English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ V ] / Vein

Vein tradutor Turco

1,108 parallel translation
See how Peter's snaking the sheath through the vena cava to the right hepatic vein.
Peter kılıfın altına girip, vena cavayı geçip, sağ hepatik damara giriyor.
Puncture the cirrhotic tissue and enter the portal vein, creating a new pathway.
Kirotik dokuyu del ve portal damara girip yeni bir akış yolu aç.
I'll stick a butterfly in the scalp vein.
Kafadaki damara pense takacağım.
- No. Couldn't find a vein.
Damar bulamadık.
I can't get a vein anywhere here.
Damar bulamıyorum.
- Find your vein.
- Damarı bul.
Look at the vein on that guy's forehead.
Şu adamın kafasında kabaran damara bak.
Last year we had one of these ribbits jump off... during the incision of a pulmonary vein.
Geçen sene bu zıpzıplardan birisi, akciğer damarı yararken sıçrayıp kaçtı.
If I only had a healthy vein like that!
Keşke benim de böyle sağIıklı damarım olsaydı!
His whole life he dreamed of having a needle in his vein round the clock, and look!
O bütün hayatı boyunca damarında bir iğne olmasını düşledi ve bak!
Tick-tock. I am not in the giving vein to-day.
Bugün hiçbir şey verecek hâlim yok.
I am not in the vein.
Hiç canım istemiyor.
Damn vein. it's wanting to jump around.
Hay ben böyle damarın- - Durmadan hareket ediyor.
- I couldn't find the vein.
- Damarı bulamadım.
A burst vein, a car crash, and the brain loses even your name.
Toplardamar kazara çatlar, ve beynin her şeyi siler ismini bile.
Then squirt it into a stinking, purulent vein and do it all over again.
Sonra da onu iğrenç, hastalıklı damarına saplamak. Bunları tekrar tekrar yinelemek.
So I rolled up my sleeve, I spiked my vein, and I did what had to be done.
O yüzden kolumu sıyırdım, damarımı buldum ve yapmam gerekeni yaptım.
A boundless love of the truth and an instinct for the jugular vein.
Gerçeğe karşı duyulan sınır tanımaz bir sevgi ve atardamarı kapmaya yetecek içgüdü!
Neck vein distension.
Boyun damarı şişti.
- Got a good vein here.
- Damarını buldum.
Vein's too weak to hold.
Damarı tutamayacak kadar zayıf.
- Retractor. Splenic vein's repaired.
Dalak damarı tedavi edildi.
I couldn't see or feel a vein.
Vay canına. Bir damar görüp hissedememiştim.
Jab it into his antecubital vein, and tape his arm down.
Antekubital damarına sapla ve kolunu bantla.
Tie off the renal vein and artery and ureter and transect it.
Tamam. Ve renal veni bağla... ... ve arteri ve üreteri, ve çapraz birleştir.
- She has neck-vein distention.
- Boyun damarı kabarmış.
- You hit a vein instead of an artery.
- Arter yerine damara girmişsin.
- But I tapped a vein instead of an artery.
- Ama arter yerine damara girmişim.
- No, I tapped a vein.
- Hayır, ben yaptım.
- Can't find a vein?
- Ne, damarı bulamıyor musun?
- Directly into the vein?
- Damarına mı?
You mean the mesenteric artery and vein.
Mezenterik arter ve venden bahsediyorsun.
Was that call waiting or did a vein pop?
O ses diğer hatmıydı yoksa borudan mı geldi?
You both have to go get dressed before the big vein in my head pops.
Kafamdaki büyük damar patlamadan önce ikiniz de gidip giyinmek zorundasınız.
Come try our vein-clogging heart-stopping, all-fried buffet.
"Gelin ve hepsi kızarmış damar tıkayıcı, kalp durdurucu büfemizden yiyin."
We found a vein of pure polyferranide three kilometers long.
Üç kilometre uzunluğunda, saf poliferanit bulduk.
You're a gifted writer, but no amount of talent could describe the events that occurred in any realistic vein because they deal with alternative realities that we're yet to comprehend.
Yetenekli bir yazarsınız ama hiçbir yetenek bu tarz olayları düzgün şekilde açıklamaya yetmez Çünkü bunlar alternatif gerçeklik denen ve henüz tam olarak anlayamadığımız şeyler.
If Brock Landers is slick with a gun he does so only in the vein of good and right.
Brock Landers silah kullansa bile bunu sadece iyi niyet için yapar.
I suggest blood from the vein.
Benim tavsiyem damardan kan.
When you pick them up, you should pick'em up by this front vein on the wing...'cause it's the strongest part of the wing.
Onu tutacaksan burasından tutmalısın. Kanatlarının... en güçlü kısmı burasıdır.
I lost the portal vein!
Toplar damar gitti!
The guy's premed, and his pity-me surface wound... conveniently missed every major vein and artery.
Adam tıp öğrenimine hazırlanıyor. Bir de bütün önemli damarları ve atardamarları ıskalayan "acıyın bana" yarası var.
So I have a central line which basically goes into my vein right to the heart.
Yani şu merkezi çizgi basit bir biçimde damarımın içinden kalbime ulaşıyor.
Kind of Klee meets Rousseau, in a femme, West Coast vein, you know what I mean?
Batı yakası nehrinde, Klee'yle Rousseau'nun dişi bir buluşması gibi, anlatabiliyor muyum?
This seems to be the most accessible vein of gallicite.
Burası damara girebileceğimiz en kolay yer gibi görünüyor.
And treatment was via an aortorenal-bypass graft using a segment of the saphenous vein.
Ve tedavisi, sefen venden bir parça kullanarak... ... aortorenal doku nakli baypası yapmaktı.
What were the results of the renal-vein renin assays?
Renal ven renini analiz edildiğinde ortaya çıkan sonuçlar neydi?
- I can't get a vein.
- Damar bulamıyorum.
Last time they had to stick through the deep vein.
Geçen sefer derin damara girmek zorunda kaldılar.
- IV goes in what vein?
Serum hangi damara?
No, on the vein.
Hayır, damara.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]