Vowed tradutor Turco
523 parallel translation
I'm a curtal friar and vowed to poverty.
Ben fakirliğe ant içmiş bir keşişim.
During the trial I grew to hate him and when he sentenced me to prison I vowed that someday I would escape and kill him.
Mahkeme sırasında ona karşı içimde nefret büyüdü ve beni hapse mahkum ettiğinde bir gün kaçacağıma ve onu öldüreceğime dair söz verdim.
We vowed never to keep anything from each other.
Birbirimizden hiçbir sır saklamayacağımıza dair yemin etmiştik.
- I vowed to the gods that...
- Tanrılara yemin ettim ki...
I would have vowed for the Empress showing up alone.
İmparatoriçenin tek başına geleceğine yemin ederdim.
He has vowed himself to the grave.
Kendini ölüme adadı.
Restore them to me, and I'll forget what I vowed with every stroke of that oar you chained me to.
Onları geri ver, zincirlettiğin küreği her çekişimde ettiğim yemini unutayım.
I vowed I'd never love another man.
Bir daha başka birini sevmeyeceğime yemin ettim.
It turned out to be true, so I vowed never to touch you, or let anyone else either!
Gerçek olduğunu anlayınca, ne sana ne de başkasına dokunmayacağıma dair yemin ettim.
We vowed to live and die together.
Ölsek de, yaşasak da birlikteyiz, dedik.
He vowed that he'd return.
Geri döneceğini haykırmış.
No, this village will pay for its crime, just as I vowed.
Hayır, bu köy, aynen söylediğim gibi, suçunun cezasını çekecek.
" All of you. Who feel the holy love for Spain. Who vowed to defend Spain against enemies until death.
" Kendisi Kutsal İspanya'ya bağlı hisseden ölünceye kadar düşmanlara karşı İspanya'yı korumaya yemin eden sizleri İspanya'yı savunmaya çağırıyoruz.
I have no reason to dislike you but I have vowed to touch no woman until I have fulfilled an obligation
Senden nefret etmem için bir sebep yok ama bir sorumluluğu yerine getirene dek hiçbir kadına dokunmamak için ant içtim.
She vowed never to part with her.
Asla onunla ayrılmayacağına söz verdi.
And when he died, you vowed to keep an eye on Simon?
Babası öldükten sonra Simon'a göz kulak olacağınıza söz verdiniz.
Though I vowed that I'd redeem you, the 30th will come next year.
Gerçi seni bu durumdan kurtarmak için adak adamıştım. 30.su önümüzdeki yıl gelecek.
And gently lent their silvery light When first she vowed she loved me
And gently lent their silvery light When first she vowed she loved me
I vowed each day I would brush my teeth, shave my beard, wash my hands and face before each meal, evacuate my bowels with regularity.
Her günümü, dişimi fırçalamaya, traş olmaya her yemekten önce elimi yüzümü yıkamaya ve bağırsaklarımı boşaltmaya adayacaktım.
Count Dracula, her heartbroken lover, vowed revenge.
Kont Dracula, onun kalbi kırık aşığı, intikam için yemin etti.
Kit vowed he'd always stand beside me and let nothing come between us.
Kit hep yanımda olacağına, aramıza hiçbir şeyin girmeyeceğine ant içti.
I vowed it to God.
Tanrı'ya söz verdim.
He has vowed to root out the criminals who are responsible for this crime
Bu alçakça işlenmiş suçun faillerini bulup köklerini kazımaya and içiyoruz.
The day they brought her bloodied collar to me, I vowed I would...
O gün bana onun kanlï tasmasïnï getirdiklerinde, yemin ettim...
You vowed before God to stay together till death do you part.
Tanrının önünde ölüm sizi ayırana kadar birlikte olacağınıza yemin ettin.
" So, to win her back, I've vowed to make something of myself.
"Ben de onu tekrar elde etmek için" hayatta başarılı olmaya yemin ettim ".
It was spearheaded by the local archduke who vowed to restore Catholicism to the province and in his own words "would rather make a desert of the country than rule over heretics."
Oradaki arşidük katolikliği korumak maksadıyla, kendi sözleriyle de bunu destekleyerek : "Dinsizlere hükmetmek yerine, ülkeyi bir çöle döndürmeye razıyım" demişti
He vowed he would.
Bağışlayacağına yemin etti.
