Unworthy tradutor Turco
548 parallel translation
anything of less value would be unworthy.
Bundan daha değersiz bir şey size layık olmazdı.
Quite unworthy of our great love.
Büyük aşkımıza yazık olur.
I'd be unworthy of the high trust if I didn't do everything to keep our beloved Freedonia at peace with the world.
Ülkemizde dünya barışının sürmesi için elimden geleni yapmasaydım güveninize layık olmazdım.
It isn't pleasant to have betrayed one's king... to have dishonored him in a far country. Nevertheless, unworthy as I am, permit me to present... His Majesty Phillip...
Uzak bir ülkede ihanete uğramış, onuru zedelenmiş bir kral olmak, hoş olmasa da size yine de Majesteleri Philip'i takdim etmeme izin verin.
My election was won with murder, and I have proven myself unworthy of my trust.
Seçilmem bir cinayeti sayesindedir. Ve güvenime layık olmadığımı kanıtlamış bulunuyorum.
Indeed, I felt unworthy of it.
Gerçekteyse, kendimi buna layık görmüyordum.
You are unworthy of wearing the uniform.
Bu üniformayı giymeye layık değilsin.
It's entirely unworthy of his character.
Kişiliğine yakışmaz.
Did he give it to some unworthy political hireling?
Bir takım politikacıların uşağı olmuş birine mi?
Evidence has come to our attention - - That Senator Smith is unworthy to address this body.
Elimizdeki delillere dayanarak Senatör Smith'in bu topluluğa seslenmeye layık olmadığını fark ettik.
He accuses me of unworthy conduct!
Uygun olmayan davranışlarda bulunmakla suçlandım.
I did it for her, knowing Jacoby was unworthy ofher.
Bunu, Jacoby'nin Laura'yı hak etmediğini bilerek, onun kendi iyiliği için yaptım.
Never will my unworthy son tread the boards with me.
O değersiz oğlum, benimle aynı sahneyi asla paylaşamaz!
It would be dreadful if Dr. Murchison's successor was unworthy of him.
Dr. Mercheson'ın yerini alacak kişinin, ondan aşağı kalması beni üzerdi.
the pangs of despised love, the law's delays, the insolence of office, and the spurns that patient merit of the unworthy takes, when he himself might his quietus make... with a bare bodkin?
Zorbanın kahrına, gururun çiğnenmesine, sevginin kepaze edilmesine, kanunların bu kadar yavaş, yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine, kötülere kul olmasına iyi insanın, bir bıçak saplayıp göğsüne bunlardan kurtulmak varken?
Still, I hope you do not consider it entirely unworthy of your talent.
Umarım bundan yeteneğinin değersiz olduğu anlamını çıkartmazsın.
I'm the greatest traitor, unworthy of anything.
Ben hiçbir şeye değmeyen çok büyük bir hainim.
I was nothing but a miserable, unworthy priest.
Değersiz, sefil bir papazdan başka bir şey değilim.
Michael, that's unworthy of you.
Michael, sen buna değmezsin.
I'm unworthy.
Ben değersizim.
My theater is unworthy.
Tiyatrom değersiz.
It Is unworthy of a samurai to lose control because of a woman.
Kadın yüzünden kontrolünü kaybeden bir samuray beş para etmez biridir.
The treaty you signed on behalf of the Emperor is unworthy of Rome and it brings us dishonor.
İmparator adına imzaladığın antlaşma Roma'nın şanına aykırı ve bizim için utanç kaynağı oldu.
Oh, this is unworthy, even from you
Oh, bu çok ayıp, sizin için bile.
Unworthy of you.
Kendinden utanmalısın.
I suppose it is unworthy.
Ben sanırım hiç söylememeliydim efendim.
It is a weakness unworthy of you.
Sana layık olmayan bir zayıflık bu.
It would've meant much more if you had married me because I was unworthy.
Layık olmadığım için evlensen benim için daha anlamlı olurdu.
