Unwell tradutor Turco
576 parallel translation
Are you unwell?
- Hasta mısın?
No, my father is unwell now, so he must have been in a bad mood.
Sorun değil. Babam bu aralar rahatsız, o yüzden böyle davranıyor.
How long have you been feeling unwell?
Ne kadar zamandır kendinizi iyi hissetmiyorsunuz?
Why, Colonel darling, such unusual generosity from you... must be making you feel unwell.
Neden, Albay sevgilim, yapacağın bu cömertlik seni bu kadar mutsuz etsin ki.
Paul's unwell
Paul hasta!
- Do you feel unwell?
- İyi hissetmiyor musun?
Not ill, unwell.
Tam olarak hasta değil, ama kendini iyi hissetmiyor. Şu an dinleniyor.
Antonio, do you feel unwell? - No.
- Antonio, kendini nasıl hissediyorsun?
Are you unwell?
Rahatsız mısın?
You look unwell.
İyi görünmüyorsun.
- I feel most unwell too...!
- Ben de hasta gibiyim.
You know I'm unwell, don't you?
Rahatsız olduğumu bilmiyor musun?
Feeling unwell?
Kötü müsünüz?
I'm feeling most unwell.
Kendimi çok rahatsız hissediyorum.
I've been unwell, you understand.
İyi değildim, bunu anlarsın.
Are you feeling unwell?
Kendinizi kötü mü hissediyorsunuz?
Are you unwell?
Hasta mısın?
Antonio, Santuzza is feeling unwell.
Antonio, Santuzza kendini kötü hissediyor.
She is unwell
O rahatsız
Karin is unwell
Karin rahatsız
Today she is unwell
Ama bugün hasta
Mr. Hyde, are you unwell?
Bay Hyde, hasta mısınız?
Do you think my rum unwell?
Sence bendeki rom kötü mü?
Are you unwell?
İyi misin?
Are you feeling unwell, madam?
Kendinizi iyi hissetmiyor musunuz bayan?
- You're unwell.
- İyi görünmüyorsun.
- You appear to be unwell.
- İyi görünmüyorsunuz.
He starting feeling unwell while we were making love but he died afterwards, much later, when everything was finished.
Biz sevişirken kendini kötü hissetmeye başladı ama bundan çok sonra, her şey bittikten sonra öldü.
He felt unwell at the start, but only at the start.
Başlangıçta kendini kötü hissetmişti ama sadece başlangıçta.
I went ahead of him, and then he suddenly grabbed me and said that he still felt unwell.
Önüne dikildim, sonra aniden bana tutundu ve yine iyi olmadığını söyledi.
I'm never unwell!
Ben asla iyi olmam!
Once, I suddenly felt very unwell while Sebastian was in Berlin, and it was not known whether it would come to an evil consequence.
Bir keresinde, Sebastian Berlin'deyken kendimi çok hasta hissetmeye başlamıştım, ve bu hastalığın kötü neticelenip neticelenmeyeceği henüz bilinmiyordu.
It happens that I have been unwell lately.
Bu aralar ben de kötü durumdayım, Lordum.
- Madame is unwell, monsieur?
Hanımefendi iyi değil mi?
Your mother, I hope she's not too unwell.
Umarım anneniz çok hasta değildir.
- Is he unwell, as well?
- O da mı iyi hissetmiyor?
Don't mention anything about this to Danjel, and don't tell him I'm unwell.
Bundan Danjel'e bahsetme ve ona iyi olmadığımı da soyleme.
He's a bit unwell, so I came instead.
Biraz hasta, onun yerine ben geldim.
You're not unwell?
İyi görünmüyorsun?
- Have you been unwell?
Keyfiniz mi kaçtı?
Any of you men feeling unwell?
Kendini kötü hisseden var mı?
Do you feel unwell, father?
Kötü müsün bana?
- Had he been unwell for some time?
- Bir süredir rahatsız mıydı?
Am I unwell, Doctor?
Hasta mıyım, Doktor?
Margot felt unwell.
Margot kendini iyi hissetmiyordu.
- Milly's unwell.
- Milly çok hasta.
Friend, are you unwell?
Arkadaşım, sen iyi misin?
You are still unwell.
Henüz iyileşmedin.
No, I saw that you're unwell.
Hayır, senin iyi olduğunu gördüm.
That unwell girl...
O kadın...
She felt unwell
Sinemada rahatsızlandı. Bu sebeple odasına çekildi.