Untangle tradutor Turco
93 parallel translation
Give me a minute to try and untangle myself.
Dur, toparlanıp kendime çeki düzen vereyim.
- Untangle the lantern first.
- Önce feneri çöz.
Now my only hope is to find the fly, go through the machine once more with it, and pray our atoms untangle.
Artık tek umudum sineğin bulunması makineye beraber girmemiz ve atomlarımızın ayrışması için dua etmek.
And, uh... if somebody tangles it, well, somebody else has to untangle it.
Birisi misinayı dolandırmışsa başka biri düzeltmek zorundadır.
A bizarre murder-suicide has Montreal police baffled today as they attempt to untangle events leading to the discovery of two bodies in the Starliner Island apartment complex, early this afternoon.
Starliner Adası yerleşim kompleksinde bulunan iki cesetle ilgili soruşturmayı çözümlemeye çalışan Montreal polisi bu sabah gerçekleşen tuhaf cinayetle iyice şaşırmış durumda.
- Let me untangle it.
Çözmem için bana izin ver.
Untangle the phone.
Telefonu kurtar.
Oh, God! I've got a few things to untangle myself this weekend.
Evet Tanrım, bu hafta sonu çözmem gereken birkaç şey var.
Just gonna untangle this.
Sadece şunu çözeceğim.
Bart, I must know... how did you untangle my web?
Bart, kurduğum tuzağı nasıl çözdüğünü bilmem lazım.
- Yes, if I can untangle it from this mess.
- Evet. Bu karmaşadan kurtulabilirsem.
Try to untangle his trachea and esophagus.
Nefes borusu ve ozafagusunu çözmeye çalışın!
Pay them to tangle it up, then you have to pay them to untangle them.
Anlaşmayı yaparken de bozarken de onlara para ödersin.
WELL, HONEY, THEN, YOU CAN TAKE THEM IN AND UNTANGLE THEM.
Tatlım, o zaman, onu oradan alıp çözebilirsin.
We'll need a forensic accountant to untangle them.
Bunları çözmesi için adli muhasebeciye ihtiyacımız var.
- Let me untangle this web.
- Bırak da bu işi ben çözeyim.
I got a lot of logic to untangle.
Çözmem gereken bir sürü mantık var.
But I think I've managed to untangle the mess you've made.
Ama yaptığın pisliği temizlemeyi becerebildim.
Come on in next week. I'm sure we can untangle that for you.
Önümüzdeki hafta uğrayın, sizin için birşeyler yapacağımızdan eminim, tamam mı?
If I untangle you, will you please get rid of the cornrows?
Seni çözersem, şu örgülerden kurtulur musun artık?
Can you untangle this mobile?
Şu süs eşyasını çözebilir misin?
That You will start to untangle some of that mess, Father... that confusion in her mind, the tangled mess of emotions.
Sen nun kafasındaki duygu... karmaşasını çözersin yüce Tanrım.
Well, now that we've got your love life straightened out I think it might be time to take a step back and untangle this incestuous web I like to call the "Julie-Caleb union." Let's think about this.
Theresa ile ayrıldık. Madem aşk hayatın yoluna girdi artık bir adım geri gelip "Julie Caleb İttifakı" adını verdiğim şu "ensest ağı" bir dağıtalım derim.
Get on in there and untangle them Chilean sheep out of ours, I guess.
Oraya gidip Ianet Şilililerin koyunlarıyla bizimkileri ayırmamız gerekecek.
Erast Petrovich, could we untangle at least one thread before he arrives?
Erast Petroviç, o varmadan önce en azından bir düğümü çözemez miyiz?
He sees them... and Krishna... one of the expressions of the deity... says to him, you know... you'll never untangle the circumstances... that brought you to this moment.
Onları görür... Tanrılardan... biri olan Krishna... ona şöyle der : Seni bu ana getiren... durumları asla çözemeyeceksin.
There's no bunk beds, so they cuddle up to keep warm, and they never untangle.
Isınmak için birbirlerine sarılırlar ve bir daha da ayrılmazlar.
That's a head of hair I'd like to untangle.
Saçın sorumlusu oysa Çözmekten memnuniyet duyarım.
I can untangle this. Okay?
Bunu çözebilirim.
That's a difficult knot to untangle.
Ve bu çözmesi o kadarda zor bir düğüm değil aslında.
That's all you need to do... is untangle those webs.
İşte tüm yapman gereken bu ağları birbirinden ayırmak.
I'll get to where Hayate is! Make sure you kindly untangle the misunderstanding.
Zavallı görünüşlü ve asla parayla şansı yaver gitmeyecek gibi duran bir çocuğu işe almak onun etrafında bulunan insanları da sefil yapar!
The brides would untangle a yarn.
Gelin adayları dantel elbiselerini giyer.
It'll take a while to untangle.
Olayı çözmek biraz zaman alacak.
And those people never have time to untangle the knots.
Ve bu insanların düğümleri çözmek için asla zamanları yoktur.
Look, Mia, of course you're free to leave therapy, but my guess is, until you untangle those crossed wires, the next man, and the one after that, and the one after that they're going to disappoint you, too.
Dinle Mia, elbette terapiden ayrılmakta özgürsün ama benim tahminim sen bunları halletmedikçe bu sorunları aşmadıkça hayatına girecek bir sonraki adam ve sonraki ve sonraki seni hayal kırıklığına uğratacak.
It's gonna take a while to untangle them and run them all.
Bunları çözmek ve hepsini taramak biraz zaman alacak.
How can I ever untangle it?
Nasıl ayırt edebilirim?
CSU's working to untangle the prints, but since it's a common room, there's probably dozens of them.
Olay Yeri İnceleme, parmak izlerini çözmeye çalışıyor. Ortak kullanılan bir alan olduğu için muhtemelen bir sürü iz vardır.
Blair. - Untangle these, please.
- Şunları çözün, lütfen.
I need to make sure that I do everything I possibly can to untangle this mess so that we can get back to living our lives. We're gonna get older.
Eski hayatımıza dönebilmek için, bu olayları çözmek adına elimden gelen her şeyi yaptığıma emin olmak istiyorum.
I'm gonna make sure that I do everything I possibly can to untangle this mess so that we can get back to living our lives.
Bu olayı çözebilmek için elimden geleni yapacağım ki böylece eski yaşamımıza geri dönebilelim.
So you think this Reverend McDonagh can help untangle us?
Yani Rahip McDonagh'nın bizi ayırmaya yardım edebileceğini mi düşünüyorsun?
It'll take forever to untangle.
Yeniden satmak bir ömür sürer.
Now, we have to work together as a team to untangle ourselves without letting go.
Bırakmadan, çözülebilmek için bir takım olarak çalışmalıyız.
But if you don't go under her, we won't be able to untangle ourselves.
Ama onun altından geçmezsen hiç çözülemeyeceğiz.
All right, I'm gonna come down untangle the rope, and I'm gonna bring it to you, all right?
Tamam, aşağı inip ipi çözeceğim sonra da sana yollayacağım, tamam mı?
Someone to tell me how hard to push, How to untangle my patient's best interest From my own.
Birinin bana hastalarım için ne kadar uğraştığımı, kendimden önce onları düşündüğümü söylemesini istiyorum.
It'll take me a while to untangle them.
Onları çözmek biraz zamanımı alacak.
And how can I untangle the misunderstanding?
Sıska konnyaku.
I'm gonna unhook your harness, so I can untangle all these lines, OK?
Kal!