Uplift tradutor Turco
54 parallel translation
Finally, after much thinking about it, I realised that the fault we were looking for actually underlays the entire region of uplift and subsidence, and that we couldn't see it because it came to the surface out to sea.
Nihayet, uzun süre düşündükten sonra aradığımız fayın, aslında yükselen ve çöken tüm bölgenin altında uzandığını ve onu göremememizin nedeninin, yüzeye denizde çıkmış olması olduğunu farketti.
For several centuries, between earthquakes, there is gradual compression and uplift of the area above that fault.
Yüzyıllar boyunca, depremler arasında azar azar bir sıkışma ve fayın üzerindeki bölgenin yükselmesi söz konusu.
And at the time of an earthquake it slips suddenly, causing uplift on the seaward side and subsidence in the area where there was a bulge.
Bir deprem sırasında, aniden kayıyor ve deniz tarafında yükselmeye bir kabarıklığın olduğu tarafta ise çökmeye neden oluyor.
What Hutton was suggesting here is that we really have at least three cycles of deposition on the sea bed, then uplift, then erosion.
Hutton'ın burada bahsettiği şey, gerçekte en azından üç farklı deniz yatağında birikme, sonra su yüzüne çıkma ve aşınma şeklinde sıralanan döngümüzün olduğu.
But not to crush... to uplift.
Ama ezmek için değil... yukarı kaldırmak için.
Revolutionary uplift.
Dik tutan bir tasarım.
Hughes's design for a Hughes-directed hit movie... was, for mammary America... the cause of a great uplift.
Hughes'ün bu icadı, amerikan halkı için adeta... kendisinin yazıp yönettiği bir filmde... yürek oynatan bir sahne gibiydi.
Come, nightingale, we'll uplift ourselves and then we'll pray.
Gel bülbülüm, önce zevkin doruklarına çıkalım, sonra dua edelim.
Doesn't that expanse uplift your soul?
Tüm o sonsuz mavilikte, kendinizi daha hür hissetmiyor musunuz?
- -White people try to hide their guilt by accusing the Honorable Elijah Muhammad of being a black supremacist simply because he's trying to uplift the mentality the social and economic condition of his people.
... beyaz üstünlüğünü savunanlar Hz. Elijah Muhammed'i siyah ırkçılığını savunmakla suçlayarak kendilerini unutturmaya çalışıyorlar. Ama o, ülkedeki siyah insanların bakışını sosyal ve ekonomik durumunu iyileştirmeye çalışıyor.
And then somewhere here, we're needing a bit of uplift, I think.
Ve sonra buralarda bir yerde, biraz kaldırmaya ihtiyacımız olacak.
It is my goal to uplift the human spirit.
Benim amacım ; insan ruhunu yüceltmek.
I'm gonna fight for the prestige, not for me but to uplift my little brothers who are sleeping on concrete floors today in America.
Saygınlık için dövüşeceğim kendim için değil, şu an Amerika'da beton zemin üstünde uyuyan küçük kardeşimi yerden kaldırmak için dövüşeceğim.
I could help people, show'em films, take this documentary, and help uplift my people in Louisville, Kentucky ;
Birçok insana yardım edebilir, filmler gösteririm. Onlara bu belgeseli götürürüm ve Louisville, Kentucky'deki, hemşerilerimin moralini yükseltebilirim.
I am glad that you are enjoying best of health and doing good service.. to uplift the happiness and prosperity of the whole world.
İyi sağlığınızdan ve tüm dünyanın mutluluk ve refahını yükseltme... konusundaki hizmetlerinizden sevinçliyim.
a rotating wing slicing through the air providing uplift just like a fixed wing.
Dönen bir kanat havayı keserek yükselmeyi sağlıyor tıpkı sabit bir kanat gibi.
As kind of an uplift.
Bir tür itici güç olsun diyebiliriz.
Women who bear the burdens in life and men who create those burdens. Women who uplift humanity and men who uplift lap dances. If society were left to the whims of men, we'd still be in caves carving pictures with our non-opposable thumbs.
hayatındaki yüklere tahammüle eden kadınlar ve bu yükleri oluşturan erkekler insanlığı yücelten kadınlar ve oyunlarda etekleri yükselten erkekler eğer toplum erkeklerin kaprislerine bırakılsaydı, hala yontma resimli Mezarlarımıza karşı mağaralarda yaşıyor olacaktık
The spiritual uplift? .
Ruhsal esinlenme mi?
Should give the proper uplift ratios and reduce need for torque support on the front.
Taşıma oranlarını sabit tutarak öndeki metal ihtiyacını sınırlayın.
- Geranium - aroma therapy for uplift and hormonal balance.
- Sardunya, ruhen yükselme ve hormonal denge için aroma terapisi.
Okay, everyone open your uplifts and autolocate to Stan.
Tamam herkes "uplift" lerini açsın ve Stan'e yönlendirsin.
I want my fans to know the same spiritual uplift that your music gave me.
Hayranlarımın müziğinizin bana verdiği ruhsal heyecanı bilmelerini isterim.
as kind of an uplift.
Bir tür itici güç olsun diyebiliriz.
That's more like it. Something that'll uplift me. Not make me want to drive off this bridge.
Moralimi düzeltecek bir şey yoksa köprüden aşağı uçmak isteyeceğim.
Something about uplift.
Havanın kaldırmasıyla ilgili bir şey.
This is the best spot to crack through the igneous uplift.
