Unconditional tradutor Turco
390 parallel translation
I thought that I would find the paid tout of a notorious criminal - - only to find a woman full of love, before whose simple and unconditional feelings
Adı çıkmış bir suçludan intikam fırsatı bulacağımı sanmıştım basit ve kayıtsız şartsız duygularından önce, sadece sevgi dolu bir kadın buldum.
They're delighted to witness the unconditional surrender of the most exacting bachelor in the world.
Dünyadaki en titiz bekarın bu koşulsuz teslimiyetine şahitlik edeceklerinden dolayı pek hoşnutlar.
Maestro, I'm your unconditional admirer.
Üstadım, Tartışmasız sizin artık bir hayranınızım.
Everybody in Spain is the unconditional admirer of Don Jose Alvarez.
İspanyada ki herkes de Don Jose Alvarez'e hayrandır.
He said he was my unconditional admirer.
Kendisi tartışmasız benim bir hayranım olduğunu söyledi.
Because as a real Czech patriot I realize our entire future... depends on unconditional collaboration with greater Germany.
Çünkü gerçek bir Çek yurtseveri olarak geleceğimizin... Büyük Almanya ile koşulsuz işbirliği sayesinde olacağına inandım.
'Unconditional surrender, old man.
Koşulsuz teslim olacaksın, ihtiyar.
Today, May 8th, in the ruins of Berlin, the German High Command signed an unconditional act of surrender.
Bugün, 8 Mayıs günü, Alman Yüksek Komutanlığı... Berlin'in harabeleri arasında... Almanya'nın koşulsuz teslim anlaşmasını imzalamıştır.
On behalf of the German High Command, the unconditional act of surrender was signed by Keitel, Friedeburg and Stump.
Koşulsuz teslim anlaşması... Alman Yüksek Komutanlığı adına... Keitel, Friedeburg ve Stump tarafından imzalanmıştır.
You had to have your conquest, your unconditional surrender.
Gelip mücadeleni verecek beni teslim alacaktın.
On May 8, 1945, in Berlin, the representatives of the German Command signed an Act on the unconditional capitulation of all German armed forces.
8 Mayıs 1945 Berlin, Alman Komutanlığı temsilcileri tüm Alman Kuvvetleri için, koşulsuz teslimiyet kanunu imzaladı.
Unconditional surrender.
kayıtsız, şartsız teslim.
Unconditional surrender.
Kayıtsız şartsız teslim olma.
the immediate and unconditional surrender of the armed forces of these nations'and of all their weapons.
İtalyan ve Avusturya,... silahlı güçler birliğinin,... derhal ve şartsız olarak,... silahlarıyla birlikte,... teslim olmalarını,... talep ediyor,...
And what are his terms for this unconditional peace?
Bu koşulsuz barışın "şartları" nedir?
To try to seduce her would be an act of conquest, but this is unconditional surrender.
Onu baştan çıkarmaya çalışmak bir zafer oyunu olabilir ama bu kayıtsız şartsız teslim olmaktır.
The center will have our unconditional support. That goes without saying.
Merkez bizim şartsız desteğimizi alacak.
Franco demands unconditional surrender.
Franco, koşulsuz şartsız teslim olmalarını istiyordu.
Unconditional surrender.
Koşulsuz teslim olacaksın.
Surrender must be unconditional and immediate.
Teslim olma koşulsuz ve derhal gerçekleşecek.
Shield power has unconditional priority. Aye, sir.
Öncelik kalkan gücünde.
Our requirement has been, e continues to be, the unconditional surrender.
Talebimiz şuydu ve öyle kalacaktır. Kayıtsız şartsız teslimiyet.
Truman and Byrnes had decided not to modify the unconditional surrender when offering the possibility of to keep the Emperor.
Truman ve Byrnes, kayıtsız şartsız teslimiyet formülünü yumuşatan Japon imparatorunun yerinde kalabileceği ifadesini koymamaya karar verdi.
( man ) Mr Roosevelt began by saying that when he was a young man the great reputation in the American military was General Grant, who had once sent an order saying that he would accept no terms but unconditional surrender, and that these in fact were the terms that the Allies, or the United Nations, wanted to present to their enemies.
Bay Roosevelt, sözlerine genç bir adamken Amerikan ordusundaki en şöhretli komutanın General Grant'in bir keresinde gönderdiği emirde koşulsuz teslim olma dışındaki hiçbir şartı kabul etmeyeceğini söylemesiyle başladı ve aslında düşmanlarına şartlarını sunacak olan da Müttefikler ya da Birleşmiş Milletler'di.
With the peace, Corean orphans have found shelter, protection and food, thanks to charitable american foundations and the unconditional help of the government in Washington, which has build, on the outskirts of Seul, hospitals and rehabilitation centers.
