Trap tradutor Turco
8,328 parallel translation
You're walking into a death trap.
Ölüm tuzağına gidiyorsun.
That call was most certainly a trap.
- Gelen çağrının tuzak olduğu çok açık.
Greyhound, this is Trap One, no sign of the hostile.
Tazı, ben Kapan Bir, düşmanca bir saldırı izi yok.
Copy, Trap One.
Anlaşıldı, Kapan Bir.
Trap One, the target is on your vehicle!
Kapan Bir, hedef senin aracında!
Get out of here, it's a trap.
Çık buradan, bu bir tuzak.
Greyhound, this is Trap Leader, over.
Tazı, ben Kapan Lideri.
He's the bait in a trap. Our people in Ceylon have informed us that Tenebrae have sent their most powerful agent after him.
Sri Lanka'daki adamlarımızdan aldığımız bilgiye göre Tenebrae peşine en güçlü ajanını takmış.
No. You do it with a trap.
Bunu tuzağa oyalamak için yapıyorsun.
Tell me how to trap Gabriel in New Delphi, so I can kill him.
Bana Gabriel'i New Delphi'de nasıl tuzağa düşürebileceğimizi söyle, onu öldürebileyim.
You mentioned a trap before.
Daha önce bir tuzaktan bahsetmiştin.
Is this the trap?
Bu tuzak, o tuzak mı?
If you lure him into the trap, Gabriel will follow.
Onu tuzağa düşürürsen, Gabriel de düşer.
You trap Michael, you kill Gabriel, and you end this war.
Michael'a tuzak kurar, Gabriel'i öldürürsün ve bu savaş biter.
Our puppy trap came up empty.
- Yavru köpek tuzağımız boş çıktı.
Is this a trap?
Bu bir tuzak mı?
It's like a trap.
Adeta bir tuzak...
It was a trap.
Tuzaktı.
On the contrary. I have a clarity of vision that allows me to resist a housemaid's trap of sentimentality.
Tam aksine, duygusallık tuzağına düşmekten bu şekilde kaçınıyorum.
This has to be some sort of a trap.
Bir bit yeniği var bunun içinde.
JARVIS : Sir, trap sprung successfully.
Efendim, tuzak başarılı bir şekilde kuruldu.
Stark set a most impressive trap.
Stark etkileyici bir tuzak kurdu.
Look for anything unusual. But be careful, it's most likely a trap.
Sıra dışı olan bir şey arayın ama dikkatli olun, muhtemelen bir tuzaktır.
Fury, it's a trap.
Fury, bu bir tuzak.
You want to trap him onboard the space module.
Onu uzay modülünde tuzağa düşürmek istiyorsun.
It's a trap.
- Bu bir tuzak.
We're walking into a trap.
Tuzağa ilerliyoruz.
If you're asking me if I think she's a honey trap- - no, I don't.
Eğer onun bir tuzak olduğunu düşünüyorum diye soruyorsan hayır.
So it's a trap, huh, for you?
- Yani bir tuzak mı, senin için?
So it's a trap for you?
- Yani bir tuzak mı, senin için?
No. It's a trap.
Hayır, bu bir tuzak.
Unlike like what we've brought, which should merely trap them, hopefully becoming a honeymoon suite for a male and female for Mitch to observe.
Yanımızda getirdiklerimizin aksine. Kapanımız onları sadece tuzağa düşürmeli. Umarım bu tuzak bir erkek ve bir dişi sıçanın balayı süiti olacak.
Many of you have fallen into the trap of what has been cast as a conflict between this government and an opposition.
Birçoğunuz bu sorunu hükümet ve karşıtları arasındaki bir çatışma olarak görme tuzağına düştü.
You think your 19th century parlor magic can trap the most powerful mind in...
19. yüzyıldan kalma ucuz numaralarınla evrenin en güçlü zekasını kandırabileceğini mi...
This is a trap!
bu bir tuzak!
On the news, they, um haven't said if this guy sent a message or if it was some kind of trap or anything...
Haberlerde yani bu herif mesaj mı attı yoksa tuzak mıydı bir şey demiyordu...
That your sister would have walked into the same trap you just did?
Kardeşinin de senin biraz önce düştüğün tuzağa düşeceği?
It's like catching a golden lobster with a trap made of shit.
Boktan bir kapanla altın bir ıstakoz yakalamak gibi.
He's our best chance of survival, and he's walking right into my father's trap.
Hayatta kalmadaki en iyi şansımız o ve o da babamın tuzağına düşecek.
Even the blindest and most stupid of stupid blind men could tell this is a trap!
En kör ve salak körlerin en salağı bile bunun bir tuzak olduğunu anlayabilir En kör ve salak körlerin en salağı bile bunun bir tuzak olduğunu anlayabilir
Cilix will never fall for it. He'll know it's a trap.
Cilix asla kabul etmez, tuzak olduğunu anlayacaktır.
- We used you to set a trap for him.
- Tuzak kurmak için seni kullandık.
For all we know, I could be walking into a trap right now.
Bildiğimiz gibi şu anda bir tuzağa gidiyor olabiliriz.
So Holt used a digital trap to track anyone that tried to steal from him.
Holt, ondan bir şey çalmak isteyenlere karşı bir dijital tuzak koymuş.
We need to trap it, lure it somehow. The drive-through!
Onu bir şekilde yemleyip tuzağa düşürmeliyiz, arabaya servis!
It's a trap!
Bu bir tuzak!
How do we know this isn't some kind of a trap?
Bunun bir tür tuzak olmadığını nereden bileceğiz?
Trap door?
Tuzak kapı?
It's a trap.
Bu bir tuzak.
What trap?
Ne tuzağı?
It's not a trap.
Tuzak kurmuyorum.