Vague tradutor Turco
1,247 parallel translation
Well, you were kind of vague.
Biraz muğlâk konuşmuştunuz.
It is vague and hypothetical.
Bu belirsiz ve varsayımsal bir soru.
These vague!
Şu avarelerden biri.
- A vague promise at best.
- En fazla, üstü kapalı bir sözdü.
Gee, can you vague that up for me?
Biraz daha açıklayıcı olabilir misin?
Find the Anointed? Give him something, perhaps? It's all very vague.
Her şey belirsiz.
Pain vague and diffuse, very little tenderness to palpation.
Dağınık ve belirsiz ağrı, çarpıntı sonucu azıcık hassasiyet.
Pain was vague and diffuse.
Dağınık ve belirsiz ağrı.
Well, you sounded a little vague, so I'm giving it a face-to-face try.
Biraz tereddütte gibiydin, ben de yüz yüze denemeye karar verdim.
I mean, he wrote hundreds, maybe even a thousand letters describing his abductions, but beginning in january, he started making vague references to a theft.
Nasıl kaçırıldığını anlattığı yüzlerce, belki de binlerce mektup yazmış, ama Ocak'tan itibaren bir hırsızlıkla ilgili şüpheli atıflar yapmaya başlamış.
Details are everything... much more important than your vague assurances.
Detaylar herşeydir, senin muğlak teminatlarından çok daha önemlidirler.
You know, just cardboard cutouts... bumping around this vague spin-off... from what was once prime-time life.
Toplam hayatın bir zamanlar hayatın esası olan şeyin mukavva kes-yapıştırları gibi...
He's vague.
O kararsız.
The guy's nothing if not vague.
Bu adam böyle olmasa bir hiç.
Details tend to be vague, slippery.
Detaylar genelde bulanık ve güvenilmezdirler.
IF HIS WAS MORE THAN JUST A VAGUE AMBITION,
Yani basit bir istekten bahsetmiyorum.
- Yeah, m-maybe... by leaving her predictions vague and generalized, there's less of a chance of someone finding'out she's a phony.
- Evet haklisin... Onun dediklerine uymaya kalksak, bir sey olmaz.
I will cause that your appearance is the one of one dirty and vague insect, which you are.
Seni gerçekten olduğun gibi pis zavallı bir sinek haline getireceğim.
That is, an insect. I am going to do that your appearance is.. the one of a dirty insect and vague, which you are.
Sana söyledim, seni tembel, pis iğrenç bir sineğe çevireceğim.
I'm just trying to get a vague notion of the opposition.
Karşı taraf hakkında fikir edinmeye çalışıyorum.
Pretty vague job description, isn't it?
Çok muğlak bir iş tanımlaması, değil mi?
I asked because your wife was very vague about what you might have been doing and I was hoping you might be able to shed a little bit of light on it for me.
Bunu sordum çünkü eşinizde bu konuda pek bilgili değil. Sordum çünkü, belki beni bu konuda biraz aydınlatabilirsiniz
That's vague.
Anlaşılmadı.
You must admit that's rather vague
Kabul etmelisiniz ki oldukça üstü kapalı bir ifade.
His manner is vague and aloof
Davranışları belirsiz ve uzak
♪ His manner is vague and aloof
Davranışları belirsiz ve uzak
Then they're always pointing out the emergency exits, always with that very vague point though, isn't it?
Sonra da hep acil çıkış kapılarını gösterirler, ve her zaman bir belirsizlik içindedirler, öyle değil mi?
"Ask again later." Hello, vague.
"Sonra tekrar deneyin." Merhaba, kararsız.
I mean we talk all the time but whenever it starts to get a little deep you get all weird and vague.
Sürekli konuşuyoruz ama ne zaman konuşmamız biraz derine inse garipleşiyor, tuhaflaşıyorsun.
The details are vague.
Detaylar, hayal meyal.
You're free not to answer, Miss Matthews, Or you're free to make these vague allusions, But your evasiveness is only gonna land this kid in jail for a long, long time.
Cevap vermemekte ya da belirsiz imalarda bulunmakta özgürsünüz Bayan Matthews ama bu sözleriniz o çocuğu çok uzun süreliğine hapse gönderecek.
Is there going to be data to back this vague omnibus account?
Bu belirsizliği ortadan kaldıracağını varsayacağımız bir veri var mı?
That sounds awfully vague.
Bu kulağa oldukça belirsiz geliyor.
Doc, if you gotta talk try to be vague.
Konuşman gerekiyorsa genel konuş.
Believe me, I can be vague.
İnanın bana, yapabilirim.
Vague food crisis.
Yemek krizi.
It's all about emotions and intimacy... and feelings and all that vague ambiguous bullshit!
Bunlar hep.. duygusallık, mahremiyet, anlaşılmaz boktan şeyler.
That's a little vague, chief.
Bu pek net değil dostum.
I felt something vague and menacing take hold of me.
Bir belirsizlik içinde kendimi tehdit altında gibi hissettim.
But your face is becoming more vague.
Ama yüzün gittikçe silinip kayboluyor.
I have a vague memory of what sex is like.
Nasıl olduğuna dair bulanık anılarım var.
That's nice and vague.
Ne kadar kesin bir bilgi böyle.
- Only if you can explain why I have to suffer splitting migraines getting visions so vague they require closed captioning.
- Eğer bana açıklarsan neden bu şiddetli, acı veren migrenin olduğunu gördüğüm belirsiz imgelemlerin altyazıya ihtiyacı olduklarını.
This danger... Your friend has some ominous vision about Buffy? It's all terribly vague.
Evet ama bu tehlikenin, arkadaşının Buffy'nin başına geleceğini gördüğü şey olup olmadığı belli değil.
A source of some enormous power, always conveniently vague.
Büyük bir güç kaynağıdır. Ama hep üstü kapalı anlatıIır.
A vague disclaimer is nobody's friend.
İnandırıcı olmayan bir uyarı işe yaramaz.
Another vague description of events so you can deal with it?
Baş edebilesin diye olaylara yine belirsiz tarifler mi buluyorsun?
- Mm-hmm. - It's a little vague.
Hafif genel oldu.
The question is vague.
Soru açık değil.
This conversation with Hans gave K. a new hope, vague and unfounded of course, but so vivid he almost lost Barnabas from view.
Hayır beyim, eve gidiyordum, şatoya sabah gideceğim, orada hiç uyumam. Öyle mi? Peki bana neden söylemedin?
- I have a vague memory.
Kötü bir hafızam var.