Unloved tradutor Turco
160 parallel translation
Don't hate. Only the unloved and the unnatural hate.
Sevgisiz ve nefret dolu olmayın.
The dead matter of love rotting in the heads of the unloved.
Sevilmeyenlerin kafalarındaki bayatlamış aşk mevzuları.
We were lonely, unloved.
Yapayalnız ve sevgisizdik.
And when he took your mother's side against you... you felt betrayed and unloved.
Size karşı annenizin tarafını tuttuğu zaman kendinizi ihanete uğramış ve sevgisiz hissettiniz.
A sick lady came there and the sisters said she used to be beautiful... but that she was going to die alone and unloved because she'd led a bad life.
Oraya hasta bir hanım geldi. Rahibelerin dediğine göre eskiden çok güzelmiş. Ama kötü bir hayat sürdüğü için yalnız ve sevgisiz ölecekmiş.
You'd like to think of me sitting in dignity in this handsome house, rich, respected and unloved.
Benden ağır başlıklı şekilde bu güzel, zengin, saygın ve sevilmeyen evde oturmamı istiyorsun.
When they feel unwanted or insecure or unloved.
İstenmediklerini, güvende olmadıklarını ve.. .. sevilmediklerini hissedince.
I let Lise die feeling unloved.
Liza'nın sevgisiz ölmesine izin verdim.
It told her how he intended to keep her tied up until she died a bitter old woman, alone and unloved, that he would come and laugh over her as she lay in her coffin.
Mektup, onu, yalnız ve sevilmeyen sevimsiz bir yaşlı kadın olarak ölünceye değin ne denli toparlamağa niyetlendiğini, tabutunda uzanırken gelip, ona güleceğini anlatıyordu.
Mighty and alone and unloved.
Kudretli, yalnız ve sevilmemiş.
And my own father is an enemy to me forcing me to marry the unloved.
Kalbim mutsuz hissediyor. Babam şimdi benim düşmanımdır, çünkü o başka birisi ile evlenmemi istiyor!
An unloved and battered child feels guilty. That's what's so tragic!
Mutsuz bir çocuk, ezilmiş bir çocuk kendini hep suçlu hisseder ve esas korkunç olan budur.
You appear with the tedious inevitability of an unloved season.
Hiç sevilmeyen bir mevsimin kaçınılmaz belirtisi gibisin.
You feel unloved?
Sevgiden yoksun musun?
Everyone is unloved!
Kimse sevilmiyor!
And the house itself had a peculiar, unloved feeling.
Evin alışılmamış, tuhaf bir havası vardı.
I am unloved, unappreciated.
ben sevilmiyorum takdir edilmiyorum.
Last week, I was unloved.
Geçen hafta hiç sevilmiyordum.
You understand, unloved, not you?
Anlıyor musun, tatlım?
Unloved.
Sevilmemiş...
What a selfish, callous cad of a heel I've been, blind to the needs of our society's lonely unloved.
Toplumumuzun... yalnız ve sevgiye muhtaç bireylerinin ihtiyaçlarını göremeyecek kadar kör oldum.
I was starting an employment agency for the unloved and the unwanted...
Bir istihdam merkezi açmak istiyordum, sevilmeyen ve istenmeyenler için.
But then her grandma died... alone and unloved in a rest home.
Ama sonra, büyükannesi öldü bir huzur evinde tek başına, ve sevilmeden...
Is it not equally possible... to mistakenly feel unloved?
Yanlışlıkla sevilmiyormuş gibi hissetmek... mümkün mü?
Unappreciated, unloved and forgotten.
Takdir edilmeyen, sevilmeyen ve unutulmuş.
This is about a bitter, unloved, emotionally barren woman.
- Seni duyamıyorum. Seni dava edeceğim. Seni mahvedeceğim.
You've made Adele feel unwanted and unloved.
Adele'in sevilmeyen ve istenmeyen bir kişi olmasını hissettirdiniz.
It was not the thought of being unloved that froze me.
