Unchartered tradutor Turco
25 parallel translation
That's in the southernmost part of the galaxy, in an unchartered quarter.
Galaksinin en güney kısmı, keşfedilmemiş bölge.
It was discovered accidentally by a survey team on an unchartered planet.
Haritalandırılmamış bir gezegende, araştırma ekibi tarafından şans eseri keşfedildi.
I'm gonna be honest, so this is unchartered territory for me.
Dürüst olmaya çalışacağım. Bu biraz beceriksizce olabilir. Yabancısı olduğum bir alan.
The Unchartered Territories!
Keşfedilmemiş Bölgeler!
He said we've passed into the unchartered territories and that your people don't have jurisdiction.
Keşfedilmemiş bölgeye geçtiğimizi söyledi. senin adamlarının yargı hakkının bulunmadığı yerlere.
What is another Peacekeeper ship doing in the Unchartered Territories?
Başka bir Peacekeeper gemisinin Keşfedilmemiş Bölgelerde ne işi var?
Crap, like I know you're not out here, in the Unchartered Territories doing research.
Pis, örneğin burada, bu keşfedilmemiş bölgelerde araştırma yapmak için bulunmadığını bildiğim gibi.
Up to that land beyond this earthly veil. A place known only in songs and legends. A region completely unchartered by humans until now.
Bu yeryüzü örtüsünün ötesindeki ülkeye doğru çıkıyor... sadece şarkılarda ve efsanelerde bilinen yere, insanlar tarafından kesinlikle işaretlenmemiş bölgeye... şimdiye kadar.
The nest of the pterosaurs is deep in a dense and unchartered region of Brazil.
Piterasorların yuvası Brezilyanın ıssız ve bilinmeyen bir bölgesinde.
Most of London's criminal gangs retreated to this unchartered labyrinth around Seven Dials on the frontier of Covent Garden.
Londra'nın suç çetelerinin çoğu, Covent Garden hudutlarındaki Seven Dials civarındaki kanunsuz labirentlere çekilmişlerdi.
This is unchartered territory.
Burası bilinmeyen kısım.
Well, in my case, it is, because love leads to commitment, and commitment leads to intimacy, and intimacy... Has... Proven to be somewhat unchartered territory.
Aşk, bağlılığa neden oluyor, ve bağlılık samimiyete, ve samimiyet... ispatlanmış olarak bir şekilde meşru bölgelere...
Wow! We're in unchartered territories now, folks.
Artık yetkisiz bölgeleriz, millet.
At the end of the 1700s, President George Washington awarded what was then the unchartered land beyond the Appalachian Mountains to
Appalachian Dağlarının ötesindeki keşfedilmemiş araziyi Savaş gazilerine 600 dönümlük parseller halinde
Meanwhile, mouse and Walt were in unchartered territory.
Bu sırada, mouse ve Walt izinsiz bir böIgedeydiler.
When we think about entering new, unchartered territory, it always comes with the idea that we forge ahead.
Yeni, keşfedilmemiş bir böIgeye girdiğimiz zaman düşündüğümüz hep bir sonraki adım olur.
The key to the door of unchartered pleasures is already yours.
Keşfedilmemiş zevklerin kapı anahtarı şimdiden senin.
We're in unchartered territory.
- Şu an bilinmeyen sulardayız.
We're in unchartered territory'cause you got involved.
Sen de dahil olduğun için hiç bilmediğimiz bir bölgedeyiz.
You are in unchartered waters.
Derin sulardasın.
Yeah, it's a bit of unchartered territory.
Evet, kuralları belli olmayan bir bölgeye girmek üzereyiz.
- You're talking about unchartered territory.
- Hiç denenmemiş bir şeyden bahsediyorsun.
That's unchartered territory for Unit Chief Garrett.
Birim Şefi Garrett için bilinmeyen bir bölge.
Trevor, we're in unchartered territory here.
Trevor şu an burada bir belirsizliğin içindeyiz.