Unfairly tradutor Turco
201 parallel translation
Even though she's been unfairly framed, and getting shafted on the deal.
Hem de tüm suç üstüne kalmışken.
I treated you unfairly.
Size haksızlık ettim.
Here suffered Antoine Doinel unfairly... punished by a prof for a pin-up clad barely
Öğretmen burada gökten düşen bir poster kızı yüzünden zavallı Antoine Doniel'i yok yere cezalandırdı.
So it's without meaning to... that people act unfairly, and they're unfair and mean.
Öyleyse demek değilki... insanlar adil davranmıyor. Ve onlar adaletsiz ve kaba.
And we're not unfairly rigid.
Haksızlık edecek kadar katı değiliz.
I felt maybe I'd behaved unfairly towards you.
Size karşı adil davranmadığım gibi bir duygu yaşıyorum.
The man who had unfairly removed me was dead.
Atanma emrim vardı.
You have traded unfairly.
Bu adamdan hileyle mal almışsınız.
Perhaps you think you're being treated unfairly?
Haksızlığa uğradığınızı mı düşünüyorsunuz?
Any unfairly evicted tenants?
Adeletsizce çıkarılmış kiracılar?
Events unfold so unpredictably, so unfairly.
Olaylar hiç ummadığımız bir biçimde hatta adaletsizce gelişebilir.
We are unfairly slandered, but rumours merely hit the wall of our indifference.
İnsafsızca iftira atıyorlar,... ama kulak asmadığımız dedikodular sadece kapımızı tıklatmakla kalıyor.
Am I judging you unfairly?
Sana karşı haksız mıyım?
Well, I decided that I had prejudged him unfairly.
Hakkında insafsızca peşin hüküm verdiğime karar vermiştim.
It would unfairly influence the jury.
Juriyi haksızca etkilemiş olacaksınız.
I sealed this presentment to protect the reputations of those unfairly implicated by a certain mentally unstable finger-pointer.
Bu ifadeyi kararsız ruhsal yapısı olan bir kişinin... rasgele, parmakla göstererek insanların saygınlıklarına... zarar vermemesi için mühürledim.
But perhaps next time you are judged unfairly, it will not take so many bruises for you to protest.
Ancak, bir daha adaletsiz yargılandığında itiraz edene kadar daha az yara alabilirsin belki.
You know, I've heard black men complain that they're unfairly stereotyped.
Çok büyük. Zenci erkeklerin adaletsiz bir şekilde aynı yaratılmaktan şikâyet ettiklerini duymuştum.
In your judgment was this day unique in Dr. Gant's experience or had he frequently felt he was treated unfairly?
Sana göre... ... Dr. Gant'in deneyiminde sadece o gün mü sorun çıkmıştı... ... yoksa devamlı ona haksız davranıldığını mı düşünüyordu?
Well, yes, you may have treated this man unfairly, but think of all the people you've helped on your show.
Adama haksızlık etmiş olabilirsiniz ama programınızda yardım ettiğiniz kişileri düşünün.
Historically underrated and unfairly overshadowed by the ever-popular cockroach.
Tarihsel olarak, hamamböceğinin haksız bir şekilde geri planında kalmış ve değeri anlaşılamamıştır.
When we think of Ned's life... when we think of the manner in which he was taken from us... we may find ourself thinking that he was taken unfairly.
Ned'in hayatını ve aramızdan ayrılma şeklini düşündüğümüzde gidişinin haksızlık olduğunu düşünebiliriz.
We need to find a convicted felon who was asked to give a bribe, didn't, and then was sentenced unfairly.
Öyle bir mahkûm bulmalıyız ki, rüşvet istenmiş ve vermemiş olduğundan dolayı haksızca mahkûm edilmiş olmalı.
Now, if one of them testifies that they didn't offer a bribe and we show that they were sentenced unfairly, we prove bias.
Eğer bunlardan birisi rüşvet vermediğine dair tanıklık yaparsa, ve aşırı derecede cezalandırıldığını gösterebilirsek, önyargıyı ispatlarız.
