Untraceable tradutor Turco
572 parallel translation
There's an untraceable poison, isn't there?
Kalıntı bırakmayan bir zehir var, değil mi?
Every Thursday night, there's close to $ 200,000 in untraceable cash sitting in there.
Her perşembe gecesi burada 200,000 $'a yakın ak para bulunur.
The villain, the untraceable one, the elusive one, the guilty one :
Aydınlatılamayan, faili meçhul suçların tek sorumlusu :
Gold, gentlemen, which can be melted down and recast, is all but untraceable, which makes it, unlike diamonds, ideal for smuggling, attracting the biggest and most ingenious criminals.
Altın, baylar, eritilebilir ve yeniden dökülebilir, izini sürmek zordur, elmasta olmayan bu özellikler onu kaçakçılık için ideal yapar, ve en büyük ve becerikli suçluların dikkatini çeker.
He is untraceable. evaporated with our merchandise.
Ortadan kayboldu, malla beraber sanki buharlaşıp yok oldu.
Untraceable so far.
İzini henüz bulamadık.
- No one's untraceable.
- Hiç kimse iz bırakmadan kaçamaz.
We need to fly your untraceable 2500 miles to an airport who know very little things here and to land in the dark
Sizi tespit edilmeden 4000 kilometre uzağa uçurmalı ve hakkında çok az bilgimiz olan bir havaalanına karanlıkta indirmeliyim.
Now, Hermann Goering has established in Switzerland some anonymous, untraceable bank accounts.
Hermann Goering'in İsviçrede bazı takip edilemeyen banka hesapları olduğu söyleniyor.
Untraceable.
İzi sürülemez.
Untraceable
İzlenemez.
It would certainly be untraceable by standard methods.
Standart yöntemlerle de kesinlikle takip edilemezdi.
It's totally untraceable.
Kesinlikle izi sürülemez.
It's untraceable.
İzi.
I can't figure out why he orders a traceable weapon to a P.O. box, when he can go into any store in Texas give a phony name and walk out with an untraceable rifle.
Allah kahretsin, ben de istiyorum! Benim de bir hayatım vardı! Devekuşu gibi kafanı kuma gömemezsin Liz!
Made it untraceable.
Hiç bir iz bırakmadan.
My money is untraceable.
Temiziz. Param izlenemez.
What they've done is untraceable. What I've done is unprovable.
Yaptıkları izlenemez, yaptığım kanıtlanamaz.
Untraceable. Perfectly safe, right?
Güvenin kokusu, bak.
You said the worm was untraceable.
Sen kurtun takip edilemeyeceğini söylemiştin.
Totally untraceable.
Hiç bir şekilde takip edilemez.
Tasteless, colourless, odorless, untraceable.
Tatsız, renksiz, kokusuz, tanımlanamaz
Before I was caught, I was working on a compound that would have made it completely untraceable.
Bunu farketmeden önce, bir bileşim üzerinde çalışıyordum bu onu tamamiyle gizli kılmış olmalı.
Tasteless, colourless, odorless, untraceable.
Tatsız, renksiz, kokusuz, farkedilemez.
Untraceable. We'll take the.44.
44'lüğü alıyoruz.
Them bonds is untraceable.
Bu senetlerin izini süremezler.
Now, unless forensics pulled a print, this gun's virtually untraceable.
Adli tıptakiler bir işaret koymadıysa, bu silahın neredeyse izi sürülemez.
- Still the murder weapon would be untraceable.
- Hala, cinayet silahı izlenemeyecektir.
Totally untraceable.
İzi sürülemiyor.
Untraceable.
İzlenemez.
But in the hands of the evildoers it's an untraceable delivery system for weapons of mass destruction.
Ama kötülerin elinde izi bulunamaz bir toplu imha silahı teslim aracı.
The message he sent you was untraceable.
Takip edilemeyen bir mesaj gönderdi.
For legal reasons, it's best if he's in and out. Untraceable.
Yasal nedenlerden dolayı sessizce gelip gitmeli.
Totally untraceable.
Onu bulmak kesinlikle imkansızdır.
Louie, unless you wanna be buried next to Frank, tell us everything about this mysterious, ghostlike, untraceable fuckin'button man.
Louie, eğer sen de Frank'in yanına gömülmek istemiyorsan... bu iz bırakmayan lanet hayalet tetikçi hakkında bildiğin her şeyi anlatma zamanı geldi.
This transponder chip is completely untraceable.
Bu verici çipi tespit etmek imkansız.
- A cloned cell phone. It's untraceable.
- İzlenmesi mümkün olmayan aynı tip bir cep telefonundan.
All untraceable cyberbucks.
İzi sürülemeyen paralar.
Totally untraceable.
Kesinlikle izlenemez.
- A million in bonds, untraceable.
1 milyonluk senet, izlenemez.
20 million in bonds. Untraceable.
20 milyon izlenemez senetler halinde.
- Am I? The news said the money was untraceable.
Haberler paranın izlenemez olduğunu söyledi.
But what do you know, after a number of untraceable fees you're left with 5 percent, tops.
Ama nereden bileceksin ki, birkaç meçhul faturadan sonra sana en fazla yüzde beş kalacak.
It's virtually untraceable.
- Takip etmek imkânsız. - Silahı da orada bırakmış.
If you give me a minute, I can scramble the signal, make it untraceable.
Eğer bana bir dakika verirseniz, sinyali karıştırabilirim ve izlenmemesini sağlarım.
She's gone, after having transferred the money to an untraceable account, I assume.
Parayı izlenemeyen bir hesaba aktardıktan sonra gitti.
You need to be untraceable during that time.
Bu süre içinde izlenememelisin.
I'm calling on this line because I know it's untraceable.
Güvenli olduğunu bildiğim için bu hattan arıyorum.
- To an untraceable account.
Takip edilemeyen bir hesaba.
Sixty thousand untraceable and I drop it right square in the middle of mud farmer central
Altmış bin... işaretsiz papel... işçilerin çalıştığı balçık tarlasının tam ortasına uçtu...
Chaleck-Loupart remained untraceable.
Chaleck-le Loupart hâlâ ortalarda yoktu.