English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ U ] / Unsubstantiated

Unsubstantiated tradutor Turco

119 parallel translation
But the attempt made on the life of one of your members was entirely unsubstantiated, resting on his word alone.
Fakat bu girişimlerden biri asılsızdı ve tek kanıt konsey üyesinin saldırıya uğradığını söylemesiydi.
As yet, it is unsubstantiated by any external evidence or objective tests.
- Bu, sizin iddianız. Ancak harici kanıtlarla ya da nesnel testlerle doğrulanmamış durumda.
These allegations are unsubstantiated.
Oh, Tanrı aşkına.
Unsubstantiated maybe, but, true or false, the story has merit.
Jess, saat neredeyse 07 : 30.
Using innuendo third-person hearsay unsubstantiated charges, anonymous sources and huge, scare headlines the Post has maliciously sought to give the appearance of a direct connection between the White House and the Watergate.
Üçüncü kişilere dayanan kinayeli söylemler doğruluğu ispatlanmamış iddialar, isimsiz kaynaklar ve büyük manşetler kullanan Post, Beyaz Saray ile Watergate arasında doğrudan bir bağlantı olduğu izlenimini vermeye çalışmıştır.
It is unsubstantiated.
Bu kanıt değildir.
Yes, I do. I don't want any of these unsubstantiated charges about dope-dealing cops or any of your horseshit paranoid fantasies about homicidal police chiefs.
Senden uyuşturucu antlaşmaları yapan polisler hakkındaki asılsız ithamlarını... ya da adam öldürmeye meyilli polis şefleri hakkındaki paranoyak fantezilerini duymak istemiyorum.
You march in here without so much as a by your leave and expect me to take in every lunatic you try to pass off with a lot of unsubstantiated.
Buraya, sanki dışarı çıkıyormuş gibi rahat giriyorsunuz. Ve iyileştirmek istediğiniz her kaçığı nedensiz yere içeri almamı bekliyorsunuz.
Hoffa will be acquitted, because Hoffa is innocent of the vicious and unsubstantiated charges that face me here.
Hoffa beraat edecektir, çünkü Hoffa bu karşı karşıya olduğu kötü niyetli ve gerçek olmayan suçlardan masumdur.
Mr. Willis'testimony is not only vague, it is unsubstantiated.
Bay Willis'ın ifadesi belirsiz ve bir kanıtı yok.
I am a scientist, and I abhor rampant, unsubstantiated speculation.
Ben bir bilim adamıyım. ve dayanağı olmayan spekülasyonlardan nefret ederim.
Unsubstantiated ravings.
İspatlanmamış deli saçması.
I won't have you spreading unsubstantiated rumors.
Desteksiz söylentiler yaymanızı istemiyorum.
Unsubstantiated rumors.
Kanıtlanamamış söylentiler.
Now Congressman lan Harrington is claiming that he set the whole thing up... as a sting operation to trap Rourke... and that any accusations of collusion on his part... are simply unsubstantiated rumors.
Kongre üyesi Ian Harrington Rourke'u tuzağa düşürebilmek için... her şeyi kendisinin ayarladığını... ve kendi tarafındaki tüm gizli anlaşmalarla ilgili ithamlar... basit kanıtlanamayan söylentiler olduğunu söyledi.
Unsubstantiated phenomena.
Kanıtlanamayan bir gariplik.
That's a claim that's wholly unsubstantiated. Though there have been many pretenders.
Çok sayıda taklitçiye rağmen, bunun doğru olmadığı söylenebilir.
Do you plan to sue Jack Taylor and the Daily News for the apparently false, unsubstantiated charges they've made against you?
Jack Taylor ve Daily News'ı dava etmeyi düşünüyor musunuz? Sizin hakkınızda yanlış ve kanıtlara dayanmayan suçlamalarda bulundukları için?
Not on the basis of an unsubstantiated rumor.
Doğrulanmamış dedikoduları temel alarak değil.
- Those reports are unsubstantiated. - Just bear with me for a second.
- Mulder, o araştırmaların kesinliği kanıtlanmadı.
There's been another unsubstantiated UFO sighting in the heartland.
Amerika'nın merkezinde bir asılsız UFO görme olayı daha meydana gelmiş.
They conclude most of it seems pretty unsubstantiated.
Çoğunun kanıtlanmadığı sonucuna vardılar.
- That's unsubstantiated gossip.
- Bu kanıtlanamamış bir dedikodu.
[SIGHS] WHEREVER NOEL IS HAS BECOME LIKE THIS UNSUBSTANTIATED MYSTERY, AND I DON'T LIKE IT ONE BIT.
Artık Noel neredeyse, asılsız bir muamma haline geldi ve hiç hoşuma gitmiyor.
