Unapproachable tradutor Turco
42 parallel translation
Married on impulse and divorced in a rage, and always unapproachable by the press.
Düşünmeden evlenip, hışımla boşandı ve basın yanına yaklaşamıyor.
The unapproachable Miss Lord...
Yanına yaklaşılmaz Bayan Lord...
You must realize the operation I do is only for the unapproachable, for the hopeless.
Yaptığım ameliyatın sadece insanlıktan uzak, ümitsiz vakalar için olduğunu anlamalısınız.
If she isn't unapproachable and hopeless, I don't know who is.
Yeğenim de insanlıktan uzak, ümitsiz vaka değilse kimse değildir.
- Della, the unapproachable.
- Benzersiz Della.
Della, the unapproachable.
Benzersiz Della.
The strong-willed ruler of ten million people, sitting in her ivory tower... untouched, unwed and unapproachable.
Fildişi kulesinde oturan, güçlü iradeli hükümdar dokunulmamış, evlenmemiş ve yaklaşılmaz?
He thought of her as unapproachable.
Ona yaklaşamayacağını düşündü.
- They're rather unapproachable.
-... arkadaşlık edilmesi zordur.
The fortress is unapproachable.
Mâlikaneye yaklaşılamaz.
She's the best one here, but she's unapproachable.
İyi mal var, ama dokundurmuyor.
How should I expect anything out of you? You are the most cold, unapproachable, stubborn, cold man I've ever known.
Çünkü soğuk mesafeli, ulaşılmaz, inatçı ve soğuk bir adamsın.
They wanted to do right by the men and women under their command, but after a while they became more and more isolated, unapproachable, downright unsociable.
Emirlerindeki erkek ve kadınlara karşı hata yapmamaya çalışırlardı ama bir süre sonra giderek yalnız, herkesi uzaklaştıran, asosyal insanlara dönüşürlerdi.
Hah! He has the reputation of being mean and dour and unapproachable and...
Onun huysuz ve aksi olmakla ilgili şöhreti vardı ve yanına yaklaşılmaz olması ve...
The irresistible unapproachable Venus who quickly turns pliable maiden when they've had a hard day.
Zor bir gün geçirdiklerinde... karşı konulmaz, dokunulmaz Venüs birdenbire esnek bir bakireye dönüşebilir.
He in many respects was a very austere, unapproachable man.
O, birçok açıdan sade, ve yaklaşılamaz adamdı.
To reach an unapproachable person one takes one's caravanserai to their door
Erişilmez birine erişmek için kervansarayını ayağına getiriyor.
- Unapproachable.
- Ulaşılmaz.
I mean, was she once the unapproachable, bikini-clad object of my preadolescent affection?
Eskiden ergenliğe geçiş dönemi ilgimin bikinili ve ulaşılmaz odağıydı.
Through all eternity you live an unapproachable life.
Ebediyetin içindesin. Sana ulaşılamaz.
I miss being unapproachable.
Erişilemez olmayı özlüyorum.
That Walkman makes you very unapproachable.
Walkman yüzünden kimse sana yaklaşamıyor.
I would get some surgery, but I'm practically unapproachable as it is.
Ben de estetik yaptırmak isterdim ama maalesef kusursuzum.
The mine will remain unapproachable.
Madene ulaşamıyoruz.
imperious and unapproachable... immortal, unaffected, invisible, unwavering, prohibiting, commanding, creators and destroyers.
Babalar ceza veren ve eğiten, sıkıcı, her şeyi bilen, otoriter ve soğuk, ölümsüz, tepkisiz, görünmez, kendinden emin, yasakçı, emir veren yaratıcılar ve yok edicilerdir.
She's been a little unapproachable lately.
O son zamanlarda biraz yaklaşılamaz be.
You think I'm unapproachable?
Sence ben ulaşılamaz birisi miyim?
Maybe I was too... - unapproachable, I - I don't know.
Belki ben biraz şeydim... ulaşılamaz, bilemiyorum.
I don't think this girl iswhat you're trying to say- - unapproachable, controlled, perfect.
Senin söylemek istediklerini söyleyen bir kız değil bu. Ulaşılamaz, güveni tam, mükemmel.
She is not unapproachable.She is poised.
Ulaşılamaz değil. Özgüveni var.
She Should Be Edgy Without Being Unapproachable.
Karizmatik olmalı ama ulaşılmaz gibi olmamalı.
There's the clumsy side of a seemingly unapproachable beauty.
Beceriksiz gözükmenin inanılmaz güzelliği olan bir tarafı vardır.
Everyone thinks you're standoffish, There fore unapproachable.
Herkes seni mesafeli buluyor. Yani yaklaşılabilir değilsin.
I don't want you to think that I'm... unappreciative, or unapproachable.
Senin beni değer bilmez ya da, yaklaşılmaz birisi olarak... düşünmeni istemiyorum.
They took her to be, uh, slightly cold, unapproachable, you know?
Onu yavaşça soğuttular, yaklaşılamaz yaptılar, biliyor muydun?
Thank you for seeing me not just as an unapproachable master chef, but a human being.
Beni sadece ulaşılamaz bir baş aşçı olarak değil de bir insan olarak gördüğün için sağol.
Unapproachable, restless.
Ulaşılmazdı, huzursuzdu.
Diane was... Unapproachable ice queen.
Diane vardı, o da erişilemez soğuk kraliçeydi.
Castillo is considered arrogant, unapproachable, - and out of touch with people's lives.
Castillo kibirli, soğuk ve halkın yaşantısına uzak olarak algılanıyor.
It makes someone like you... someone rich and powerful and white, virtually unapproachable.
Sizin gibi zengin, güçlü ve beyaz birini alıp neredeyse ulaşılmaz kılıyor.
Wow, when Cheong was like that, I feel some type of unapproachable charisma.
Vay be, Cheong ne zamandan beri böyle? Eşsiz bir karizması varmış meğer.
And I think it's because the only truly unapproachable concept for you is that it's your mind within your control.
Ve öyle sanıyorum ki bunun nedeni, zihninin kontrolün altında olması konseptinin senin için gerçekten erişilemez olan tek şey olması.