Uproar tradutor Turco
250 parallel translation
Washington has been in such an uproar since you ran away.
Kaçışınızdan bu yana Washington'da büyük gürültüler koptu.
It's running wild - the streets are in an uproar!
Hayvan çılgın gibi kaçıyor! Caddeler büyük bir hengâme içinde.
The world will be in an uproar over this.
Dünya bu yüzden ayağa kalkacak.
The whole court has been in an uproar.
Konsey birbirine girdi.
There's no sense in you reading the papers and then coming down here all in an uproar.
Her okuduğun gazete haberinden sonra buraya koşup curcuna etmene gerek yok.
Say, what are you in an uproar about?
Nedir bu hışım?
Print this about the uproar in the Chamber of Deputies.
Bunları bu kargaşada mecliste baskıya sokun.
The whole country's in an uproar over this Dreyfus.
Tüm ülke Dreyfus yüzünden kargaşa içerisinde.
We are all in an uproar!
Başımın dertte!
Oh, Ed, stop getting your tonsils in an uproar.
- Ed, boş yere nefesini tüketme.
The place has been in an uproar.
Burada kıyametler koptu.
COURT IN UPROAR!
MAHKEME KARIŞTI!
- Yeah, and the whole joint's in an uproar.
- Evet, bir tartışma çıktı.
What's all the uproar?
Peki ne olmuş yani?
No use getting in an uproar.
Telaşlanmanın yararı yok.
He went from daylight to darkness, from uproar to silence.
Gün ışığından karanlığa geçmişti kargaşadan sessizliğe...
What are you getting yourself in an uproar for?
Ne diye kendini kasıyorsun ki?
With his indiscretion and the uproar he caused in the press, he has denigrated and vilified the work and the very prestige of this board.
Kendisinin patavatsızlık ve yaygaracılığı ile basında.. .. yol açtığı kargaşa, bu heyetin.. .. işlerine ve prestijine..
The play caused so violent an uproar, I got frightened and came home.
Oyun çok kaba ve gürültülüydü. Rahatsız olup eve döndüm.
Man, don't get your bowels in an uproar, will you?
Dostum hemen heyecan yapma, tamam mı?
Not on the day of the feast or perhaps there will be an uproar among the people.
Ama bu iş bayramda olmasın ki,.. ... halk arasında kargaşalığa yol açmasın.
The town will be in an uproar tonight.
Kasaba çok curcunalı olacak bu gece.
An uproar?
Curcunalı?
Everyone's in an uproar It seems he used an ax or a saw
# Millet telaş içinde Anlaşılan balta ya da testere kullanıyor #
Lyndon City is in an uproar.
Lyndon City'dekiler şu an çok azgın.
Uproar.
Gürültü.
Washington and 10 Downing street in an uproar.
Washington ile Londra ayağa kalkmış.
Mention this to the press and they'd whip up a panic story overnight. There'd be an uproar.
Eğer konuyla ilgili bilgi verip, yayınlama şansı verirsek hikayeleriyle herkesi paniğe sürüklerler.
You have to have seen how a factory breaks out in an uproar.
Bir fabrikanın nasıl birdenbire bir ayaklanma başlattığını görmeniz gerekiyor.
Don't get your bowels in an uproar.
Sakin ol bakalım.
Don't get your balls in an uproar.
Hayaların tutuşmasın hemen.
But one can expect an uproar from an angry and alarmed crowd which fully expected Ricca to be convicted.
Fakat Ricca'nın mahkum edilmesini isteyen kızgın ve huzursuz bir kalabalığın... olay çıkarması kaçınılmazdı.
But if we do nothing and rumours spread there will be a general uproar.
Ama hiçbir şey yapmazsak ve söylentiler yayılırsa halk galeyana gelir. Böyle bir şey istemeyiz.
This caused the greatest public uproar of the war years.
Bu, savaş yıllarının en büyük hengâmesine sebep oldu.
I'll bet the colonel's bowels are in an uproar by now.
Birazdan albayın bağırsaklarında curcunanın başlayacağına bahse girerim.
And then the faint thunder became an uproar. The winds changed to a great vibration of air.
Belli belirsiz yıldırımlar kükremeye rüzgar havayı sarsan bir girdaba dönüştü.
The whole island is in an uproar.
Bütün ada çalkalanıyor.
I usually say it's the dead making an uproar.
Ben de diyorum ki ölüler yine şamata çıkarıyor.
Don't get your bells in an uproar.
Ortalığı velveleye vermeyin. Dikkat et.
She has the chiefs of service in an uproar.
Kadının kaynaşmış servis şefleri var.
Suddenly a spring thunder, an uproar in a small town.
Ani bir bahar şimşeği, küçük bir kasababın üzerinde kükrer
Freddy, now don't get yourself in an uproar.
- Kıyameti koparma. Hadi, hadi.
Stop this uproar at once!
Kesin şu şamatayı.
The wedding ceremony is in an uproar!
Düğün tam bir arbedeye dönüştü.
The hell you getting in such an uproar about, Loretta?
Ortalığı ayağa mı kaldıracaksın, Loretta?
Or the uproar that would have followed it?
Yahut bunu izleyecek velveleden?
Kids will start an uproar when they don't get their dictations back.
Çocuklar tüm kağıtların kaybolduğunu öğrenirlerse patlayacaklar.
- Don't get in an uproar!
- Neden hemen velveleye veriyorsunuz?
Will you stop that infernal uproar?
Şu iğrenç gürültüyü kesecekmisiniz?
Walter, you shouldn't get yourself into an uproar.
Sinirlenmene gerek yok Walter.
And everyone is in an uproar
Ve herkes kargaşa içinde.