I have no time to talk to anybody about unfounded or unsubstantiated rumors... and it is your job to explain that to them.
Asılsız söylentiler hakkında konuşacak zamanım yok... Ve bunu onlara açıklamak senin görevin.
All these allegations still remain unsubstantiated.
İddialar henüz kanıtlanamadı.
Because if you go live with a story about unsubstantiated threats, you will cause mass hysteria.
Çünkü kanıtlanmamış tehditler hakkında bir hikaye ortaya atarsan, toplu paniğe yol açarsın.
Two weeks ago, an unsubstantiated report came in through CIA claiming khasinau's been looking for something called the circumference - - instructions describing a method of applying technology khasinau had acquired.
İki hafta önce CIA'e kaynağı bilinmeyen bir rapor geldi. Khasinau'nun Daire Çevresi diye bir şey aradığını iddia ediliyordu. Khasinau'nun elindeki bir teknolojinin nasıl kullanılacağını açıklayan bilgilermiş.
Her alibi is unsubstantiated.
Mazereti asılsız.
Charges are vague and unsubstantiated. I don't trust unsigned letters.
Suçlamalar müphem ve ispatlanmamış.
Those accusations were totally untrue and unsubstantiated.
Bu suçlamalar kesinlikle gerçekdışıdır ve ispatlanamaz.
D.A.'s office doesn't comment on unsubstantiated accusations.
Savcının bürosu sebepsiz suçlamaları yorumlamaz.
We play for cash, the dealer picks the game, and unsubstantiated gossip is encouraged.
Para için oynarız, en iyi blöf oyunu alır, and unsubstantiated gossip is encouraged.
"libelous," "unsubstantiated"... and "court-case."
... "iftira", "asılsız"... ve "mahkemede-görüşürüz"...
Not because I have unsubstantiated deductions.
Belgelemeden vergiden düştüğüm kalemler için değil ki bunu yapıyorum.
Any link to a militant group in Tyrgyztan is unsubstantiated.
Henüz Tırgizistan'daki herhangi bir grupla bağlantısı kanıtlanmadı.
To put this out unsubstantiated is at best unwise, and at worst unethical.
İspatlanmamış bu bölümü çıkarmak, nihayetinde akıl kârı olmaz,... en kötü ihtimalle, gayrı ahlâki olur.
As you no doubt have heard, there have been unsubstantiated rumors of an alleged launch from somewhere in Texas.
Şüphesiz duyduğunuz üzere, Texas'ta bir yerlerde bir fırlatmanın gerçekleştiğini iddia eden asılsız söylentiler dolaşmakta.
Based on an unsubstantiated theory from two analysts?
Bir kaç analistin kanıtlanmamış bir teorisini baz alarak mı?
There were lots of unsubstantiated allegations.
- Birçok ispatlanmamış iddia var.
Unsubstantiated witness said that one of the guys dropped a nylon mask.
Doğruluğu kanıtlanmamış bir tanık ifadesine göre adamlardan biri naylon maskesini düşürmüş.
There's also an unsubstantiated report at the Los Angeles Zoo.
Los Angeles Hayvanat Bahçesi'ndeki olay da var.
Unsubstantiated or not, it still is damaging.
Gerçekleştirilmiş olmasa da zarar verir.
Sergeant, it would appear that you acted on unsubstantiated information.
Doğruluğu kanıtlanmamış bilgiye göre hareket etmişsiniz.
Ηowever, according to unsubstantiated reports a bioterror event has occurred in one of the airport terminals.
Ancak, teyit edilmeyen bilgilere göre, havaalanındaki terminallerden birinde bir biyo-terör olayı meydana geldi.
The case is unsubstantiated.
Dava henüz netleşmedi.
This is one unsubstantiated report from a highly unreliable source.
Bu güvenilmeyecek bir kaynaktan alınmış asılsız bir rapor.
BECAUSE OF THURZO'S UNSUBSTANTIATED ACCUSATIONS, COUNTESS ERZSEBET BATHORY IS LISTEN IN THE GUINNESS BOOK OF WORLD RECORDS AS THE GREATEST MURDERESS OF ALL TIME.
Thurzo'nun asılsız suçlamaları yüzünden Kontes Erzsebet Bathory Guinnes Rekorlar Kitabı'na tarihin en acımasız katili olarak adını yazdırmıştır.
It was unsubstantiated.
Doğrulanmamıştı.
- Containing unsubstantiated and senseless accusations against Peter Teleborian and solicitor Bjurman.
- Avukat Bjurman ve Peter Teleborian'a karşı uygunsuz ve anlamsız suçlamalar içeriyor.
I won't have you spreading unsubstantiated rumors.
Anlamıyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]