Urgency tradutor Turco
518 parallel translation
Inspectors Michel and Leon knew the urgency of their mission.
Dedektif Michel ve Leon, görevlerinin ne kadar önemli olduğunun farkındaydı.
Still have not explained urgency of visit here tonight, Mr. Childers.
Hala bu geceki ziyaretinizin aciliyet sebebi açıklanmadı Bay Childers.
Owing to the urgency of the deficiency bill, there's a unanimous agreement - - That no senator will speak for more than five minutes on any section.
Artırım hakkındaki tasarının önemi düşünülerek oybirliğiyle maddeler hakkında beş dakikadan fazla konuşulmamasına karar verilmiştir.
I've just received a message here, which... better than any words of mine, will explain the urgency of our task.
Şimdi yeni aldığım bir mesajı sunmak istiyorum... bu mesaj görevimizin aciliyetini benim sözcüklerimden daha güzel açıklayacaktır...
I don't understand the urgency that requires an immediate hearing.
Neden acil bir duruşma gerektirdiğini anlayamıyorum.
Hmm. Too much urgency.
Aciliyeti fazlaymış.
It's a matter of the utmost urgency.
Çok acil bir mesele.
I hope I didn't alarm you with all that urgency and mystery...
Umarım aciliyet ve gizem nedeniyle seni telaşlandırmamışımdır.
I can't explain on the telephone... but you must make him understand that it's a matter of the greatest urgency.
Telefonda açıklayamam ama... Bunun en yüksek öncelikli bir mesele hakkında olduğunu bilmesini sağla.
Is there some particular urgency about it?
Yüksek öncelikli bir durum mu var?
The rapid passage of Jacques Vaché through the wartime sky, his overwhelming sense of urgency, the catastrophic haste that led him to destroy himself ;
Savaş zamanının gökyüzü içinden Jacques Vaché'nin hızlı geçişi, onun karşı konulmaz zorunluluk hissi, kendini öldürmesine neden olan feci hız ;
Marshal, the priest wants see you with the utmost urgency.
Komutan Peder sizinle acilen görüşmek istiyor.
It says, "I'm sure you appreciate I would not call you back... " from your vacation except for a matter of utmost urgency.
Diyorki, "eğer acil bir durum olmasaydı tatilini yarıda kesmeyi istemezdim."
You'll admit now that there's a certain urgency?
Aciliyeti şimdi anladınız mı?
I agree with you about the urgency, but they're right too.
Aciliyet konusunda sizinle hemfikirim, ama onlar da haklı.
Because we're going to have a little meeting in here with some of the regular residents, to discuss a matter of grave urgency, which hasjust cropped up.
Çünkü burada sürekli kalanlarla çok yeni ortaya çıkan bir durum hakkında acil bir toplantı yapacağız.
" Also there is a matter of some urgency I should like to discuss with him.
" Ayrıca onunla ele almak istediğim acil bir mesele var.
What is her urgency, do you know?
Acil durumunun ne olduğunu biliyor musun?
THREE MEN SHARING THE COMMON URGENCY OF ALL MEN LOST.
Kaybolan herkesin müşterek önceliğini paylaşan üç adam.
In your urgency, supervision grows slack.
Siz sıkıştırdıkça, idarede adamsendecilik artıyor.
It's also a moral matter of great urgency.
Bu aynı zamanda gayet yakıcı bir manevi destek.
There's no real urgency.
İşin acelesi yok.
I'm calling you on a matter of great urgency.
Sizi büyük bir aciliyetten ötürü aradım.
It's a matter of some urgency.
Acil bir durum.
As soon as you're compos mentis, chief inspector the captain would like to see you on a matter of utmost urgency.
Komiser, kafanız yerine geldiğinde kaptan acil bir konuda sizinle konuşmak ister.
the urgency to describe in words... "
Hayatı kelimelere dökmek elzem... "
I agree it's somewhat extemporaneous, but it's a matter of urgency.
Bunun son derece beklenmedik bir durum olduğunu kabul ediyorum ama konunun aciliyeti var.
The urgency that imposes the immediate struggle, does not make the people conscious of the importance of the constant battle.
Güncel mücadelenin acilliği savaşın önemi konusunda halkı bilinçlendirmez.
I wonder if I might see Mr. Tomar on a matter of great urgency?
Bay Tomar'ı çok acil bir konu için görebilir miyim?
The urgency requires your attention in the laboratory.
Acilen laboratuarla ilgileniniz.
We would not have summoned you had the situation not been of great urgency.
Durum çok acil olmasa sizi çağırtmazdık.
The Scots invade our land and all is urgency and alarm.
İskoçlar ülkeyi istila edince her şey elzem ve alarma geçiliyor.
- with the urgency of the Central Hospital.
- Merkez Hastânenin âcili.
Go through the body... and to feel this - what he would call my urgency give way... and I would feel it give way... to this kind of peaceful... streaming in the body when the breathing came through fully.
Vücudunun her yerinde bunu hissetmek, ısrarıma boyun eğmek nefes alıp verme tam olarak gerçekleştiğinde vücudunda huzurlu bir dolaşıma boyun eğmek ve bunu hissetmek.
Now, with incredible urgency... will open the lock to come to the sabrosura.
İşte en acil durumda kapanın önündeki tokayı çözerim.
( Man ) A matter of the greatest urgency and importance! ( Knocks on door )
Bu aşırı acil ve önemli.
The size of the take plus the urgency of the situation makes it inevitable that I should call upon you to become personally involved.
Payın büyüklüğü, artı durumun aciliyeti sizleri arayıp işe dahil olduğumu söylemeyi kaçınılmaz kılıyor.
Well, there's no urgency...
Ehh... şu bir gerçek ki hiç acele etmiyorum.
Captain, the urgency of our feeling suggests visual compulsion.
Kaptan, hislerimizin baskısı akla hipnozu getiriyor.
When they needed to hide a person well fast, they knew that could bring it until us, because we always had two beds reserved for urgency cases.
O sebeple birinin saklanmaya ihtiyacı varsa o kişiyi her zaman bize getirebilirlerdi. Çünkü acil durumlar için hazırda tuttuğumuz fazladan yatma yerlerimiz vardı.
The Three Great ones had of if to congregate with urgency, before the armies of the democracy they melted.
"Üç büyükler" çarçabuk biraraya gelmeliydi. Kendi deyimiyle "Demokrasi orduları erimiş." ti.
I want you to understand the urgency.
Durumun aciliyetini anlamanızı isterim.
It's a matter of gravest urgency.
Hayat memat meselesi.
May I say, for the Sovereign Line, how much we appreciate... the efficiency and urgency that has been shown by the Services... and by the police.
İmparator Seyahat'in Gizli Servis ve polisin gösterdiği çabadan ötürü onları ne çok takdir ettiğini mi söylemem gerek şimdi?
Well, then, uh, why the urgency?
Pekala, o zaman bu telaş niye?
Urgency?
Telaş mı?
I'm very sorry. You know the urgency of our mission.
Üzgünüm ama, görevimiz çok acil biliyorsun.
By keeping alive the sense of urgency without levelling with them.
Aciliyeti ima edip, ifade etmemek.
You must see it's of the gravest urgency.
Son derece acil olduğunu görmelisiniz.
What's the urgency?
Bu ne acele?
They would like to be received with the greatest urgency.
Çok acil bir konuda sizi görmek istiyorlar.