Veneer tradutor Turco
120 parallel translation
Under this veneer we're all savages.
Bu kapakların altında hepimiz vahşiyiz.
One doesn't want too many scratches in the veneer.
İnsan yükseklerden birden yere düşmek istemez.
But occasionally one is forced to realize that this is only a veneer.
Ama zaman zaman insan bunun bir cila olduğunu fark etmek zorunda kalıyor.
He derides the mediocre, even when it hides beneath a noble and proper veneer.
Sıradanlığı alaya alır onu övüp, asil bir şeymiş gibi gösterirken bile.
It strips our minds from us. It brings a madness which rips away our veneer of civilisation.
Aklımızı tamamen başımızdan alıyor ve medeniyetimizi gölgeleyen bir deliliğe neden oluyor.
For it was her courage, foresight and understanding That enabled us to probe beneath the sophisticated veneer Of the royal arsenal women's college, bagshot
Çünkü onun cesareti, öngörüsü ve anlayışı sayesinde içyüzünü görebildik Bagshot Kraliyet Arsenal Kadınlar Koleji'nin ve bu adamın gerçek öyküsünü öğrenebildik :
The shallow veneer of nationalism and religion is always evident, despite their best attempts to conceal it.
Tüm çabaları bunları gizlemek olmasına rağmen yaptıkları sığ bir milliyetçilik ve dini de kanıt göstermek.
" Wood-veneer wall coverings.
" Ağaç-kaplama duvar döşemeleri.
The dioxin veneer has kept the blood remarkably fresh.
Dioxin kaplaması olağanüstü derecede kanı taze tutmuştur.
Look, you may have a worldly wise veneer but I got ties older than you.
Bak, ukala bir tavır takınmışsın ama senden eski kravatlarım var.
Sad, he was brilliant at university, and you know, I've always felt that under that veneer that he was totally isolated.
Acıklı, üniversitede parlayan biriymiş, ve bilirsin ben her zaman cilanın altına bakarım ve burada da görülüyor ki o tamamen izole biriymiş.
Just remember- - under that placid Federation veneer humans are still a bunch of violent savages.
Sadece o uysal Federasyon maskesinin altında insanların yine de saldırgan birer vahşi olduklarını aklından çıkarma.
Under all that veneer is a very soulful young attorney.
Bütün bu kaba görüntüsünün altında duygulu genç bir avukat o.
Oh, that was just a veneer.
Sadece yapmacık nezaketti o.
We will wash off the Christian veneer and bring out a religion peculiar to our race. "
Hıristiyanlığın sahte görünüşünü temizleyeceğiz ve ırkımıza özgü dini getireceğiz. "
That brooding veneer is part of your appeal but I thought I'd broken through most of it.
Bu düşünceli tavrın cazibenin bir parçası ama bunun ötesine geçtiğimi sanıyordum.
Let me dirty up your mind, yeah l'll strip away your hard veneer
Bırak zihnini kirleteyim. Sert zırhını çıkartacağım.
Well, it tinges all the other charges with a wonderful veneer of doubt.
Evet, bu diğer suçlamaları da bir şüphe bulutuyla kaplıyor.
Maybe some kind ofwood veneer.
Belki bir tür ahşap kaplama.
The veneer is starting to peel.
Ahşap yüzey açılmaya başladı.
If his unpleasant wounding... has in some way enlightened the rest of you... as to the grim finish below the glossy veneer of criminal life... and inspired you to change your ways, then his injuries carry with it an inherent nobility and a supreme glory.
Onun vurulması sizi rahatlattıysa ve suç dolu hayatı bırakmaya hayatınızı değiştirmeye ikna ettiyse, yaralarının bir soyluluğu ve ihtişamı var.
It laminates a plastic veneer over your hands.
Elini ince bir tabakayla kaplıyor.
- This one's oak veneer.
- Bu meşe kaplamadır.
- Veneer, huh?
- Kaplama, öyle mi?
Your essay on "Holy Sonnet VI" Miss Bearing is a melodrama with a veneer of scholarship unworthy of you to say nothing of Donne.
Holy Sonnet VI üzerine denemeniz bir melodram. Bilgi kırıntılarıyla süslenmiş ve Donne hakkında... hiçbir şey söylemiyor.
All right, so we are back, folks, with Veneer, in town two nights opening for North America on their aptly titled North America Tour.
Pekâlâ, tekrar karşınızdayız millet. North America'nın Kuzey Amerika turunda alt grup olan Veneer de iki günlüğüne şehirde.
And give it the sleek, dazzling veneer of the 1980s!
1980'ler tarzı şatafatlı büyüleyici bir kaplama çekeceğiz!