Volkanik kabarmaya en rahat burayı yararak ulaşabiliriz.
This season's must-have for the fuller figure, the Slimlastic corset and uplift brassiere.
Bu sezonun balık etli vücutları için olmazsa olmazı inceltici korse ve dikleştirici sutyen.
There's dramatic evidence for this uplift right in the face of Everest, in Lhotse.
Bu dramatik yükselişin kanıtı Lhotse'de, Everest dağının zirvesinde.
The clues to the uplift are found in the fast-flowing rivers that tumble through these valleys.
Yerkabuğunun yükseldiğine dair deliller, görmüş olduğunuz vadilerden akan debisi yüksek akarsular sayesinde keşfedildi.
Those steeper places are corresponding to places where the uplift is quick - - so quick that the river can't keep up.
Bu yüksek meyil noktaları dağdaki yükselişin arttığı noktalara tekabül etmekte. Akarsu, bu ivmeli yükselişe ayak uyduramıyor.
This will give us clues about places to come back and do more intensive GPS research to try to pin down the uplift rate.
Bu noktalar, yükseliş oranını daha iyi saptayabilmemiz adına geri dönüp daha yoğun bir küresel konumlama sistemiyle çalışmada bulunmamıza olanak sağlayacak.
True, they were horrid people, but Tulip's gift would not help to uplift their hearts to a sweeter view of life.
Evet, sevimsiz insanlardı ama Tulip'in hediyesi, kalplerine sevgi salıp,.. ... hayata daha iyi bakmalarını sağlamayacaktı.
So the elders, they said a prayer ; asked for a sign to uplift the mothers'spirits, give them strength and hope.
Yaşlılardan bir inanan kendilerine kuvvet ve umut vermesi adına Tanrı'dan annelerin ruhlarının huzura kavuştuklarına dair işaret istemiş.
It's not the uplift of the camera, it's the photograph of the camera being uplifted.
Yukarı çıkan kamera değil, kameranın çektiğidir.
She is a slope-soarer, adapted to exploit the uplift created by hills and cliffs.
Yamaç ve uçurumlardan yükselen sıcak hava akımları ile irtifa kazanmayı iyi öğrenmiştir.
There is no shortage of uplift here!
Burada yükselmekte hiç sınır yok.
Uplift yourself today.
Kendinizi bugün sıkılaştırmaya başlayın.
And what you get over 60 million years is the gradual uplift and crumpling of this whole region.
60 milyon yıl sonunda da bütün bölgenin sürekli yükselerek büzüştüğünü görüyorsunuz.
But then further uplift blocked the route north and forced the rivers to converge towards the Atlantic, forming an enormous drainage basin.
Ancak daha sonraki yükselişler kuzeye giden yolu engelleyip nehirlerin birleşerek Atlantik'e dökülmesini sapladı. Böylece kocaman bir drenaj havzası oluştu.
This duppy, this nigger, is what will happen unless there are Libyans prepared to instruct him in the uplift of the race.
Bu duppy, bu zenci gibi kendi ırkını yüceltecek Libyalı olmadığı zaman ırkımızın sonu işte böyle olacak.
Education and work are the levers to uplift our people.
Eğitim ve çalışma insanlarımızı yükseltmek için bir araçtır.
From time immemorial, our great people has chosen to uphold and uplift one among us who was born destined to lead.
Hatırlanması zor zamanlarda, ulu atalarımız, liderliği damarlarında olanı koruyup yüceltmeyi seçmiş.
Greek citizens, follow the EPEN with zeal determination and the national uplift that is felt in the soul of our race in those critical circumstances.
Yunan vatandaşları EPEN'i hevesle kararlılıkla ve bu kritik koşullar altında ırkımızın ruhunda duyduğu ulusal gururla izliyorlar.
While Christmas has zero impact on me personally, it does provide people with, um, psychological uplift, thus making workers more productive, so the holiday does have value.
Noel'in kişiliğim üzerinde en ufak bir etkisi olmazken diğer insanların psikolojisini olumlu yönde etkiliyor bu sayede işçiler daha üretken oluyorlar dolayısıyla tatil günü değer kazanıyor.
We have chosen to record instead a young lady who we unanimously agree has a more compatible sound and is a bright, shining example of the Harlem Renaissance and an uplift to the race.
Sizin yerinize, daha uygun sese sahip olduğuna oy birliğiyle karar verdiğimiz genç bir hanımla anlaşmaya karar verdik. Ayrıca Harlem Renaissance'ın canlı, ışıl ışıl örneği ve yarışın çıtasını yükseltiyor.
I know you have parishes, flocks and temples making enormous demands on your time. But I'm sure you appreciate also that great masses of humanity look to pictures for information and uplift and, yes, entertainment.
Zamanınızı aşırı çalan bölgeniz, cemaatiniz ve tapınaklarınız olduğunu biliyorum fakat eminim insanoğlunun büyük çoğunluğunun bilgi, ruhsal haz ve elbette eğlence için film izlediğini biliyorsunuz.
Padded uplift bra.
Destekli sütyen.
They always said the Scriptures should uplift you!
Hep dediler ya, Kutsal Kitaplar sizi yukarı kaldırmalı diye!
Wealth can uplift communities from poverty, OK?
Fakat ne iş yaparsan yap, bu pozitif bir iş olmalı.
Just the uplift of the camera? !
Kamera şöyle bir yükselir.