Dauthuille vowed to return the title to France.
Dauthuille, ünvanı fransa'ya götürmeye, yemin etti.
Esteban vowed to return and extract his revenge.
Esteban intikamını almak için döneceğine söz vermiş...
Look, I vowed to myself when I started this, I was not going to show it to anyone until I finish the very last sentence.
- Başladığımda kendime söz verdim son cümlesi bitene kadar kimseye göstermeyeceğim.
Hitler vowed to erase the shame of November 1918, at the place where the years of Germany's suffering had begun.
Hitler 1918 yılında yaşanan utanç verici olayın izlerini, silmek için, Almanya'nın acı dolu günlerinin başladığı yerdeydi.
I vowed never to discuss him again.
Onu bir daha asla tartışmayacağıma ant içtim.
I vowed never to return to Cheers.
Cheers'a dönmeyeceğime ant içtim.
I vowed never to regret my decision.
Kararımdan asla pişman olmamaya yemin ettim.
My jealousy, that I've kept hidden for 5 weeks, erupts in a scene where I say all the idiotic things I've vowed to never...
Aptalca bir sürü şey söylediğim bir sahnede 5 haftadır saklı tuttuğum kıskançlığım patlak veriyor.
And I vowed that he would never know the evil from whence he was spawned.
Ve ona hangi şeytanın tohumundan doğduğunu asla söylemeyeceğime yeminliydim.
The boy vowed that the Rame Tep would take their revenge and replace the bodies of the five Egyptian princesses.
Çocuk, Rame Tep'lerin intikam alacağı ve beş Mısır prensesinin cesetlerinin geri koyulacağı konusunda ant içti.
We vowed to fight the VC, none of us would do that.
Biz Vietconglularla kavga etmeye yemin ettik, bunu yapmayacağız.
He was so encouraged by his victory... that he vowed not to have sex until he lost.
Kazandığı zaferler onu çok cesaretlendiriyordu. Ve o kaybedene kadar seks yapmamaya yemin etti.
The Dallas Morning News had a very nice front-page story... either the same day... or the day after the reversal was announced by the Supreme Court... in which Henry Wade, the District Attorney... vowed a retrial of Randall Dale Adams... because there was no room in his book for a cop-killer... getting off with anything less than the death penalty.
Yüksek Mahkeme tarafından temyiz haberinin duyurulmasıyla aynı gün ya da bir sonraki gün Dallas Sabah Haberleri'nin ilk sayfasında çıkan güzel bir hikâyeye göre Yüksek Mahkeme'de de görevli olan Bölge Savcısı Henry Wade Randall Dale Adams'ı yeniden yargılatmak için yemin etmişti çünkü onun kitabında polis katillerinin idam cezasına çarptırılmadan kurtulmalarına yer yoktu.
You vowed to solve the case by Friday.
Davayı cuma günü çözmüş olacağınızı ilan etmiştiniz.
I vowed I would never use my hands in anger again.
Dışardaki insanlar kanguru için ölüyorlar mı?
You vowed you would kill him, and you did.
Onu öldürmeye yemin ettin ve öldürdün.
And you vowed you would eat him.
Ve onu yiyeceğine yemin ettin.
John had vowed to come and apologise himself.
John kendisi gelip özür dileyeceğine yemin etmişti.
Intelligence officials vowed to pursue all possible angles in the case... no matter where they may lead.
İstihbarat yetkilileri, ucu nereye varırsa varsın bu davayı her açıdan araştıracaklarına yemin ettiler.
It seems that my first husband, Alfie, as he was called, had vowed to be unfaithful with every pretty girl in Europe.
Görüldüğü üzere, Alfie için söylenen şey Avrupa'daki her güzel kızla birlikte olarak bana karşı sadakatsiz olmasıydı.
But aki vowed vengeance.
Fakat Aki intikam almaya yemin etmişti.
With one mine already closed, Mars administrator Vilos Cohaagen... vowed that troops would be used if necessary... to keep production at full capacity.
Mars idarecisi Vilos Cohaagen... Bu ünlü ekipler mecbur kalındığında kullanılıyor... Üretimi tam kapasitede tutmak için.
The new leaders have vowed to disregard the treaty and claim the Neutral Zone.
Yeni liderleri anlaşmayı geçersiz kılmaya yemin etti... ve Tarafsız Bölge'yi kendilerinin saydı.