Farmington has a veneer of tranquillity but the dermis is infected.
Farmington'a bir sükunet cilası atılmış ama derinin içi iltihaplı.
The veneer of safety.
Görünüşte güvenli.
It's a veneer.
Sadece gösteriş.
"and I hope that small veneer of independence... " that you've extracted from this incident... " is worth the total alienation of the grandparents...
"Umarım bu olayda elde ettiğin küçük bağımsızlık, seni sevmekten ve düşünmekten başka bir şey yapmamış büyük annenle dedene düşman olmaya değer."
How right are the people who think that we need religion to preserve whatever... veneer of civilization and good feeling we have?
Dinin, bizlerin medeniyetini ve içimizdeki iyiliği bir şekilde koruduğunu düşünen insanlara bunu yapmak ne kadar doğru?
I admit to having developed a veneer of callousness but counting the human cost is a terribly sad business and no veneer of callousness allows me to escape the truth that back home, the news brings anguish and suffering.
Aslında kalın bir hissizlik kabuğu geliştirdim ama olası can kaybını hesaplamak çok acı ve hiçbir kabuk beni haber ulaşınca ailelerin yaşayacağı acıyı düşünmekten alık oyamıyor.
So later when I saw his films... it was kind of the delight of seeing this kind of savage wit, if you will... that beneath, in Hitchcock's case especially... the very urbane, sophisticated, civilized veneer... was this kind of feral, quick animal... that knew exactly where the jugular was... and kind of delighted in the taste of the blood.
Daha sonraları bu filmi izlediğimde... Bu tip vahşi zekayı görmek bir nevi zevk... Hitchcock'un durumunda özellikle... çok kibar, karmaşık, uygar... bir nevi vahşi hızlı hayvan... ki şahdamarının nerede olduğunu biliyor... ve bir nevi kan tadından mutlu oluyor.
Despite your doctor's degree and your slick veneer of sophistication... when it comes to women and how to treat them... you've crawled right out of a cave.
Tıp diplomana ve yapmacık kültürlü maskene rağmen... konu kadınlara ve onlara karşı davranışlara gelince... tam bir mağara adamı oluyorsun.
I resolved to rebuild the world with commercial wisdom which means that if you peel off this veneer, you can impose an inordinate level of submission, at the expense of you might say that ruling over the samurai,
Evet, durumun mahiyeti biliniyor, düşüşler azalacak. Tüm samurayları yok etmektense, onları kontrol ederek intikamımı almak isterim.
What you do on your own time is not my business but, damn it, when you're here I want you to maintain a professional veneer.
Kendi zamanında ne yaptığın beni ilgilendirmez, ama, kahretsin, buradayken mesleki maskeni koruyacaksın
This visage, no mere veneer of vanity is a vestige of the vox populi, now vacant, vanished.
Bu vecih, kibir vehametinden bihaber vasfıyla veranın vecizelerine vekillik yapan, şimdilerde varisi olmayan, virane durumda bir vekil.
Miles, is there a sensitive New Age boy under that Izod veneer?
Miles, o şık giysinin altında hassas bir çocuk mu var?
I'm sorry. Greg and Veneer...
Pardon, Greg ve Veener'dan.
But if you look beneath the veneer of gracious living, you will see a battle raging.
Ama cilanın altına bakarsanız, süregelen bir mücadele görürsünüz.
'Can't run, must maintain social veneer.
Kaçamam, toplumdaki görüntümü korumam lazım.
The veneer of bourgeois democracy doesn't permit that.
Kapitalist demokrasi maskesi buna izin vermiyor.
Don't give me that big, cow-eyed, aw-shucks, Howdy Doody veneer.
Lütfen, karşımda o inek gözlü, çekingen, sahte kibar görünümünü takınma.
The veneer of a fairy tale, only a band-aid to cover a fractured life.
Peri masalının cilalı kaplaması... çatlamış bir hayatı örten yara bandından başka bir şey değil.
Behind that fake veneer of modesty you're the biggest whore of all!
Namuslu ayaklarındaki sahte maskenin altında, dünyanın en büyük orospusu yatıyormuş.
I looked at the IKEA catalog and didn't see anything I liked, but I'm hoping for a dark walnut with a nice veneer.
IKEA kataloguna baktım ama hoşuma giden bir şey olmadı. Ama iyi cilalanmış koyu renk ceviz olmasını umuyorum.
Is that veneer? Tell me that's not veneer.
Bu ahşap kaplama mı?
What, you didn't just crack that veneer again, did you?
Ne, yine ahşap kaplamayı çatlatmadın değil mi?
Right on the veneer.
Kaplamanın üstünde.
Veneer.
Veneer.