Unnatural tradutor Turco
793 parallel translation
An unnatural loss of blood, which we've been powerless to check.
Durdurmaya gücümüzün yetmediği doğal olmayan kan kaybı.
The five basic types of misery guaranteed to move the human heart and induce in a man that unnatural state in which he willingly parts with his money.
İnsan kalbine etki etmesi garantili beş temel sefalet tiplemesi ve insanı o doğal olmayan ruh haline itip parasından gönüllü olarak ayrılmaya teşvik ederler.
If you'll excuse me, sir, I have an unnatural passion for rocks.
Eğer beni mazur görürseniz efendim, kayalara karşı tuhaf bir tutkum var.
There's nothing unnatural in that.
Bunda şaşacak bir şey yok.
There's nothing unnatural in wanting them to like us.
Bizi sevmelerini istememiz gayet doğal bir şey.
Don't hate. Only the unloved and the unnatural hate.
Sevgisiz ve nefret dolu olmayın.
... revenge his foul and most unnatural murder.
Alçakça, canavarca öldürülmesinin öcünü al.
Murder most foul, as in the best it is, but this most foul, strange and unnatural.
- Öldürülmesi alçakça, her cinayette olduğu gibi. Ama görülmemiş böyle korkuncu, böyle canavarcası.
Let me be cruel, not unnatural.
Bırak sert olmasına sert, ama insan kalayım.
'Tis unnatural, Even like the deed that's done.
Yapılan iş gibi bu da doğaya aykırı.
You know nothing about feelings, natural or unnatural.
Sen doğal ve doğal olmayan duygular hakkında hiçbir şey bilmiyorsun.
It's unnatural to allow a girl in an advanced state of pregnancy...
Hamileliğin ileri aşamasında bir kızın bu şekilde..
It's not unnatural that I have some curiosity.
Biraz merak etmem olağandışı değil.
We have to listen to everything that has a bearing on an unnatural death, Mr. Denver.
Doğal olmayan her ölüm ile ilgili hususları dinlemek zorundayız, Mr.Denver.
Not an altogether unnatural choice, if you ask me.
Bana sorarsan hiç birisi amormal değil.
It's unnatural!
Bu normal değil.
You have an unnatural monster on your hands.
Elinizde, doğaya aykırı bir canavar var.
Unnatural girl!
Sapık mısın sen!
- The unnatural ones, I mean.
- Doğal olmayanların yani.
It would be unnatural of you to think otherwise.
Sizin başka türlü düşünmeniz tuhaf kaçar.
I felt there was something unnatural.
Olağandışı bir şey hissediyordum.
Well, it's unnatural to keep kids in school in the summertime.
Çocukları yazın okulda tutmak hiç normal değil.
Yes, I know, dear, but it does seem a bit unnatural.
Biliyorum hayatım, ama bu çok garip.
My friend is a cautious man with an unnatural fear of coffeehouses and guitars.
Arkadaşım kulüpler ve gitarlar konusunda tedbirli bir adamdır, hem de anormal bir korkuyla.
It is the unnatural catastrophes, the great wars, the overwhelming pestilences the wholesale sinning that we have stopped.
bu doğal olmayan felaketler, büyük savaşlar, yokedici salgın hastalıklar... tüm günahlar, günahkarlıklar durduğunda bitecektir.
It's just as unnatural as it can be.
Doğal değil bu!
I don't know, but Mortar said that Dobie was jealous and that she was like that when she was a little girl and she never wanted anybody to like Miss Wright and that was unnatural.
Bilmiyorum, Mortar Dobie'nin kıskandığını söyledi küçüklüğünden beri böyleymiş o kimsenin Bayan Wright'ten hoşlanmasını istemezmiş ve bu doğal değilmiş.
What did she mean by unnatural?
Doğal değil diyerek ne demek istemiş olabilir?
"Unnatural."
"Doğal değil"
But Mrs. Mortar said that it was unnatural for a woman to feel that way.
Bayan Mortar bunun doğa dışı olduğunu da söylemiş bir kadının böyle hissetmesinin.
Mrs. Mortar said that Miss Dobie was like that even when she was a little girl, that it was unnatural.
Bayan Mortar Bayan Dobie'nin küçükken de böyle olduğunu söylemiş, bu doğa dışıymış -
I've heard that you feel there's something unnatural...
Sanırım doğal olmayan bir şeyler olduğunu düşünüyormuşsunuz.
Why, the whole thing's unnatural.
Neden böyle düşünüyorsunuz?
Mrs. Mortar said that was unnatural.
Bayan Mortar bu duyguların doğa dışı olduğunu söylemiş.
Anaesthesia induced by maintaining the leg in an unnatural position.
Uyuşma bacağın doğal olmayan pozisyonda durmasından tetiklenmiş.
And I, his daughter accused him of such an unnatural, unspeakable act!
Ve ben, onun kızı doğaya aykırı, ağza alınmaz bir harekette bulunmakla suçladım onu!
It has come to our attention that earth has been plagued by both natural and unnatural catastrophes all of which could easily be acted upon and prevented.
Doğal ve doğal olmayan sayısız felaket sebebiyle dünyanın başının dertte olduğunun farkına vardık. Tüm bunlar kolaylıkla önlenebilecek türden felaketler.
Unnatural things. "Nature's mistakes," they're called.
Doğal olmayan şeylerle. Bunlara "doğanın hatası" deniyor.
You have an obsession about him, which is unhealthy and unnatural, and now that he no longer gives you comfort
Ona karşı doğal olmayan, ve sağlıksız... bir saplantı içindesin. Ve şimdi, sana daha fazla yardım etmediği için de...
Do I snore, Paul? With a trombone hooter like yours... it would be unnatural if you didn't.
Seninki gibi trombon gibi bir burunla horlamasan tuhaf olurdu.
They've driven you into books... with their cruel, unnatural treatment... exploiting your good nature.
Seni kitaplara gömmüşler zalim, yapmacık yöntemleriyle senin doğanı mahvetmişler.
It's often in unnatural and bad conditions that conception occurs.
Bu anlayış genelde doğal olmayan ve kötü koşullarda meydana geliyor.
Her request is not unnatural however, impossible to grant.
İsteği olağan dışı değil ancak gerçekleştirilmesi imkansız.
It is unnatural!
Bu anormal bir durum!
As I thought, it looks unnatural without facial hair.
Aynen tahmin ettiğim gibi sakalsız doğal görünmüyor.
You do it. You unnatural animal.
Seni acayip mahluk.
And it's unnatural.
Bu doğal değil.
Something unnatural?
Doğal dışı mı yoksa?
All so strange, so unnatural.
Tüm bu olanlar, çok garip. Hiç doğal değil.
It is unnatural and wrong.
Doğal değil ve yanlış.
Unnatural, mummy?
Acayip mi anneciğim?