English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ W ] / Walk me through it

Walk me through it tradutor Turco

133 parallel translation
You don't have to walk me through it.
Tek tek anlatmana gerek yok.
I don't suppose that maybe you'd walk me through it.
Bu konuda emin olmamı sağlayabilir misiniz acaba?
- He was gonna walk me through it.
Bana yardımcı olacaktı.
Walk me through it.
- Sharona, lütfen. Neler olduğunu anlat.
If you could walk me through it again.
Olay yerini tekrar gözünüzde canlandırabilir misiniz?
When you're done, would you... would you walk me through it?
Bunu yaptığınızda, bana... bana da anlatırmısınız?
Someone's gonna have to walk me through it step-by-step.
Biri beni adım adım olaya hazırlamalı.
You want to walk me through it?
Bana adım adım anlatır mısın?
Walk me through it step by step.
Beni adım adım takip edin.
Walk me through it.
Gerisini oku bana.
Now walk me through it.
Şimdi, beni aydınlat.
Could you walk me through it? Step one :
Yardımcı olur musun?
How about you just take 20 minutes and walk me through it?
20 dakika bana etrafı gezdirseniz nasıl olur?
- Well, walk me through it, dude,
- Valla, bana yardımcı ol, ahbap,...
Sir, could you please walk me through it?
Efendim, benimle yürüyüşe gelir misiniz?
The local... manager would walk me through it :
Yerel bir idareci benimle bu konu hakkında konuşmuştu :
- Walk me through it.
- Beraber üstünden geçelim.
Walk me through it.
olayın nasıl gerçekleştiğini anlat.
Walk me through it, sherlock.
Bu yolda bana eşlik et Sherlock.
So if you want to help me stop another blackout from happening, or even if you don't, you're still gonna walk me through it.
O yüzden, başka bir bilinç kaybının olmasına engel olmamda bana yardım etmek istesen de istemesen de, bana her şeyi harfiyen anlatacaksın.
Either you are going to listen to me, or in precisely four seconds... which is the time it will take me to walk through that door... you will be left without an ally in the English-speaking world.
Ya beni dinlersin, ya da tam dört saniye içinde ki şu kapıdan çıkıp gitme süremdir bu İngilizce konuşulan her yerde tek dostun olmadan kalakalırsın.
You who have been with me so long who have given up all to follow me who walk with me down all those dusty roads through it all you have been my friends.
Sizler... uzun bir süredir benimlesiniz, beni izlemek için her şeyinizi bir kenara bıraktınız, benimle bu tozlu yollarda yürüdünüz. hepsinden önemlisi, bana dostluk ettiniz.
Take your money, put it back in your wallet or your pocket, turn around and walk through both sets of doors... The second one sticks sometimes. - go out into the parking lot, get in your car, turn the key, and never, ever speak to me again as long as you live!
Paranı al, cüzdanına koy... geriye dön, kapılardan geç... ikinci kapı bazen takılabilir... otoparka çık, arabana bin, anahtarı çevir... ve bir daha asla hayatın boyunca benimle konuşmaya kalkma!
Let me walk you through it.
İzin ver seni gezdireyim.
[Harrison] At least it's not crowded. I hate it when people walk through me.
En azından kalabalık değil.İnsanların bana doğru yürümesinden nefret ediyorum.
You want me to walk through that door with you, it's gonna be another 50.
Şu kapıdan seninle çıkmamı istiyorsan, bir 50 dolar daha ekle.
OK, just let me walk you through it.
Tamam, şimdi sana açıklayayım.
Do you have any idea how disturbing it was for me to watch you walk through a wall of fire?
Benim için senin yangından çıkışını izlemenin ne kadar rahatsız edici olduğunu biliyor musun?
Mr. Ringwald, if anybody can help you walk that land deal through, it'd be me.
Bu işi yürütmenize yardımcı olmaktan mutluluk duyarım.
You let me know when you're ready to walk through it.
Hazır olduğunda bana bildir.
But it should be similar enough for me to walk you through this.
Ama sana anlatabileceğim kadar benziyor olabilir.
Before you judge me, let me walk you through it.
Beni yargılamadan önce izin ver sana açıklayayım
IT'S LIKE IT WANTS ME TO WALK THROUGH IT.
- Sanki içeri girmemi istiyor gibi.
It's like it wants me to walk through it.
- Sanki içeri girmemi istiyor gibi.
Ok, ok, let me walk you through it.
Tamam, tamam. Dur da sana anlatayım.
Let me walk you through it.
İzin ver açıklayayım.
Let me walk you through it.
İzin ver, seni aydınlatayım.
- Hey, Mac, it's me. I need you to walk me through something.
Selam Mac, benim için bir şeye bakmanı istiyorum.
- I had to ask CTU to let me interrogate you. If I don't do it Burke will, and I promise, you do not wanna see him walk through that door. I have ajob to do.
Seni sorgulayabilmek için CTU'dan izin almam gerekti.
Let me walk you through it.
İzninle devam ettiriyorum.
Let me walk you through it.
- Oh, tabii. Anlatayım...
Now, the only way he is ever gonna walk again is if he goes through years of painful physical therapy, but if he was to come over here and ask me, "Is it gonna be hard?"
Yürüyebilmesinin tek yolu, yıllar süren acı verici fizik tedavilerden geçmek, ama buraya gelip bana "zor mu olacak?" diye sorarsa, ona derim ki "Kesinlikle zor olacak".
I'll tell you what. Why don't you walk me through the things you can remember? Maybe it'll help to talk it through.
Bak sana ne diyeceğim... neden hatırlayabildiğin şeylerin yanında beraber yürümüyoruz?
Let's face it, Keith would walk through fire for me.
Kabul edelim. Keith benim için ateşin içinden geçer.
Come on, people don't change. Take it from me, most of the people who walk through that door walk right back into prison within a year's time.
Beni ele alalım, o kapıdan çıkıp giden birçok insan,... bir yıl içinde tekrar hapse geri dönmüş oluyor.
I went to the school chapel every day and prayed - - prayed that he would... just walk through the door and... give me a hug and tell me I was forgiven for... whatever it was that made him leave.
Kapıdan girmesi ve beni kucaklaması için... Ona "beni bırakmanın nedeni her ne ise bunun için seni affediyorum" diyebilmek için dua ettim.
Let me walk you through it.
Açıklayayım.
You ask me to open that door and walk through it you will not like what walks back out.
Benden o kapıyı açıp içeri girmemi istiyorsun. Geri çıkan şeyden hoşlanmayacaksın.
What was it like to see me jump off the Humvee and walk through the...
Nasılmış beni Humvee ye binerken görmek...
Let me walk you through it.
Müsade et yardım edeyim.
Or even if you don't, you're still gonna walk me through it.
Bundan başka şansım olmamasından korkuyordum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]