Untamed tradutor Turco
108 parallel translation
Quite an untamed country, I understand.
Oldukça vahşi bir ülke sanırım.
That's a rough, dirty, untamed spot. A place to forget.
Orası pis, acımasız, dize getirilemeyen, unutulması gereken bir yerdir.
Kolychevs are untamed, but we'll tame them!
Koliçevler ehlileşmemişlerdir. Önce onları ehlileştireceğiz!
Bring forth the fiery, untamed horse.
Azgın, vahşi atı getirin.
Where is the fiery, untamed steed?
Azgın, vahşi küheylan nerede?
You are still untamed.
- Sen, hala evcilleştirilmemişsin.
You know, when Marshal James Flagg came to our fair city, it was untamed, lawless, frontier town.
Bildiğiniz gibi Şerif James Flagg vahşi, kanunsuz ve öncülerin olduğu kasabamızı. adaletin hakim olduğu bir kasaba haline getirdi.
His great love for the countryside, for German-style gardens, full of untamed memories of Greece, misty and sun-drenched, dear to Diotima.
Kırsal bölgeye, Alman tarzı bahçelere karşı ve de Yunanistan'a ait yabani hatıralarla doluydu,... sisli ve güneşli gök, Diotima'ya sevgiler.
She found a photo of MurieI, aged ten... Round face, prim mouth, clear brow... and a shy, untamed look.
Muriel'in on yaşındayken çekilmiş bir fotoğrafını çıkardı yuvarlak surat, sert ifadeli dudaklar, açık bir alın ve çekingen, vahşi bir bakış.
Her voice is low and husky. It matches her shy, untamed look.
Sesi kısık ve boğuk bu da utangaç ve vahşi görünümüne uyuyor.
Just about the last wild, untamed, unpolluted, unfucked-up river in the South.
Güneydeki son vahşi, kirlenmemiş, içine sıçılmamış nehri.
An untamed Indian from the sunny shores of New Spain.
Yeni İspanya'nın güneşli kıyılarından ehlileşmemiş bir yerli.
Untamed and unafraid
# Evcilleşmemiş ve korkusuz. #
I'm a wild and untamed thing
Ben vahşi ve evcilleşmemiş bir şeyim
We're a wild and an untamed thing
Biz vahşi ve evcilleşmemiş şeyleriz
He's gonna draw Untamed in the bronc event.
Rodeoda evcilleştirilmemiş bir at seçecek.
No, it's no magic act, for today, live on our stage, direct from the wild, untamed jungles of Borneo - hot damn!
Hayır hokkabazlık numarası değil bugün sahnemizde Borneo'nun yabani ormanlarından gelen...
I'm telling you, practically everybody in the state of Northern California... is around this particular mountain waiting to see one Lane Myer... tackle this totally untamed slope, dead or alive.
Sana söylüyorum, Kuzey California Eyaleti'ndeki neredeyse herkes... Lane Myer'in bu el değmemiş parkuru, ölü ya da diri,... geçmesini görmek için, şu anda bu dağda.
The untamed element, giver of warmth, destroyer of forests.
Isı kaynağı ve ormanların düşmanı.
He's untamed.
Yabani.
I could be chasing an untamed ornithoid without cause.
Nedensiz yere, evcilleştirilmemiş bir ornitoid kovalıyor olabilirim.
My ships are not filled with the spices and gold that I was hoping for but this land intoxicates my senses and my soul. And all I can think of is to return to this untamed land. This unexplored Eden.
Gemilerimi, umut etmiş olduğum gibi altın ve baharatla dolduramadım ama bu topraklar ruhumu ve duygularımı kendinden geçiriyor ve tek düşüncem, bu vahşi topraklara bu ayak basılmamış cennete yeniden gelmek.
To the west of here is a vast expanse of untamed territory...
Buranın batısında uçsuz bucaksız vahşi topraklar var.
he's so untamed, so uninhibited.
O öylesine vahşi, öylesine kural tanımaz ki.
Yet beyond those trees I suspect a savagery, of savage passions, dark and untamed.
