English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ U ] / Uncooked

Uncooked tradutor Turco

50 parallel translation
I paid her two dollars, and she gave me some uncooked turtle heart to bring me luck for the lottery, and I swallowed it whole!
Ona iki dolar verdim, o da bana piyangoda... şans getirsin diye birkaç çiğ kaplumbağa... kalbi verdi, ben de hepsini yuttum!
Can I have one of those uncooked ones?
Şu pişmemiş olanlardan alabilir miyim?
It's the only meat you can safely eat uncooked.
Güvenli bir şekilde çiğ yiyebileceğiniz tek ettir.
Oh, I'll try and restrain myself from eating uncooked potatoes and cranberries.
Çiğ patates ve yabanmersinlerini yememek için kendimi zor zaptedeceğim.
That's uncooked pork.
İyi pişmemiş etten.
If man-animal prefers rat uncooked, then our job is that much easier.
Eğer İnsan-hayvanlar sıçanı çiğ seviyorsa, bizim işimiz daha kolay olacaktır.
That means that a single pig can consume two pounds of uncooked flesh every minute.
Bu da demektir ki, tek bir domuz her bir dakikada 1 kilo cig et tuketebilir.
Not as much as you loved to play "uncooked batter eater."
Kuru hamur yemeciliğe bayıldığın kadar değil tabii.
See. Uncooked rice for prosperity. Mirrors for Chi flow.
Refah için çiğ pirinç chi akımı için aynalar dinlenme için berraklık havuzları rüzgâr çanları da...
As I tried to scrub the smell of uncooked okra off me... I started thinking about "sexpectations."
Pişmemiş bamya kokusunu üzerimden çıkarmaya çalışırken sekslentiler üzerine düşünmeye başladım.
Four hours and four courses of uncooked food later...
Dört saat ve dört pişmemiş yemekten sonra,
We kind of look like uncooked chicken.
Çiğ tavuğa benziyoruz.
As you can see, thanks to my patented lenses, Beaker's retinas remain uncooked.
Gördüğünüz gibi, patentli lenslerim sayesinde Beaker'ın retinaları haşlanmadı.
Cooked or uncooked, the ultimate comfort food. Nice.
Pişmiş veya pişmemiş, harika bir teselli yiyeceğidir.
You ate a whole box of uncooked spaghetti.
Pişmemiş bütün bir spagettiyi yedin.
This is Taenia saginata, the beef tapeworm, that human beings get from eating uncooked beef.
Bu, insanların çok çiğ sığır eti yemeleri sonucu bulaşan Taenia saginata * adlı bir tenya.
For example, the pig tapeworm that human beings get from eating uncooked pork, those worms form cysts in various parts of the body, including the brain, and as a result we have all kinds of behavioural changes, dizziness, lethargy, sometimes a loss of vision, so this is another case in which our behaviour is altered by a parasite.
Örneğin : az pişmiş domuz eti yeme sonucu insana bulaşan domuz tenyasının * beyin de dahil olmak üzere çeşitli vücut bölgelerine yerleşerek insanda ; uyuşukluk, baş dönmesi, görüş kaybı gibi davranışsal değişikliklere neden olduğu bilinen bir parazit çeşididir.
It's kind of at the stinkiest part, a lot of uncooked fish and garlic.
Çiğ balıklar ve sarımsak gerçekten fena koktu. Güzel kokuyor aslında.
Is this a full-time job that'll get you out of the house... so I don't have to stare at you sittin'on my couch all day like a uncooked biscuit?
Bu iş, sen bütün gün kanepemde otururken, pişmemiş bir bisküvi gibi sana bakmaktan kurtulacağım, tam zamanlı bir iş mi?
Bacteria in uncooked meat can cause life-Threatening diseases.
Çiğ ette insan hayatını tehdit edici bakteriler vardır.
Rhys, you're not eating uncooked potatoes.
Rhys, çiğ patatesleri yemeyeceksin!
That guy! Fired up the grill and walked out of here with an uncooked wiener.
Adam... mangalı yaktı ama pişmemiş sosisle çekti gitti.
So, I assumed that the fragment of cricket exoskeleton from the skull wound trace had migrated into the skull from the grease, but definitely uncooked, which means my three mysterious particulates were all transferred from the weapon.
