Ukulele tradutor Turco
150 parallel translation
I asked her first if she couldn't play a ukulele.
Ukulele çalamaz mı diye sordum önce.
We'll open up a case of root beer, light the candles, then Frankovitch and his ukulele.
Bir kasa bira açarız, mumları yakarız sonra gitarıyla bizim Frankovitch.
I play the ukulele, and I sing, too.
Ukulele çalıyorum, şarkı da söylüyorum.
I'd be out in the middle of nowhere, sitting on my ukulele.
Issız bir yerde, ukulelemin üstünde oturup kalacaktım.
I mean, when I think about you and your poor ukulele... lf there's ever anyzhing I can do for you... I can think of a million things.
Yani seni ve zavallı ukeleleni düşününce. Senin için yapabileceğim bir şey varsa. Milyonlarca şey var.
- Where's my ukulele?
- Ukulele nerede?
- Now a ukulele.
- Ukulele mi?
- No, the ukulele. And I sing, too.
- Hayır, ukulele çalıp şarkı söylerim.
Pardon me, Mr. Mike, do you know how to fix a ukulele?
Afedersiniz Bay Mike, ukulele tamir etmeyi biliyor musunuz?
That'd take more money. Mick, I tell you, if you're so set on making music I could carve you out a ukulele.
Mick, sana diyeceğim, çok müziğe meraklıysan sana bir gitar yapabilirim.
That's just a kid toy. I bet you Mozart never wrote any music for any ukulele.
İddiaya girerim, Mozart gitar için hiç bir müzik parçası yazmamıştır.
... the trumpet, the guitar, the ukulele...
... trompet, gitar, Hawaii sazı...
When I get away, I'm going to live there with my parrot, and play the ukulele.
"Giderim, her yere giderim, giderim. Rahibin kızı gibi yaşarım." "Gitar çalar, yaşarım."
- I can play the ukulele.
- Ben ukulele çalabiliyorum.
Thank you so much for the ukulele.
Ukulele için çok teşekkür ederim.
Ukulele.
Ukulele.
- 619 ukulele.
- 619 ukulele.
- Ukulele?
- Ukulele mi?
- Ukulele?
- Ukulele değil mi?
It's no different from learning to play the ukulele.
Ukelele çalmayı öğrenmekten bir farkı yok.
Before I came along, all cartoon animals did was play the ukulele.
Benden önce bütün çizgi film karakterleri saçmaydı.
This is even more impressive than Martin's milk-carton ukulele.
Yarattığın bu evren Martin'in süt kutusundan yaptığı "ukulele" den bile ilgi çekici.
- That looks so romantic. - # # [Ukulele]
Çok romantik görünüyor.
We'll use a ukulele.
Mandolin kullanırız.
She played you like a Hawaiian on a ukulele.
Kedi fareyle oynar gibi oynadı seninle.
I came out in a Beatle wig with a ukulele.
Kafamda Beatle peruğu ve elimde, bir ukulele ile çıkmıştım.
- This is a ukulele.
- Bu bir ukulele.
He and his ukulele shall go wanting.
O ve çalgısı olmasa da olur.
And I learned to play the ukulele in one of my last films, Not So Tiny Tim.
V son filmlerimden bir tanesinde kitara çalmayı öğrendim Not So Tiny Tim.
By the time the twins and I had got to Havana we'd worked out a new routine, using only a ukulele and a harmonica.
İkizlerle Havana'ya gittiğimizde sadece ukulele ve mızıka kullanarak yeni bir numara geliştirdik.
- Hey, we got a ukulele in here.
- Hey, burada bir ukulele buldum. ( bir tür gitar )
You know, like,'Monkey who can play the ukulele.'
Hani mesela... Hawaii gitarı çalan maymun.
I think he thought his ukulele skills would transfer.
Sanırım gitar genlerinin gelişeceğini düşünmüş.
You'd be in the woods playing the ukulele with the rabbits and the squirrels.
Ormanda tavşan ve sincaplarla ukulele çalıyor olacaksın.
I just booked the second best ukulele band in San Francisco.
Az evvel San Francisco'un ikinci en büyük parti organizasyonu için seçildim.
Since Mercury has no atmosphere, there is no way of transmitting sound, so if you were on Mercury and playing a guitar or a ukulele or a piano, you would not hear anything, because there is no atmosphere to transmit that sound.
Merkür'ün bir atmosferi olmadığı için sesin iletilmesine imkân yoktur. Yani Merkür'de gitar ya da kitara veya piyano çalsanız hiçbir şey duyulmaz. Çünkü o sesi iletecek bir atmosfer yok.
Right now, it looks like he's gonna grow up to be... Tiny Tim with a ukulele, all right?
Şimdilik, tuhaf enstrümanlar çalan... çocuk şarkıcılara benzeyecek gibi görünüyor.
Just a girl with a ukulele
Hawaii gitarı olan bir kızım ben
Can you play the ukulele?
Ukulele * çalabiliyor musun?
Mr. Welles, you'd be hard pressed to find someone who could play the ukulele better than me.
Bay Welles, benden daha iyi ukulele çalanını bulabilmeniz çok zor.
So, instead, I'm filling out little 11's with a ukulele player, no less.
Bense bunun yerine burada oturmuş ukulele çalgıcısı için küçük kağıtlar dolduruyorum.
You probably can't even spell ukulele.
Sen muhtemelen ukulele'nin nasıl yazıldığını bile bilmiyorsundur.
No, seriously why would anybody even play a ukulele in Julius Caesar anyway?
Hayır ciddiyim. Neden birisi Jül Sezar'da ukulele çalsın anlamıyorum?
Have we given him the ukulele yet? Sonja.
Ona ukulele verdik mi henüz?
Have you guys seen the ukulele?
- Ukelele'yi gördün mü?
Where's thy ukulele, boy?
- Ukelelen nerde?
You're obviously upset about the ukulele girl.
Açıkça görülüyor ki, Havai kitarası çalan kız yüzünden moralin bozuk.
I mean, you are the most beautiful, perfect ukulele player I've ever seen.
Hayatımda gördüğüm en güzel, en mükemmel kitara sanatçısısın.
Miss Maroney, I have that ukulele you asked for.
Bayan Maroney, istediğiniz Havai kitarasını getirdim.
you know, it's hard to play the ukulele without looking like a dork, but you keep at it
Aptal gibi görünmeden ukulele çalmak zor iş. Ama sen bırakma.
# # [Ukulele] - Hey, hey!
- Selamlar!