Şu ağaçların hemen ardında karanlık ve evcilleştirilmemiş yabani tutkuların vahşiliğinden kuşku duyuyorum.
And surely these southern counties have nothing to compare to the wild and untamed beauty of the Peaks.
Bu kuzey kontlukları, el değmemiş tepelerin güzelliğinin yanında hiç kalır.
His wild, untamed facial hair... revealed a new world of rebellion, of change a world where doors were open for women like me.
Vahşi, kontrolsüz olan sakalları benim gibi bir kadına değişimin ve baş kaldırmanın kapılarını açtı.
Untamed youth with one thing on their minds...
Çılgın gençliğin aklında tek bir şey var.
"Above the Orinoco Through the burning Kalahari Desert By the untamed grasslands the Veldt..."
Orinoco üstünden... Vahşi çayırlıklarına doğru bozkırın... cayır cayır yanan Kalahari çölünü geçtim.
In his heart, every man is a wild, untamed mustang.
Açıkça söylemese de her erkek yüreğinde vahşi ehlileşmemiş bir aygırdır.
Here I have attracted this untamed free spirit.
- Özgür ruhlu bir kadınlayım.
Befriended by an untamed beauty
Yabani bir güzellikle dost oldular.
To release the animal within and let it live wild and untamed!
İçimizdeki hayvanı serbest bırakmak ve yabani bir şekilde yaşamasını sağlamak için.
Captured but untamed he'll buck and charge for freedom. Love will not be held.
"Çırpınacak, saldıracak hürriyeti için" "Aşk zapt edilemez hiçbir zaman.".
An untamed vampire is in the building.
Binanın içinde tehlikeli bir vampir var.
They are befriended by an untamed beauty
Yabani bir güzellikle dost oldular.
At the dawn of the last century... a band of explorers searched for a prehistoric world... driven by ambition... secret desires... a thirst for adventure... and seeking the ultimate story... they are befriended by an untamed beauty... stranded in a strange and savage land...
Son yüzyılın şafağında bir grup kâşif, tarih öncesi bir dünyayı aramaya çıktı. Onları sürükleyen şey hırsları gizli arzuları macera açlıkları ve nihai hikayeyi arayışlarıydı. Yabani bir güzellikle dost oldular.
A wealthy but untamed world.
Zengin ama evcileştirilmemiş bir gezegen.
I take you with me in my untamed heart.
Seni evcilleşmemiş yanımda saklayacağım.
They're nothing but untamed savages.
Resmen ehlileştirilmemiş vahşiler.
# # Get out of my way # # Cause I'm wild and untamed
Çekil yolumdan, Sana boyun eğmem
# # Get out of my face # # Cause I'm wild and untamed
Çekil yolumdan, Sana boyun eğmem
These furless primates you see behind me are part of an untamed sub-species best known as the Thornberrys.
Arkamda gördüğünüz bu tüysüz primatlar evcilleşmemiş bir alt türe ait. Bilinen adları Thornberryler.
In his heart, every man is a wild, untamed mustang.
Her erkek, kalbinin derinliklerinde vahşi, evcilleştirilemez bir mustang tir..
And with you now our untamed diva of dance the woman who lives in all thieves'hearts here at the detention center the one and only Rita Cadillac!
Ve şimdi karşınızda vahşi dans kraliçemiz her hırsızın gönlünde yatan kadın burada, tutukevinde eşi benzeri bulunmaz Rita Cadillac!
An untamed and disrespectful child, I might add.
Eklemeliyim ki evcilleşememiş ve saygısız bir çocuk
From the Spanish mesteno, meaning untamed.
İspanyolca "mesteño"'dan geliyor, evcilleştirilemeyen anlamında.
To live a life untamed and unafraid is the gift that I've been given and so my journey begins.
Dizginsiz ve korkusuz bir hayat yaşamak bana sunulan armağan. Ve böylece yolculuğum başlıyor.
Well, it's the untamed shrew!
Yabani cadaloz.
I wish the untamed waves would pound his body...
Fakat Arkadaşlar elveda demeden ayrılmazlar Bu seni göreceğim son olacak
A genius untamed
Yabani bir dahi!