Help also Mrs. Anna to keep awake for scientific sewing of dresses even though she be only a woman and a Christian, and therefore unworthy of your interest.
Bayan Anna'ya da yardım et ayakta tut İlmi elbiseler dikebilsin Sadece bir kadın Ve de Hıristiyan olduğu için Senin gözünde Hiçbir değeri olmasa da
and therefore unworthy of your interest.
... senin gözünde Hiçbir değeri olmasa da
And, Buddha, I promise you that I shall give this unworthy woman a house.
Ve Buda sana söz veriyorum bu değersiz kadına bir ev vereceğim.
Before you go, let them look upon what you thought unworthy.
Gitmeden önce değersiz sandığın şeylere baksınlar.
She is a witch who is unworthy of your protection.
Bu cadı, sizin korumanızı hak etmiyor.
I moved slowly, discarding plan after plan as unworthy, until one day when I was eating, certainly not enjoying my meager lunch, it happened.
Yavaş hareket ettim, planları art arda değersiz olarak eledikten sonra, bir gün yemeğimi, mütevazi öğle yemeğimi hiç istemeden atıştırırken, oluverdi.
That's unworthy of you, Liza.
Sen layık değilsin, Liza.
You are unworthy of command!
Komutanlığa layık değilsiniz!
He is unworthy of command.
Emir vermekten aciz biridir.
"of the unworthy takes, " when he himself might his quietus take
İyi insanın kötülere kul olmasına.
" Since I am unworthy of you,
" Sana layık olmadığım için,
You're unworthy?
Evlenmeye layık değil misin?
Almighty God, father of all mercies... we, thine unworthy servants, do give thee most humble and hearty thanks... for all thy goodness and loving kindness to us and to all men... particularly to those who desire now... to offer up their praises and thanksgivings... for thy late services vouchsafed unto them.
Bağışlayıcı yüce tanrımız vermiş olduğun bütün güzellik ve iyilikler için senin aciz kulların olan bizler en içten ve nacizane şükranlarımızı sunuyoruz. Özellikle de, bağışlayıcılığın sayesinde sana dua etmek üzere burada toplanabilmiş olan bu kullarına vermiş olduğun nimetler için.
You say that your disrepute is all due to lies, Tamiya yet you lie in wait in a place like this conduct unworthy of even the lowest samurai.
Kötü ününün, yalanlardan kaynaklandığını iddia ediyorsun, Tamiya hala, böyle bir yerde beklerken bile yalan söylüyor en düşük derecedeki samuraydan bile daha saygısız davranıyorsun.
I find it tedious, almost unworthy of me.
Sıkıcı buluyorum, buna hiç layık değilim.
Unworthy girl.
Hayırsız kız.
Professor, that question is unworthy of a man of science.
Profesör, o soru bir bilim adamına yakışmaz.
I don't love Léna anymore. She used words unworthy of her.
Artık Lena'yı sevmiyorum, çünkü ona uymayan sözleri söyledi.
She talked in riddles : "I am unworthy of you, you are unworthy of me"
Bilmece gibi konuştu. Birbirimize layık değilmişiz.
Rosalia, I'm unworthy of your love.
Rosalia, ben senin aşkını hakketmiyorum.
Now we see the results of such shameless pictures, unworthy mystifications of art that flaunt and exalt sin, debauchery and immorality.
Şimdi, sanatın zarafetine yakışmayan... ahlaksız bir resimdeki gibi... gösterişli ve abartılmış bir günahın, dışlanmış ve ahlaksız sonuçlarını görüyoruz.
There's the respect that makes calamity of so long life... for who would bear the whips and scorns of time... the law's delay... the insolence of office... and the spurns that patient merit of the unworthy take... when he himself might his quietus make with a bare bodkin?
Saygı duymalı hayata. Çünkü budur felaketleri yaşanır kılan. Yoksa kim katlanabilir zamanın kırbacına?
this unworthy woman a house.
Bir ev