English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ U ] / Unmade

Unmade tradutor Turco

69 parallel translation
He must be unmade in the same way.
Aynı şekilde tam tersini yapmalıyız.
Ever seen yourself first thing in the morning? You look like an unmade bed.
Sabah kalktığında berbat görünüyorsun.
Let your bed go unmade
Bırak yatağını düzeltme
Some men, Lieutenant, do not want to look like an unmade bed.
Bazı erkekler, Teğmen dağınık bir yatak gibi görünmek istemezler.
Is that why your bed still unmade, Comrade Neuter Senior Sergeant?
Yatağınız ondan mı hazırlanmamış halde, yoldaş cinsiyetsiz başçavuş?
Even the terrible mistakes that I have made... and would have unmade if I could.
En berbat hataları yapmış olsamda... elimde olsa, yapmamış olsaydım.
I cannot be unmade.
Asla yokedilemem.
He was told that it was now little girls who made and unmade stars ;
Anlatilanlara göre, artik yildizlari küçük kizlar parlatip, söndürüyormus ;
Mary Jane Canary was a dear woman, but she looked like an unmade bed.
Mary Jane Canary çok iyi bir kadındı ama bozuk yatak gibi görünürdü.
One must ask, therefore, why such a compulsively neat man..... would leave an unmade bed, unless he was snatched from that very bed.
O halde birisi şunu sormalı : Tutkulu bir şekilde düzenli böyle birisi,... neden yatağını toplamadan bırakır? Yatağından alınmadı ise tabi..
I look like a large, unmade bed with a shopping bag attached.
Üstünde alış veriş poşeti olan, büyük dağınık bir yatak gibiyimdir.
The detective who looks like an unmade bed?
Toplanmamış yatağa benzeyen dedektif?
His ancestor made the box... and would have unmade all of us.
Atalarından biri kutuyu yaptı ve bunu bozabilecek yetenekte.
I'm unmanned, unmended and unmade, like a puppet in a box.
Sahibim yok, dümenim kırılmış, ve dağılmışım kutudaki bir kukla gibi.
Garbage everywhere, unmade beds, turds in the toilet.
Her yer çöp, yataklar yapılmıyor, tuvaletler bok dolu.
- She will be unmade.
- Yok edilecek.
- She was going to be unmade.
- Yok edilecekti. - Onu öldüreceklermiydi?
Only there can it be unmade.
Ancak YapıIdığı Yere...
And you would have me believe that you are my progeny, product of a marriage unmade!
Ben daha evlenmeden soyumdan geldiğine mi inanmamı bekliyorsun?
I miss the unmade bed, your orange juice, magazines left open...
I miss the unmade bed, your orange juice, magazines left open...
This is the only unmade bed in the house.
- Evdeki tek yapılmamış yatak bu.
I made a promise, and some promises can't be unmade.
Bir söz verdim ve bazı sözlerden geri dönülmez.
To find your lady already drunk, dirty dishes in the sink, the dog unfed, the flowers un watered, the bed unmade, the ashtrays full of punched out lipstick smeared cigarettes.
Yapılı bir vücudu vardı ama koca bir gallut gibi bir duruşu vardı. Ayrıca bu ağır yüz ifadesi ve ağır karakteriyle gözünüzde daha da büyüyordu.
This screen test for an unmade film called The Girl from Leningrad gives us a unique glimpse of her spirit in 1942.
The Girl from Leningrad'ın deneme çekimleri onun 1942'de nasıl göründüğünü belgeliyor.
Do you always look like an unmade bed?
Her zaman yapılmamış yatak gibi mi gözükürsün?
The bed was left unmade.
Yatak yapılmamış bırakılmıştı.
You'll never know what work you lost because you were moping, moping in your unmade bad. Always moping.
Yapılmamış yatağının içinde sürekli üzüntü çekerken ne çok iş kaybettiğini bilemezsin.
# # Giving me head on the unmade bed # #
# Giving me head on the unmade bed ( Dağınık yatakta başını yaslardın bana ) #
I never leave the house with an unmade bed.
Asla yatağı toplamadan evden ayrılmam.
With their uncombed hair and their unmade faces.
Taranmamış saçları ve makyajsız suratlarıyla.
They are as all men... made or unmade by themselves, creators of their own destiny.
Onlar... kendi kaderlerini yaratabilenler, ve yaratamayanlar.
The bed's unmade.
Yatak düzeltilmemiş.
Her bed is unmade.
Yatağı yapılmamış.
If the bed's unmade, she was here, not at a friend's.
Yatağı yapılmamışsa, o zaman buradaymış. Yatıya gitmemiş.
Her bed was unmade.
Yatağı düzeltilmemişti.
Her bed was unmade.
Pastel boyayla yapılmış bir çizim?
Bed's unmade.
Yatak dağınık.
If her bed was unmade, then she was here.
Yatağı yapılmamışsa, o zaman buradaymış.
What is made cannot be unmade.
Yapılan bir şey geri alınamaz.
But her bed was unmade.
Yatak dağınıktı.
The fisherman in me was being unmade.
İçimdeki balıkçı henüz yapılmamıştı.
What is made can sometimes be unmade, like a bed.
Yapılanlar bazen geri alınabilir. Evlilik gibi şeyler.
Interesting that you deny an unmade accusation.
Daha yapılmamış bir suçlamayı reddetmeniz çok enteresan.
These ones are blank, they're kept by the Swedish film institute, a symbol of his unmade films.
Bu boş defterler İsveç Film Enstitüsü'nde çekilmemiş filmlerinin sembolü olarak duruyor.
Do you know what it's like to be unmade?
Tahrip edilmek nasıl, biliyor musun?
Unmade bed, fresh food.
- Dağınık yatak, taze yiyecek.
Bed's unmade.
Yatak yapılmamış.
Well, you can forget about the huge decision I made that you know nothing about because I just unmade it.
Verdiğim büyük kararı unutabilirsin. Ondan haberin yok çünkü iptal ettim.
You look like an unmade bed.
Yapılmamış bir yatak gibisin.
An unmade bed?
Tamam.
The Vic had a date last night. Unmade bed, condoms, wine glasses.
Toplanmamış yatak, prezervatifler, şarap bardakları.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]