Unread tradutor Turco
45 parallel translation
Work night and day and still newspapers come back unread.
Gece gündüz çalışıyorlar yine de gazetelerini kimse okumuyor.
I threw the letter into the fire, unread.
Mektubu okumadan ateşe attım.
My heart is torn between the guilt And the stars unread.
Yıldızlarsa belli belisiz ve kalbim acılar içinde.
Still unread...
Daha okumamıştım.
And that's why I'm giving you back this report unread.
Bu yüzden sana bu okunmamış raporu geri veriyorum.
She sent back all his letters unopened, his poems unread.
Mektuplarını açmadan, şiirlerini okumadan geri gönderdi.
All too often, they come back unread -
Çoğu kez de, okunmadan geri dönerler.
Here, piles of unread magazines.
Bir yığın okunmamış dergi.
They'll find you years from now amongst unopened mail and unread newspapers.
Açılmamış mektuplar ve gazeteler arasında bulunursun.
They cannot go unread.
Okunmamış kalamazlar.
Almost unread.
Henüz okunmamış.
A life of unfulfilled dreams, a shelf of unread books and three unopened seasons of Six Feet Under on DVD.
Gerçekleştirilememiş hayaller bir raf dolusu okunmamış kitap,.. ... DVD'de "Six Feet Under" ın poşeti açılmamış üç sezonu.
There's something sad about an unread book.
Okunmayan kitaplar insana üzüntü veriyor.
My life's work, destroyed by a bunch of unread, solecistic thugs!
Hayatımın çalışması, bir gurup okumayan dil bilgisi özürlü haydut tarafından tahrip edildi!
First unread message.
Dinlenmemiş bir mesajınız var. İlk dinlenmemiş mesaj.
My apartment is filled with plastic bags, unread "new yorkers," congealed bottles of salad dressing.
Dairem bir sürü plastik torbayla, okunmamış dergilerle katılaşmış salata sosu şişeleriyle dolu
Let's get our Christmas on! Now, Sarah, if I scrape together the shortbread from Aberdeen'09 and this unread SuperFreakonomics we can pretend I thought she'd like, even though I'm pretty sure she'll hate it, then that's an acceptable bundle, isn't it?
Sarah'ya da, Aberdeen'den 2009'da aldığım kurabiyelerle seveceğini düşünmüş gibi yapacağım ama nefret edeceğinden emin olduğum, bu okunmamış SuperFreakonomics kitabını verebilirim, değil mi?
12 unread messages
12 okunmamış mesaj
I think my life is too exciting a book to be left unread.
Bence hayat yarım bırakılamayacak kadar heyecanlı bir kitap.
I couldn't put the memo in your mailbox,'cause it's full of unread adoption materials.
Bildiriyi posta kutunuza koymadım... -... çünkü içi okunmamış evlatlık alma materyalleri ile doluydu.
The Unread Conference.
Ölümsüzler grubu.
Any late papers will be returned to you unread, be warned.
Geç gelen her türlü kağıt değerlendirilmeyecektir, sizi uyardım.
Serena, there are thousands of unread messages here.
Serena, burada binlerce okunmamış mesaj var.
I've got thousands of unread emails. Dozens of reports and personnel transfers to go through.
Düzinelerce rapor ve personel ataması önümde duruyor.
There are unread letters for the past two months.
Burada iki aylık okunmayan mektuplar var.
Every stuffed shirt who wants to pass for erudite has shelves full of unread books.
Bilgin diye geçinen her geri kafalının raflarca okunmamış kitabı vardır.
"but immediately gave it back to me unread. " He intends to give a major speech on this issue at the next Party rally
Fakat aynı zamanda Avrupa'nın iki katı büyüklükte olan ve saldırmazlık anlaşması imzaladığı ülke.
"The Fuehrer received it, " but immediately gave it back to me unread.
Führer yazıyı kabul etti fakat okumadan geri yolladı.
To you? I'm the one who made you pay attention to Cross'activities, when all the military wanted me to do was file unread reports, get old in that little office.
Ordunun benden tek istediği okunmayan raporları o eski ofiste dosyalamakken Cross'un faaliyetlerine dikkatinizi çeken bendim.
Sometimes he forgets to mark the new ones "unread."
Bazen yeni gelen mailleri " "okunmadı" olarak işaretlemeyi unuturdu.
Could mankind have been receiving extraterrestrial messages for hundreds and even thousands of years... messages that have gone unread and undeciphered right before our eyes?
İnsanoğlu ; yüzlerce hatta binlerce yıldır, Dünya dışı mesajlar almakta mıydı? Gözümüzün önünde duran mesajlar okunmadan ve çözülmeden gitti mi?
Unread, unread, unread
Okunmadı, okunmadı, okunmadı.
One unread message.
Okunmamış bir mesaj.
Well, I know it could be considered improper, but so much effort goes into these letters. It would be a shame for them to go unread.
Yani, doğru bir davranış olmadığını biliyorum ama bu mektuplarda o kadar çok şey var ki okunmamaları utanılacak bir durum.
It was bad enough that Nigel rattled you with your unread cat letters.
Nigel'ın seni okunmamış kedi mektuplarıyla kandırması yeterince kötüydü zaten.
Her handwritten manuscript lay unread in a suitcase for nearly 60 years until it was rediscovered by her daughter.
EL YAZMASI NOTALARI 60 YIL BOYUNCA BİR ÇANTADA, OKUNMADAN KALDI. KIZI TARAFINDAN KEŞFEDİLENE KADAR.
Now, that shows that it was deleted unread. If one were to do this, that's what one would change.
Eğer değişmesi gereken bir yer varsa,... işte burası.
Oh, I messaged the car owner! But, it shows as unread. Not reading the message.
Aracın sahibiyle iletişime geçtim ama hâlâ mesajı okumamış görünüyor.
Have you learned nothing from owning an unread copy of Truth in Comedy?
Okumadığın Komedinin Hakikati'ne sahip olman bir şey öğretmedi mi sana?
All it adds up to is a growing stack of unread files on a dead man's desk.
Ölü bir adamın masasında biriken okunmamış dosyalar yığınından başka bir şey değildi.
Ooh, you have 20 unread e-mails.
20 okunmamış e-mailin var.
I'm not writing "A Chronicle of the Wars Following the Death of King Robert I" so it can sit on a shelf unread.
Ben "I. Kral Robert'ın Ölümünün Ardından Çıkan Savaşların Kaydı" nı okunmadan rafta dursun diye yazmıyorum.
Hey, before I forget... I wasn't... you know, snooping around or anything, but you got about a thousand unread e-mails.
Unutmadan, kurcaladığımdan falan değil de, 1000 tane falan okunmamış e-postan var.
Sure, we could mark it as unread to cover our tracks,
İz bırakmamak için okunmamış olarak işaretleyebiliriz tabii ama biz bileceğiz.