Unthinkable tradutor Turco
446 parallel translation
It's unthinkable.
Yok daha neler.
- But it's unthinkable.
- Ama bu akla hayale sığmaz bir şey.
Why, it's unthinkable.
Olacak şey değil.
And I accept my dishonorable discharge without protest, but that others should suffer and be punished for my misconduct is unthinkable.
Ve hiç bir itiraz olmaksızın işten çıkarılmayı kabul ediyorum. Ancak diğerlerinin benim hatam yüzünden cezalandırılması ve acı çekmesi düşünülemez.
This is unthinkable.
Bu düşünülemez.
What I said was unthinkable.
Düşüncesizce konuşmuşum.
I tell you, I've done things that would have seemed unthinkable before the war.
Size söyleyeyim, savaştan önce bu türden şeylere ben de hiç bulaşmamıştım.
For us, it is unthinkable, is it not my friend?
Bunu düşünemezdik değil mi?
You're a good chap, Bendrix, but it's unthinkable. It's quite unthinkable.
Sen iyi bir dostumsun Bendrix ama bu imkânsız.
You see, all Mexicans are very religious people, and for any Mexican to deny the final rite to a departed soul, it's unthinkable.
Biliyorsunuz, bütün Meksikalılar çok dindar insanlardır, ve bir Meksikalı için ölen bir kişiye cenaze töreni yapmamak, düşünülemez.
It's quite unthinkable.
Hiç aklına getirme.
It's unthinkable, but it must be true.
Bu hiç mantıklı değil, ama doğru olmalı.
As leader of the Party of the Common Man I say war is reprehensible, barbaric and unthinkable!
Sıradan Adam Partisi başkanı olarak diyorum ki Savaş kınanmalıdır barbarlıktır, bağışlanamaz ve düşünülmemelidir.
It's as unthinkable as surrendering.
Bu teslim olmak kadar kötü bir şey.
It's unthinkable.
Düşünülemez bile.
Unthinkable!
İmkansız!
Life without the urge is unthinkable.
Evet, güzel, çünkü ben onsuz bir yaşam düşünemem bile.
It's unthinkable that the Shimonida family will let Ichi go unharmed.
Shimonida Ailesi'nin Ichi'yi sağ salim bırakması kabul edilemez.
Unthinkable
Düşüncesi bile saçma.
And joining them would be unthinkable.
Ama onlara katılmam da düşünülemez.
Unthinkable!
İmkânsız! Aynı yatakta mı?
To us, violence is unthinkable.
Bizim için, şiddet düşünülemez.
To restrict a segment of the population to such hardship is unthinkable in an evolved culture.
Nüfusun bir bölümünü böyle sıkıntıya mahkum etmek düşünülemez.
It's quite unthinkable!
Yok daha neler.
- lt is unthinkable!
- Düşünülemez!
An England without a king is unthinkable.
Kralsız bir İngiltere düşünülemez.
No. It's unthinkable.
Hayır, bu imkânsız.
Unthinkable!
Düşünülemez!
Unthinkable
Akıl almaz şey
With the war and the minorities, the poor it is constantly getting worse and it seems that more and more people... are willing to turn to violence to take care of it and it seems to be escalating into an unthinkable situation
Savaş kıtlık ve yoksullukla birlikte sürekli daha kötüye gidiyor ve buna bir çare bulmak için... her geçen gün daha fazla insan şiddete yönelmeye meyilleniyor böylece durum daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
... that they could ever defeat us, is impossible and unthinkable.
Bizi yenmeleri imkânsız ve kesinlikle olmaz.
Unthinkable!
Düşünülemez bile!
Search the... That's unthinkable!
Diplomatik valizi aramak mı?
However, as he is formidable enough to defeat Lord Bizen and Master Kurando, just in case of the unthinkable, we the Kurokuwa clan will...
Bu durumda... Efendi Bizen'i ve yaverini öldürmesi, biz Kurokuwa askerlerinin sana katılması gerektiği anlamına geliyor, yani...
This is unthinkable!
Hayır...!
Impossible. / Unthinkable. / Unlikely.
- İmkansız. - Düşünülemez. - Pek olası değil.
Defeat was unthinkable, their task unfinished.
Mağlubiyet söz konusu değildi. Görevleri tamamlanmamıştı.
It's unthinkable and could be dangerous
Akıl almaz bir şey ve tehlikeli olabilir.
It is unthinkable for them that a carefully trained woman -
İyi hazırlanmış bir kadının acıya erkeklerden daha dayanıklığı olabileceği...
It's unthinkable.
Düşünülemez.
- It's unthinkable.
- Olanaksız.
The man's unthinkable.
Olanaksız.
And you may be assured even the unthinkable will not deter me that you want to lay for me.
Emin olabilirsin ki en akla hayale gelmez şey bile beni yıldıramaz. Biliyorum ki bana pusu kurmak istiyorsun.
That was unthinkable.
Bu düşünülemezdi.
What seemed to be a unthinkable undertaking yesterday are history today.
Dün imkânsız gibi görünen her türlü girişim, bugün artık tarih oldular.
I don't understand how he could fall into such a trap because a direct confrontation is unthinkable... by a bullet.
Böyle bir tuzağa nasıl düşebildi anlamıyorum çünkü böyle direk bir karşılaşma düşünülemez... bir kurşunla.
It's too unthinkable for them to ever defend.
Savunmayı bile akıllarına getirmeyecekler.
Unthinkable!
Akıl almaz!
- Unthinkable!
- Akıl almaz!
Sometimes at the height of our reveries, when our joy is at its zenith... when all is most right with the world... the most unthinkable disasters descend upon us.
Bazen, mutluluğun doruklarında en tatlı hayallere dalmışken ve her şey tam tıkırında giderken en akla gelmez felaketler üzerimize çöküverir.
We are preventing the unthinkable... From becoming the inevitable.
Akla gelemeyecek olan şeyi... kaçınılmaz olmasını engellemek için engelliyoruz.