- yani cırcırböceği parçasına kafatasındaki yaradan çıkan kabuğa bakınca yağdan taşındığını farzettim, ama kesinlikle pişirilmemiş, yani 3 gizemli parça da silahtan gelmiş.
But I was chesty for my age, And I had no balce because when I was 9, My cousin jammed a piece of uncooked pasta in my ear.
Ama yaşıma göre büyük göğüslü olduğumdan ve dokuz yaşımın getirdiği denge sorunum yüzünden kuzenim kulağıma biraz pişmemiş makarna tıkamıştı.
You will be given one sack of uncooked rice.
Birer torba pirinç verilecek.
He's just another uncooked burger you're willing to eat.
O sadece senin razı olduğun başka bir az pişmiş hamburger.
I ate a whole tub of uncooked biscuit dough, And I think it's rising in my stomach.
Bütün bir paket pişmemiş kurabiye yedim,... ve sanırım bunlar midemde kabarıyor.
If anyone can dig through burnt-out remains and find uncooked cellular material, it's you two.
Yanmış kalıntıların içinde yanmamış hücresel maddeler bulabilecek birileri varsa, sizsiniz.
All uncooked meat must be moved elsewhere.
Bütün pişmemiş etler başka bir yere taşınmalı.
If you ever get your cell phone wet, disconnect the battery and then put the phone into a bowl of uncooked rice.
Cep telefonun ıslanırsa pilini çıkarırsın ve telefonu bir kase pişmemiş pirincin içine koyarsın.
And ma'am, I've left the pancreas uncooked.
Hanımefendi, pankreası pişirmedim.
Hmm. A little slimy when they're uncooked, but still not bad.
Çiğnerken biraz kötü oluyor, ama yinede güzel.
Well, did you guys learn your lesson about eating uncooked antelope?
Çiğ antilop yeme konusunda dersinizi iyice anladınız mı bakalım?
Sir, your legs look like two rolls of uncooked pillsbury dough.
Efendim, sizin bacaklarınız pişirilmemiş Dr. Oetker hamuruna benziyor.
Oh, let me also get 12 eggs, uncooked, and some toast.
Ayrıca 12 çiğ yumurta ve biraz ekmek.
Waiter! Eight strips of bacon, uncooked, in a sealed package.
Sekiz şerit pastırma, pişmemiş kapalı pakette.
In civilian life, we'd just vote Lu out, but here... she's gonna end up on the wrong end of a noodle. Uncooked.
Sivil hayatta olsak Lu'yu gönderirdik ama o burada eriştenin yanlış ucuyla tanışacak.
I mean, why can't I just take a risk and be real and, I don't know, have a little faith that maybe somebody who reads this will actually be impressed that I left Radley, that I'm not still there making crafts out of uncooked macaroni.
Niye risk alıp olduğum gibi olamıyorum bilmiyorum, belki bunu okuyan kişi biraz inançlı biridir ve Radley'den çıkmış olmamdan etkilenebilir hala orada pişmemiş makarnalarla süslemeler yapmam ilginç gelebilir.
Swirlies, "kick me" signs, uncooked clams hiding in rucksacks.
Sürtme, "Beni tekmele" işaretleri, sırt çantalarına saklanan pişmemiş istiridyeler.
Corn, uncooked.
- Mısır, pişmemiş.
I'm hiding like 10 pounds of uncooked shrimp around the office.
10 kadar çiğ karidesi ofisin değişik yerlerlerine saklıyorum.
I'm sure it's not all... bizarre, uncooked, stinky God-knows-what.
yapışkan ve "tanrı bilir ne" değildir.
Uncooked?
- Pişmemiş mi yiyorsun?
was cooked and uncooked.
Pişmiş ve pişmemişlerin ötesine yani.
If you put it in a bag of uncooked rice, it'll dry out.
Onu çiğ pirinç ile bir torbaya koyarsan telefon kuruyacaktır. - Sahi mi?
It's uncooked.
Biraz çiğ.
No, no... these are uncooked too.
Hayır, hepsi çiğ onların.
Everything on this table is uncooked...
Masadakilerin tümü çiğ.
We don't bring any animals back that is uncooked.
Pişirilmemiş hayvanları geri götürmüyoruz.
This is like a can of uncooked biscuits.
Resmen pişmemiş bisküvi gibi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]