Unspoken tradutor Turco
277 parallel translation
I could tell he knew something, but it looks like they have an unspoken agreement to keep quiet about all of this.
Bir şey bildiğini görebiliyordum, ama aralarında, bu konuda sessiz kalmaya dair yazılı olmayan bir anlaşma var gibi.
And the name of a man unspoken since before the siege of Troy.
Bir de Truva kuşatması öncesinden beri adı anılmamış bir adam.
It seemed I could read on her lips other words that went unspoken.
Dudaklarından okuyabildiğim şey,... söylenmeden geçen diğer kelimeler ortadaydı.
Let the name of... Moses be unheard and unspoken, erased from the memory of men for all time.
Musa'nın adı... duyulmamış ve konuşulmamış olsun... insanların anısından silinsin... sonsuza dek.
Seem to leave things unsaid and unspoken.
Bazı şeyleri hiç konuşmuyoruz, hiç söylemiyoruz.
They say "each unspoken thought, becomes a small ghost."
Derler ki söze dökülmeyen her düşünce... küçük bir hayalete dönüşür.
If the truth will quiet your unspoken questions I give it gladly.
Gerçekler sorularınıza cevap olacaksa anlatayım.
They shall go on like this, on countless walks in which an unspoken trust, an unadulterated trust will grow between them, without memories or plans.
Böyle devam edecekler ; mahrem bir güvenle sayısız yürüyüş yaparak,.. ... aralarında, anıların veya tasarıların olmadığı, saf bir güven büyüyecek.
But even that changes from the frantic yearnings of its beginnings to a quiet, unspoken understanding at its end.
Ancak bu bile başlangıçtaki.. çılgınca özlemden sessizliğe geçer, sonunda konuşulmadan ifadeler başlar.
They have an unspoken sovereign authority there.
Dile getirilmeyen egemen bir yetkiye sahipler orada.
Then there is a truth here that remains unspoken.
O zaman burada konuşulmayan bir gerçek mevcut?
There is Mr. Spock's unspoken truth.
- İşte Mr. Spock'un söylemediği gerçek.
But I will know your unspoken truths.
Ama konuşulmayan gerçeğinizi bileceğim.
They say each unspoken thought becomes a small ghost.
Derler ki söze dökülmeyen her düşünce... küçük bir hayalete dönüşür.
No longer used in the west It remains here as an unspoken monument to the days
Batı'da artık kullanılmasa da burada La Paz'ın geçmişine bir anıt olarak duruyor.
Someone will step forward and put their unspoken feelings into words.
Biri ileri çıkacak ve onların dile getirilmemiş duygularını söze dökecek.
"When love blossomed Those unspoken songs of love"
"aşk çiçek açtığı zaman aşıklar söylenmemiş şarkılar gibi"
" Querelle had entered into a kind of unspoken pact with the Devil.
" Querelle şeytanla sessiz bir anlaşmaya girmişti.
Feelings unspoken feelings are unforgettable
Duygular dile getirilmeyen duygular unutulmazdır.
And the soft unspoken words that lovers say I thought that I knew every single look
# Tüm hisleriyle dolu olarak # ve aşkı anlatan söylenmeyen yumuşak sözlerdir.
And the soft unspoken words that lovers say
# Tüm hislerle dolu olan # ve aşkı anlatan söylenmeyen yumuşak sözlerdir... #
We speak each other's unspoken language... fluently.
Biz birbirimizin dilinden çok iyi anlıyoruz... sular seller gibi.
We speak each other's unspoken language...
Biz birbirimizin dilinden çok iyi anlıyoruz...
We speak each other's unspoken language fluently.
Biz birbirimizin dilini sular seller gibi konuşuyoruz.
On our first tour... there was a sort of unspoken thing... that Mr. Epstein was preventing us talking about the Vietnam War.
İlk turnemizde... pek gündeme gelmemiş olsa da... Bay Epstein, Vietnam Savaşı hakkında konuşmamızı istemiyordu.
The opportunity to encapsulate the unspoken nobility of our comradeship...
Arkadaşlığımızın konuşulmayan asaletini özetleme imkanı...
That way, we can talk without this sort of unspoken seduction, it's relaxing.
Bu sayede arada bastırılmış bir çekim olmaksızın konuşabiliyoruz, rahatça.
There's no unspoken seduction, as you say.
Dediğin gibi, bastırılmış bir çekim yok.
I like desiring and being desired especially when it's unspoken, even if it goes nowhere.
Arzulamaktan ve arzulanmaktan hoşlanıyorum. Özellikle de bastırılmışsa ve sonuç vermese bile.
But lurking at the back of my mind... was an unspoken fear that we'd already scaled the heights... of our relationship... that it would all be downhill from now on. And then something happened.
Ama zihnimin derinliklerinde ilişkimizin zirvelerini zaten yaşamış olduğumuza ve artık bir inişin olacağına dair dile getirilmemiş bir korku dolanıyordu.
We developed an unspoken division of labor- - she bought, I paid.
Bir tür iş bölümü bile yaptık. O satın aldı, ben ödedim.
It's an unspoken threat.
Konuşulmamış bir tehlike.
Shall we speak the unspoken language of love?
Aşkın konuşulmayan dilini kullanalım mı?
There are the people you feel this unspoken connection to... even though there's not even a word for It.
Konuşmasan ve tek kelime bile etmesen seni anlayabilen insanlar var.
" A FUSION OF PASSION AND UNSPOKEN KNOWLEDGES.
Tutkunun ve cinselliğin birleşimiydik.
A lot of that just goes unspoken.
Çoğu zaman ona bile gerek kalmıyor.
It just reinforces the unspoken class system... of... horses... sitting on their high... horses -
Sınıf farkını kuvvetlendiren sistemleri atların... üstünde oturulabilen... atların.
An unspoken attraction.
Dile getirilmeyen bir çekim.
The one with whom you share an unspoken bond.
Konuşmadan anlaşabildiğin kişi
We have communication like that unspoken.
Tıpkı bunun gibi konuşmadan iletişim kurabiliyoruz.
Yeah. It's kind of that unspoken thing, you know.
Evet.Bu konuşulmayan birşey gibi bilirsin.
There is an unspoken message here.
O da, Siktir git!
It's an unspoken rule of the Harvard Club, Jan.
Harvard'ta yazılı olmayan bir kural vardır -
So, no. The answer to the unspoken question.
Daha sorulmamış olan soruya cevabım ; hayır.
Don't you understand we all have our own little lies... ... and our little unspoken truths?
Anlamıyor musun, hepimizin küçük yalanları ve söylenmeyen gerçekleri vardır.
As if I'd agreed to an unspoken prohibition.
Söylenmeyen yasağa uymuş gibi.
The obvious but unspoken topic.
Bariz ama konuşulamayan konu.
Specifically, that that his emotions are somehow manifesting themselves in the weather and Agent Mulder believes that-that Holman is unwittingly destroying this town because of his unspoken love for you.
Açıkçası onun duyguları bir şekilde, kendi kendine, havada ortaya çıkıyor ve Ajan Mulder, bunun, Holman'ın istemediği halde tüm kasabayı yok etmesiyle sonuçlanacağına inanıyor sana açıklayamadığı aşkı yüzünden.
But when she met him, the boy she'd already known all her life she realized that love unspoken is the loudest sound of all.
Ama hayatı boyunca tanıdığı çocukla karşılaşınca söylenmemiş aşkın en yüksek ses olduğunu fark etti.
All the unspoken tension.
Konuşulmayan bir gerilim.
I feel we have an unspoken bond. Go on.
Devam et.