English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ V ] / Vivacious

Vivacious tradutor Turco

64 parallel translation
Scarlett's just high-spirited and vivacious.
Scarlett sadece hayat dolu ve capcanlı.
" vivacious.
"Hayat dolu"
Very vivacious, I imagine.
Çok eğlencelidir tahminim.
She's vivacious and modern.
Neşeli ve modern.
You're a pretty young girl, vivacious.
Güzel bir kızsınız. Zarifsiniz.
She is so vivacious that my house is subsiding and the walls are cracking.
O kadar neşeli ki evi çökertiyor ve duvarları çatlatıyor.
She's so gracious So vivacious
Ne hoşsohbet Bu ne zarafet
A vivacious curiosity pushed me to Petersburg.
Bir merak beni capcanlı Petersburg'a itti.
However, after a Leibstandart regiment had been stationed in the area for a year, many vivacious, healthy and strong kids appeared in the neighborhood.
Bir askeri birliğin oraya konuşlandırılmasından sonra bolca sağlıklı, güçlü, kuvvetli safkan çocuklar dünyaya geldi.
And do try and be a little more vivacious.
Ve biraz daha canlı görünmeye çalış.
Hey, our special guest star is the beautiful and vivacious Miss Connie Stevens.
Konuk yıldızımız güzel ve hayat dolu Bayan Connie Stevens.
He tells everyone in the office that I'm the brightest, the most vivacious thing in the entire office!
Ofisteki herkese beni ofistekilerin en akıllısı diye anlatmış ve hayat dolu biri demiş!
As a junior officer I had little to do with her, but I was aware that she was a most charming, most vivacious and spirited girl.
Önemsiz bir subay olduğumdan onunla pek işim olmazdı, fakat onun oldukça etkileyici, hayat dolu ve yürekli bir kız olduğunun farkındaydım.
On the surface, Heather Duke was the vivacious young lady we all knew her to be... but her soul was in Antarctica, freezing with the knowledge of the way fellow teenagers can be cruel... the way that parents can be unresponsive... and as she writes so eloquently in her suicide note, the way that life can suck.
Görünüşte Heather Duke'ün hayat dolu genç bir bayan olduğunu hepimiz biliyoruz ama ruhu Antarktika kıtasında genç arkadaşlarının acımasız olabileceğini bilerek donuyor anne-babasının tepkisiz kalabileceğini ve intihar notunda anlamı yazdığı gibi hayat berbat olabiliyordu.
- Spike Lee... and the always lovely and vivacious head of Kitty Carlisle.
- Spike Lee... ve daima güzel ve hayat dolu Kitty Carlisle`ın kafası.
In the Mercedes practising her vivacious giggle.
- Maris nerede? Neşeli kıkırdayışının pratiğini yapmak için Mercedes'in içinde kaldı.
It gives me great pleasure now to welcome back on our show the very beautiful, multitalented... uh, vivacious... tight-sweatered... beautifully big-breasted Robin Quivers.
Bu çok güzel, çok yetenekli hayat dolu, dar gömlekli bayanı yeniden programımızda görmek bana çok büyük bir mutluluk veriyor, bir de güzel büyük göğüslü. Robin Quivers. Onu seviyorum.
Just look, in the middle of the second column, right between "Vivacious Vixen" and "Wasting Away".
İkinci sütunun ortasına bak. "Neşeli Cadı" ile "Eriyip Gidiyorum" un tam ortasında.
According to this, he likes his women bright, engaging vivacious, curvaceous and- -
Buna göre kadınının parlak, ilgili hayat dolu, yuvarlak hatlı ve...
A vivacious nature.
Cıvıl cıvıl biri.
He will look so nice in- - l'm a very vivacious man.
Şeyin içinde çok hoş - Çok şen şakrak bir adamımdır.
Cool, but I'd much rather sell the place to the happening gay guy and the vivacious redhead.
Harika, ama evimi yakışıklı gayle neşeli kızıla satmayı tercih ederim.
She said I was vivacious.
Bana "neşeli" dedi.
One, sentimental, vivacious.
Biri duygusal, şen şakrak.
I believe you've already met the vivacious Captain Osborne.
Sizin zaten neşeli Yüzbaşı Osborne ile tanıştığınıza inanıyorum.
- She's so vivacious and bubbly and fun.
çok canlı ve neşeli bir tip.
- I'm sorry I'm not vivacious.
Hayat dolu olmadığım için özür dilerim. - İyi bir amaç içindi.
She weeps for the lively, vivacious girl she once was for the lonely woman she has become.
Yaşlar gözünden, bir zamanlar neşeli ve hayat dolu olup, şimdi yapayalnız bir hale bürünen o kadın için damlıyor.
There were these two vivacious young ladies.
Pekala. Bir keresinde, hayat dolu şu iki genç hanım vardı.
Actually vivacious and positively cheerful right up to her end.
Aslında, son günlerinde canlılık ve neşe doluydu.
Nanu is vivacious.
Nanu alıngan.
And we have the ever vivacious, salacious, Mademoiselle Werzog!
Ve şehvetli matmazel Werzog var!
Well, seems to be a strong running for "vivacious brunettes,"
Burada genelde, hayat dolu esmerler ağırlıkta.
I think she is even more vivacious than her mother. "
'Bence o, annesinden çok daha enerjik. "
Rebecca Bloomwood was the most vivacious, funny, inspiring woman I have ever met.
Rebecca Bloomwood tanıdığım en neşeli, en komik en büyüleyici kadındı.
We're supposed to be sensitive, happy, vivacious, tolerant...
Duygusal, mutlu, hayat dolu, hoşgörülü olmamız bekleniyor.
Well, I was never the sparkling, vivacious one.
Hiçbir zaman göz alıcı, dikkat çekici biri olmamışımdır.
" naughty nellie nutmeg, a vivacious young socialite with a penchant for scandal.
" Erkek delisi Nellie Nutmeg,... skandal yaratmaya meyilli, neşeli ve sosyal bir dul.
Vivacious.
Hayat dolu.
Auburn hair, vivacious.
Kestane rengi saçlar, hayat doluydu.
Look, I don't want to come between a son And his beautiful, vivacious mom.
Bir oğulla güzel ve hayat dolu annesi arasına girmek istemiyorum.
Full of life. Vivacious.
Hayat dolu, şen şakrak.
- Mine is so vivacious.
- Benimkinin eti budu yerinde.
- Mine's vivacious too.
- Benimkisinin de.
Tall, athletic... vivacious, gorgeous.
Uzun boylu, atletik... Canlı, muhteşem.
Vivacious. But no discipline.
Neşeli, ama disiplinsiz.
I want to thank you, baby, for reminding me of what a vivacious woman I am.
Ne kadar hayat dolu bir kadın olduğumu hatırlattığın için teşekkür etmek istiyorum, bebeğim.
They think the Griffin is well-educated, well-spoken, vivacious, effeminate, has trouble mixing with people, asocial.
Onlara göre Griffin iyi eğitimli, güzel konuşan, neşeli efemine ve insanların arasına karışmakta zorlanan asosyal birisi.
It was vivacious.
Her şeyden hayat fışkırıyordu.
Lurch is so vivacious. His most outstanding characteristic.
En önemli özelliği zaten.
There's no agreement on how vivacious or bubbly I have to be.
Ne kadar neşeli ve hayat dolu olmam gerektiğiyle ilgili bir şey yok.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]