Life is cruel, treats you unfairly
- Hayat acımasız, sana adil davranmıyor
I've been treating you so unfairly.
Sana haksızlık ettim.
in which women are unfairly judged by- - ugh.
Ve bu toplumda kadınlara önyargılı yaklaşılıyor.
I mean Valentine is this cardboard cut-out hero and Proteus is unfairly painted as a villain.
Valentine kartondan yapılmış bir kahraman gibi. Proteus ise haksız bir şekilde kötü olarak tasvir edilmiş.
He says his customers are being unfairly ticketed.
Müşterilerinin haksız yere ceza aldığını söylüyor.
Were you unfairly dismissed from the grander case, or did you deserve it?
Önemli davadan haksız yere mi alındınız, yoksa hak etmiş miydiniz?
To love and to be loved was all I asked... but I was cast off unfairly.
Tek istediğim sevmek ve sevilmekti ama haksız bir şekilde terk edildim.
And I wonder if perhaps you weren't treated unfairly.
Size haksızlık mı ettik acaba diye düşünüyorum.
You treated her unfairly!
Onu ancak alçakça öldürmüşsündür!
And then people would start unfairly using... other contacts that they had.
Ve sonra sahip oldukları... yasadışı bağlantıları kullanacaklardı.
There's a man who's unfairly imprisoned. You'II save him.
Adaletsizce hapsedilmiş bir adam var ve sen onu kurtaracaksın.
Someone that you've treated unfairly
Adil davranmadığın birinden özür dile.
We need to feel that we are heard and that justice has been attempted when we feel we are unfairly treated.
Duyduğumuz şeyleri hissetmeye ihtiyacımız var ve bu doğruluk bize adil davranılmadığını hissettiğimiz zaman bozulur.
Stolen cigarettes and black market profits unfairly split.
Çalınmış sigara ve karaborsa karları haksız şekilde paylaşılıyordu.
In my view, unfairly.
Haksızca.
Some of you may feel that I have treated you unfairly
Bazılarınız, size adaletsizce davrandığımı düşünebilir.
They're resistance leaders unfairly imprisoned, our allies.
Onlar haksız yere hapsedilen direniş liderleri. Bizim müttefiklerimiz.
And that's when I started thinking, probably unfairly since he was just about to get married, that maybe I had made a mistake.
Evlenmek üzere olduğu için hiç adil olmayacak ama işte o zaman belki de hata ettiğimi düşünmeye başladım.
" Chuck, I've treated you unfairly.
Chuck, sana haksızlık yaptım.
Surfing in the United States is really unfairly stereotyped.
Birleşik Devletlerde sörf yapmak, gerçekten insafsızca klişeleşmiştir.
He immediately suspected Caroline. Quite unfairly, in my opinion.
Hemen Caroline'dan kuşkulanmıştı ve bana göre haksızlık yapıyordu.
I've been asked to give sanctuary to someone... who believes she's been treated unfairly.
Benden, haksız muamale gördüğüne inanan biri tarafından... sığınma hakkı istendi.
We're the ones being treated unfairly.
Haksız muameleye uğrayan bizleriz.
That said, how does it feel to be judged unfairly... which is a daily battle waged by both Wallace's girls and, I'm sure, Sophia... to be put in a box that doesn't define you?
Şöyle söyleyim, haksız bir şekilde yargılanmak... Wallace'ın kızlarının her gün yaşadığı gibi, veya... Sophia Lopez gibi sizi tarif etmeyen bir kutuya konmak nasıl bir duygudur?
Gender stereotyping? It's unfairly attributing certain modes of behavior exclusively to one sex. Yes.
- Cinsel stereotipler mi?
Most unfairly.
Hem de büyük bir haksızlık sonucu.
But you're treating yourself unfairly because... only a child of Laius could have killed him.
Çünkü sadece Laius'nun oğlu onu öldürmüş olabilir.