English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ U ] / Unplanned

Unplanned tradutor Turco

110 parallel translation
We've all gone to the limit at one time, but that was for small, unplanned jobs.
Bu güne kadar hepimizin sınırları zorladığı zamanlar oldu. Ama hepsi küçük, plansız işlerdi.
APOLOGIES FOR THIS UNPLANNED INTERRUPTION
YAYINDAKİ ANİ KESİNTİDEN DOLAYI ÖZÜR DİLERİZ
Oops! An unplanned incident.
Bu da plansız bir olay.
Another unplanned incident - a petitioner. That's all right. A smile.
Bu da plansız, kendi isteği ile veriyor çiçeği.
... shortly after Friday midnight, was unplanned....
... cuma geceyarısından kısa bir süre sonra planlanmayan....
There's an unplanned course change being fed into the instruments, sir.
Plânlanmamış bir rota değişikliği oldu.
Let joy come unasked, unplanned.
Bırak neşe davetsizce, plansızca gelsin.
- Oh. I take it it's an unplanned pregnancy?
Öyleyse bu planlanmamış bir hamilelik?
Do you know how pale and wanton thrillful comes death On a strange hour unannounced, unplanned for Like a scaring over-friendly guest you've brought to bed
# Biliyor musun, ne kadar soluk ve korkutucu şekilde şehvetle gelir ölüm en garip saatlerde... habersiz, plansız tıpkı yatağına aldığın ürkütücü derecede arkadaş canlısı bir misafir gibi. #
That was unplanned...
Planlanmamıştı...
The rest was unplanned.
Gerisi ise plan dahilinde değildi.
- Totally unplanned.
- Hazırlıksızdı.
But the person at unplanned parenthood said you were who I had talk to about changing the law.
Fakat düşük uzmanı yasa konuyu sizinle konuşmamı söylemişti.
If the two stuntmen failed to react to each other properly, anything can happen, including, occasionally, an unplanned flying shoe!
Eğer iki dublörün tepkileri birbirlerine göre başarısız olursa, hiçbirşey olmuyor, dahil, bazen, plansız fırlayıp giden bir ayakkabı!
I'm going to take the unplanned route for a little while in hopes that whatever we lost, we'll be able to stumble upon again.
Bir süre kafama eseni yapacağım. Ve umarım kaybettiğimiz şeyi tesadüfen buluruz.
She had the deep nurturing instincts and strong family things... that make her the ideal mother for any unplanned child.
Onun sahip olduğu derin kültürel içgüdüler ve güçlü aile şeyleri, her çocuk için onu ideal bir anne yapıyordu.
My unplanned miracle child.
Plansız mucize çocuğum.
Trying to rescue me made her capture look like it was unplanned.
Beni kurtarmaya çalışırken yakalanması, planlanmış olduğunu gizlemişti.
His name was Roger, and he was the random result of generations of hasty, unplanned dog sex.
Adı Roger'dı, jenerasyonlar boyunca, alelacele yapılan köpek ilişkisinin bir ürünüydü.
A nine-year gap doesn't necessarily mean an unplanned pregnancy.
Dokuz yıllık bir ara illa ki planlanmamış bir hamilelik demek değildir.
I'm not gonna tell you I'm thrilled about an unplanned pregnancy, all right?
Bu planlanmamış hamilelik yüzünden sana heyecanlandığımı söylemeyeceğim, tamam mı?
An unplanned child....
Plânlarda olmayan bir çocuk.
The child may have been unplanned, Alexx, but the murder wasn't.
Çocuğu bilmem ama Alexx, cinayet plânlıymış.
OK. You know, honey, many unplanned pregnancies happen because the man is such a sexual dynamo and the woman craves his sperm on an unconscious but very powerful level.
Biliyor musun, pek çok beklenmedik hamilelik erkeğin bir seks dinamosu olmasından kaynaklanır.
Unplanned things.
Planlanmamış bir durum.
It was a complete accident, unplanned.
Tamamen kazara oldu, planlı bir şey değildi.
Every event here, both planned and unplanned, generates data we can apply to the future.
Buradaki her olay geleceğe uyarlayabileceğimiz veriler üretiyor.