Beni donduran sevilmeme düşüncesi de değildi.
But lately I'm just feeling so old and unattractive and unloved and I just wondered -
Son zamanlarda kendimi çok yaşlı itici ve ihmal edilmiş hissediyorum.
He's right, I'm unloved, unwanted, unpopular!
Haklı, Sevilmiyorum, istenmiyorum, gözde değilim!
My shameful neglect has made her feel unloved.
Korkunç ihmalkârlığım onun duygularını incitti.
I'm now in the brotherhood of rejects... of the forbidden, the unloved... the afflicted, the anxious... the restless, the writhing... of the brotherhood of tainted foreheads... bearing the ashen scar of sacred envy... of the thirsty for equality and justice... those who eventually end up bowing to Evil!
Şimdi ben kardeşlikten dışlanmış yasaklı, sevilmeyen, müteessir gamlı, huzursuz bir şekilde acıdan kıvranıyorum. Kardeşliğin içinde lekeli alnımda kutsi kıskançlığın kül rengi yara izlerini eşitlik ve adalet özlemini taşıyorum. Akıbetleri İblis'e secde edenler!
Your husband's always away on business and you feel isolated and unloved, so you begin to think maybe you should go back to graduate school.
Kocan hep iş için uzaklarda. Gittikçe yalnızlaşıyor, sevgiye muhtaç kalıyorsun bu yüzden yüksek lisansa dönüp okulu bitirmeyi düşünüyorsun.
We're unloved, unnoticed.
Sevilmeyen ve fark edilmeyen.
- And you, unloved by all save me?
Ya sen, beni kurtarmak için sevgisiz mi kaldın?
It doesn't have to go through life unloved.
Hayatının kalanını sevgisiz geçirmemelisin.
Unlicensed, unwanted and unloved.
Lisansız, istenmeyen ve sevilmeyen birisiyim.
When you ignore me, Tony when you trivialize things important to me, Iike our financial security it makes me feel unloved.
- Beni görmezden geldiğinde Tony, benim için önemli olan şeyleri küçümsediğinde. bu ailenin maddi güvenliği gibi, sevilmediğimi hissediyorum.
And how we view ourselves, hero, victim, loved, unloved, changes over time.
"Ve kendimizi nasıl gördüğümüzü tasarlarız" "Kahraman, kurban, sevilen, sevilmeyen..." "... zamanla değişir durur. "
"Unloved by Al?" No!
HOMER SIMPSON HERKESÇE NEFRET EDİLEN Bütün nefret mi?
A little bit old and unloved.
Yaşlıyım ve sevilmiyorum.
Who am I, an unwise and unloved old woman, to be offended at you?
Kimim ki ben? Neden benim gibi yaşlı bir kadın sana kırılsın?
I know what it's like to be unloved.
Sevilmemenin nasıl his olduğunu bilirim.
I refuse to let anyone go unloved.
Hiç kimsenin sevilmemesine razı olmuyorum.
It's a very beautiful story about someone who feels unnoticed, unappreciated, unloved, you know?
Kendini keşfedilmemiş, takdir edilmemiş, sevilmemiş gibi gören birisi hakkında çok güzel bir hikâye.
It was a self-help book, with some goofy title... like Learn to Love or How to Love when You're Unloved... or something like that.
- Evet. Komik isimli bir kendini geliştirme kitabıydı. Sevmeyi Öğrenin veya Sevilmediğinizde Sevmek gibi bir adı vardı.
Unneeded, unnecessary and unloved.
Gereksiz, lüzumsuz ve sevilmeyen.
Unlovéd
Sevgisiz
How can one die unloved?
Sevilmeden nasıl ölebilir?
Madonna of the unloved, finally succumbs to exhaustion.
Amelie Poulain terkedilmişlerin anası ya da kimsesizlerin Meryem Anası yorgunluğuna yenik düşüp öldü.
"Unloved by all?" No!
Herkesçe nefret edilen mi?