Umbrella tradutor Turco
1,789 parallel translation
Then there's the umbrella.
Bundan başka, şemsiye var.
Why Snoop Dogg carry an umbrella?
Snoop Dogg neden şemsiye taşıyor?
No umbrella?
Şemsiyeniz yok mu?
Don't open the umbrella. Not inside.
İçeride şemsiyeyi açma.
Uh, at least take my umbrella.
En azından şemsiyemi al.
He has taken over Operation Libertine and now under Goering's official umbrella, he has expanded it somewhat.
Libertine Operasyonunu eline geçirdi. ve şimdi de Goering'in resmi şemsiyesi altında... operasyonu genişletti.
Did you move that umbrella stand?
Şemsiyeliğin yerini mi değiştirdin?
Can you tell me again why we're going there and not someplace with palm trees and umbrella drinks?
Söylesene, niye oraya gidiyoruz da palmiyelerin ve şemsiyeli içkilerin olduğu bir yere gitmiyoruz?
Well, why don't we just get underneath the umbrella?
Neden şemsiyenin altına girmiyoruz peki?
Make sure you bring your umbrella.
Şemsiyelerinizi almayı unutmayın.
Well, that was the umbrella corporation for my invention, the Snapper.
Buluşum olan "Şıklatın" ın ana firmasıydı.
Carry an umbrella when it rains.
Yağmurda şemsiye taşı.
Only I have license and umbrella.
Sadece şemsiyesi ve izini olanlar için.
In fact, we have a collapsible umbrella people love.
Tabii ki hayır. Bir kız arkadaşım olduğu için çok memnunum.
And the umbrella is in the cloud above the snowman.
Şemsiye de kardan adamın üstündeki bulutun içinde
Until one day I realized the dark is just light hidden under an umbrella.
Ta ki bir gün karanlığın aslında şemsiyenin altına gizlenmiş bir aydınlık olduğunu, fark edinceye kadar.
Don't forget your umbrella on the way out.
Ve ardından onu öldürdün.
You've got to double - triple insure everything you own. I've got to learn more about umbrella policies.
Sahip olduğun her şeyi iki hatta üç defa sigortalatmalısın.
- He made me promise to keep quiet... under the umbrella of a reporter-source confidentiality.
Clark, bana, muhabir-kaynak gizliliği şemsiyesi adı altında ilişkisini ortaya çıkarmayacağıma dair söz verdirdi.
Anything with an umbrella.
Şemsiyeli herhangi birşey.
I'd take an umbrella if you go in there.
Oraya giriyorsanız bir şemsiye alın bence.
Along the line of what you propose, I'd like to reconstitute the Major Crimes Unit, bring it under the umbrella of Homicide.
Bu süreçteki amacınıza uygun olarak büyük suçlar birimini cinayet masasına bağlı olarak yeniden kurmak istiyorum.
And maybe an umbrella.
Bir de şemsiye almalı.
Are you sure you don't want to take an umbrella?
Şemsiyesiz mi çıkacaksınız?
Beware the umbrella!
Şemsiyeye dikkat!
- I'm worried about that umbrella.
- Şemsiye için endişeleniyorum.
- See, it's my umbrella. Where was it?
- Bak bu benim şemsiyem.Neredeydi?
Oh, you mean the plaid umbrella?
Ekose bir şemsiyeden mi bahsediyorsunuz?
All right, Mr. Decker, back to the umbrella.
Tamam bay Decker, şemsiyeye dönelim.
He forgot his umbrella.
Şemsiyesini unuttu.
- He grabbed the mayor's umbrella.
- Başkanın şemsiyesini aldı.
Seeking shelter under the umbrella of the city.
Şehrin şemsiyesi altında sığınak arıyorlar. Yo-yo-yo.
Like an umbrella. OK, listen to me.
- Peki, dinle beni.
You see this condo here with the umbrella on the balcony?
Görüyor musun buradaki evin balkonunda şemsiye var?
The EM umbrella will keep them inside Global. What?
E.M. koruyucu gücü, onları Global'de tutacaktır.
I need a third umbrella.
Üçüncü bir şemsiyeye ihtiyacım var.
If this is going to be a pissing match, you better bring an umbrella.
Madem sidik yarışı yapacağız şemsiye almanızı öneririm.
Share the umbrella.
Şemsiyeyi paylaşsana.
Let's share the umbrella.
Şemsiyeyi beraber kullanalım.
Looks like a small pipe bomb attached to an umbrella
Görünüşe göre bir şemsiyeye bağlanmış boru tipi bir bomba.
Sylvia Cohen, an elderly passenger, found the umbrella on the floor at her feet.
Yaşlı bir yolcu olan Sylvia Cohen,.. ... ayaklarının dibinde şemsiyeyi bulmuş.
Nobody saw anyone leave the umbrella?
Şemsiyeyi bırakanı kimse görmemiş mi?
And the umbrella was initially found underneath Dr. Cooke's seat.
Şemsiye de Dr. Cooke'un koltuğunun altında bulunmuştu.
Nobody moved the umbrella.
Kimse şemsiyeye dokunamadı.
She's easy to spot- - she's got a pink umbrella.
Kolayca tanırsın- - Pembe şemsiyesi var.
My snack food doesn't fall under the umbrella of your authority.
Benim cipsimin bitişiyle senin otoriten arasında bir ilişki yok.
Uh... now to get an umbrella.
Şimdi bir şemsiye almaya.
Ever heard of the umbrella room?
Şemsiye odasını hiç duymadın mı?
Dinner at the umbrella room?
Şemsiye odasında akşam yemeği?
I have an umbrella in my room.
Odamda bir şemsiye var.
U for umbrella.
Ustura'nın U'su.