While Catalina and Diego were out preparing my third unplanned wedding, I was trying to find Randy, whose feelings I'd accidentally hurt... again.
Catalina'yla Diego, benim üçüncü beklenmedik evliliğimi hazırlarken, ben, duygularını kazayla tekrar incittiğim Randy'i arıyordum.
Heidi's unplanned pregnancy, Nick.
Heidi'nin hesapta olmayan hamileliği yüzünden Nick.
Unplanned pregnancies. And your ex-wife living in my house.
Bir de senin eski karının evimde yaşaması.
Freaky and unplanned.
Tuhaftır ve planlanmış değildir.
So an unplanned pregnancy isn't really a risk for me.
Yani planlanmamış hamilelik benim için bir risk değil.
Apologies for the unplanned touchdown, just hit some rotten turbulence.
Plansız inişimizi bağışlayın, korkunç bir turbulans vardı.
[Earl] While Catalina and Diego were off preparing'my third unplanned wedding... I was tryin'to find Randy, whose feelings I'd accidentally hurt... again.
Catalina'yla Diego, benim üçüncü beklenmedik evliliğimi hazırlarken, ben, duygularını kazayla tekrar incittiğim Randy'i arıyordum.
Responding to unplanned situations.
Planlanmamış bir duruma tepki vermek.
New information technologies provide Hollywood and the recording industries with fresh channels on which to sell products, but they can also open unplanned possibilities for their consumers.
Yeni teknolojiler Hollywood ve müzik endüstrisi için ürünlerini satabilecekleri yeni kanallar sağlarken bu ürünlerin tüketicileri için de öngörülmeyen olanakların önünü açmaktadır.
- An unplanned trip?
- Planlanmamış bir gezi mi?
Thank you. It's kind of craxy in that we have two other boys that are going off to college so we were expecting to have an empty nest. You know, and then, all of a sudden, this unplanned miraculous event...
Yani iki çocuk da üniversiteye gidecekti ve biz de boş bir yuva bekliyorduk sonra birden hiç beklenmedik bir anda şu mucizevi olay gerçekleşti.
This morning's unplanned activity on the boat ate significantly into your funds.
Bu sabah yatındaki plansız hareketleriniz birikimlerinizin önemli bir bölümünü yedi.
Yeah, you always said that after high school, Dad "blessed" you with the unplanned miracle of me.
Evet, her zaman liseden sonra babamın beklenmeyen bir mucize ile kutsadığını ve benim doğduğumu söylerdin!
- Good morning. - An unplanned child?
Ben kaza kurşunu olarak doğmuşum.
I just want to impress upon you how crucially important this moment is and how many potentially devastating consequences unplanned emotional disclosures could have.
Yalnızca bu konunun sizin için ne kadar can alıcı olduğunu size hatırlatmak istedim ve olası beklenmedik duygusal bir ifşanın nasıl bir tahribata yol açacağını bilmenizi istedim.
The rape was unplanned, one time, with no additional violence.
Tecavüz planlı değildi, bir seferlikti ve şiddet yoktu.
It was unplanned.
Plansız bir şeydi.
And I don't often do unplanned.
Ben de sık sık plansız hareket ederim.
That seem accidental and unplanned to you?
Tesadüfen olan plansız bir şeymiş gibi göründü mü sence?
Odysseus must now make an unplanned stop in the underworld of Hades.
Odesa, Hades'in yeraltı dünyasına planlamadığı bir ziyaret yapmak zorundadır.
I am aware that there have been Certain unexpected and unplanned-for events.
Beklenmemiş ve planlanmış olayların yaşandığının farkındayım.
Yes, well, complete with an unplanned pregnancy, a trip to a French sanatorium, my mother and a whole lot of flannel.
Evet, planlanmamış bir hamilelik bir Fransız revirine yolculuk, annem ve bir kat dolusu... fanila üçlüsü. Oldukça çirkindi.
The victimology's inconsistent, the methodology's evolving, the first kill was sloppy, hesitant, and unplanned.
Kurbanlar tutarsız, yöntemi ilerliyor. İlk cinayet dikkatsizlik, duraksama ve plansızlık doluydu.
Unplanned trouble occurring.
Saray'dan habersiz, kendi başına hareket ettin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]