 series, you traded in your car for something better.
Johnsonslar yeni 7 serisini getirdiğinde, sen arabanı daha iyisiyle değiştirdin.
We've traded with the Orions for centuries.
Yüzyıllardır Orionlarla ticaret yapıyoruz.
I'm in a dugout, about to be traded.
Oyun dışına atılmış, satılmayı bekleyen bir oyuncuyum.
... who traded visas for favors.
"randy immigration Clerk" i Oynamıştım
You just traded one addiction for another
Sadece bir bağımlılığınızı diğeriyle takas edersiniz.
I can't believe you traded Shaun Alexander, man.
Shaun Alexander'i takas ettiğine inanamıyorum.
I traded with Dwight.
- Dwight'la değiş tokuş ettim.
So Bevin traded me her number three pick.
Bevin kendi sırasını bana verdi.
A biologist tried to save the information, but traded his life for the secrets.
Bir biyolog, keşfi kurtarmaya çalıştı. Ama hayatını bu sırlara değişti.
Yeah, see, I canceled the other wedding'cause I traded in...
Evet, bak. Diğer düğünü iptal ettim, çünkü onu daha iyisiyle takas ettim.
Apparently, Gunneson's traded his genetic structure for strength and the power of regeneration.
Görünüşe göre Gunneson genetik yapısını dayanıklılık ve güç üretebilecek şekilde geliştirmiş.
Tell Paula... I traded up.
Paula'ya söyle, ondan iyisini buldum.
You traded your soul for a Porsche.
Demek ruhunu bir Porsche karşılığında sattın.
So, how much for the, uh, "traded" scroll?
Şey, ticaretlenmiş tomar ne kadar?
My mother traded a silk blouse for some butter and bread.
"Annem, biraz yağ ve ekmek karşılığında ipek bluzunu vermişti."
Am I just a chattel to be traded at your pleasure?
Dilediğin zaman takas edebileceğin bir eşya mıyım ben?
Sometimes Brad and Sarah traded offspring.
Bazen Brad ve Sarah çocukları değiş tokuş ediyorlardı.
Someone traded me that for a wedding cake.
Onu bana birisi düğün pastasının karşılığında vermişti.
I traded with the Chinese three years ago.
Üç yıl önce Çinlilerle ticaret yapmıştım.
So... you basically traded your life for his.
Yani... kısacası onun için hayatını feda ettin.
I would have traded my life for hers if I could.
Eğer yapabilseydim, onun için kendi hayatımı verebilirdim.
I was stealing from a man who traded his away for a few dollars.
Kendi özsaygısını birkaç dolara satan bir adamı soydum.
My mother was a real whore... and a junkie... and she traded me... for ten dollars and a fix.
Benim annem orospunun ve keşin tekiydi! Beni 10 dolar ve bir içimlik ot karşılığında satardı.
He had traded it to his friend for the thing he liked most... honey.
Mızrak başını hayatında en çok sevdiği şey olan bal için arkadaşına satmış onu.
They traded her to a desert tribe, far away.
Onu çok uzaktaki bir çöl kabilesine satmışlardı.
I traded the rest of it for gas.
Kalanını benzin için takas ettim.
- We're a publicly traded company.
- Biz halka açılmış bir şirketiz.
Say, those radios you traded me were a hit.
Satmam için verdiğin radyoları bitirmeyi başardım.
Where you are.. love is traded day and night here.
Şimdi neredesin... aşk burada hergün satılıyor.
Brothers and sisters, I'm here to tell you that I've traded in Plymouth Rock.
Kardeşlerim size Plymouth Kaya'sını takas ettiğimi söylemek için buradayım.
I've traded it in for a Rock that builds me up.
... onu beni daha güçlü kılan bir Kaya için takas ettim.
I've traded it in for a Rock that gives me dignity, courage, and compassion.
Onu bana ağırbaşlılık cesaret ve merhamet vermesi için takas ettim.
I traded in Plymouth Rock for the Rock of Ages.
Plymouth Kaya'sını yılların Kaya'sı için takas ettim.
Because he was traded to a lot of teams.
Çünkü bir sürü takıma girdi çıktı.
You met Victor Stagnetti? No I met his first mate. We traded wits.
kimmiş onlar?
- He met a younger woman and just traded me in. - You're kidding.
- Daha genç bir kadınla tanıştı ve onu bana tercih etti