Barış ile birlikte, Koreli yetimler Seul'un varoşlarında hastaneler ve rehabilitasyon merkezleri inşa eden, kayıtsız şartsız yardımda bulunan Washington hükümeti ve hayırsever Amerikan vakıfları sayesinde, barınacak yer, korunma ve yiyecek sahibi oldular.
His loyalty is unconditional.
Sadakati kayıtsız şartsızdır.
U stands for Unconditional Election.
Ö, Önkoşulsuz Seçim demek.
unconditional betrayal.
Kayıtsız şartsız ihanetle.
And now, on March 31, 1939, the British government, at last resolving to halt Hitler's Germany, gives Poland an unconditional guarantee of military assistance.
ve 31 Mart 1939'da, Sonunda İngiliz Hükümeti Hitler Almanya'sının önünü kesmek için, Polonya ile bir askeri yardım anlaşması imzaladı.
In the trance state, the personality will be... deeply probed and then restructured. In the conscious state... she will provide love and affection... unconditional positive regard.
Trans halindeyken Zelig'in kişiliği derin bir şekilde... araştırılmakta ve yeniden inşa edilmekte ;..... bilinç halindeykense... kendisi sevgi, şevkat ve sınırsız müsamaha ile desteklenmektedir.
Julie, negotiating for Los Angeles to be an Open City... was not an unconditional surrender.
Julie, Los Angeles'ın Açık bir şehir olması için arabuluculuk yapmak... koşulsuz teslim olmak değildir.
They gave the both of you your unconditional releases.
İkinize de şartsız tahliye veriyorlar.
I beg of you to sit down and tell me what it is you desire but I cannot make you any unconditional promise.
Rica ederim oturun ve arzunuz nedir söyleyin. Fakat size kayıtsız şartsız söz veremem.
Unconditional surrender, I warn you, is totally unacceptable.
Şartsız teslim, sizi uyarıyorum kesinlikle kabul edilemez.
On August 15 1945. Japan announced its unconditional surrender.
15 Ağustos 1945'te, Japonya kayıtsız şartsız teslim oldu.
Not unconditional?
Koşulsuz değil, herhalde?
I will continue, aboard this ship, to speak for the Borg, while they continue without further diversion to Sector 001, where they will force your unconditional surrender.
Sizin kayıtsız şartsız teslimiyetiniz, için sizi zorlayacakları, Sektör 001'e başka oyalama olmadan giderken, bu gemide kalıp, Borg adına konuşmaya devam edeceğim.
There are only three things in this world with that kind of unconditional acceptance.
Dünyada böyle şartsız kabullenen üç şey vardır.
And I accept your unconditional surrender.
Ve sizin koşulsuz teslimiyetinizi kabul ediyorum.
Unconditional surrender.
Koşulsuz devir teslim.
I wish I could hand out world peace and unconditional love wrapped in a big bow.
Bir tepsi içinde sizlere dünya barışını ve şartsız sevgiyi sunabilmek isterdim.
Unconditional love between parents and offspring is biological, perpetuates the species.
Ebeveyn ve çocuk arasındaki koşulsuz ve sonsuz sevgi biyolojik kökenlidir.
Yesterday morning, at 2 : 41 a. m at General Eisenhower's headquarters General Jodl signed the Act of Unconditional Surrender of all German land, sea and air forces in Europe to the Allied Expeditionary Force. And simultaneously to the Soviet High Command.
Dün, sabaha karşı, saat 02 : 41'de General Eisenhower'ın karargâhında General Jodl Almanya'nın Avrupa'daki tüm Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri'nin Müttefik Kuvvetler ile beraber aynı zamanda Sovyet Yüksek Komutanlığına kayıtsız şartsız teslim olduğunu beyan eden belgeyi imzalamıştır.
The unconditional surrender of Germany has just been announced.
Almanya'nın kayıtsız şartsız teslim olduğu az önce radyolardan duyuruldu.
We demand the unconditional surrender of this space station or we will open fire.
Bu istasyonun koşulsuz olarak teslim olmasını istiyoruz yoksa ateş açacağız.
I expect unconditional support from a lover. For better or worse.
Sevgilimden iyi ya da kötü günde destek olmasını beklerim.
As I understand the sacred texts, the Prophets'love is unconditional.
Kutsal metinlerden anladığıma göre, kahinlerin sevgisi koşulsuzdur.
Tender, warm, unconditional love.
Tatlı, sıcacık, karşılıksız aşk.
Because the little I know about love is that it's unconditional.
Aşk hakkında bildiğim tek şey, kayıtsız ve şartsız olduğudur.
So, yes, I know that love is unconditional.
Evet, aşkın kayıtsız şartsız olduğunu biliyorum.
The Narn regime has offered complete and unconditional surrender.
Narn Rejimi kayıtsız şartsız teslim olmuştur.