English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ W ] / Waxy

Waxy tradutor Turco

83 parallel translation
The floor is slippery. The floor is still waxy.
Yer kaygan, deterjan kalmış.
I thought about making waxy shoes, but I feel too weak to work in the cold.
Bal mumumdan ayakkabı yapmayı düşünüyorum. Ama soğuk havalarda çalışmaktan yorgun düştüm.
Old waxy Maxy, he knows. He's got it all down.
Yaşlı kirli Maxy, bilir.Hepsini halledecek.
Yeah, the coroner's assistant who prepped her body collected a green, waxy substance under her fingernails.
Evet, cesedi hazırlayan adli tabip asistanı kurbanın tırnaklarında yeşil ve parlak bir şeyler tespit etmiş.
No waxy yellow build-up.
Hiç cila sararması izi yok.
Irresponsible, devil-may-care, waxy-eared, slack-jawed...
Sorumsuz, şeytan tohumu, kirli kulaklı, sarkık çeneli...
It's that kind of waxy paper they wrap hamburgers in.
Hamburgerleri sardıkları yağlı kağıtlara benziyor.
You look a little waxy.
Parlak görünüyorsun.
If that thing leaves a waxy yellow buildup on anything I'm coming back here.
Bu meret, herhangi bir şeyde, cila lekesi yaparsa geri gelirim, haberin olsun.
Have you gone waxy in your'beester'?
Senin kafan mı güzel?
Yes, he gets a kind of waxy build-up in his ears.
Evet, kulaklarında bir çeşit balmumu birikiyor.
It's like running into a movie star you once worshipped, only time has left her hair brittle, her eyes sunken and dull, her skin waxy and sallow.
Biliyorum. Sanki bir film starı ibadet ederken sana çarpmış da ondan sonra saçları dökülmeye, gözleri çökmeye ve körleşmeye başlamış da yüzü balmumuna dönüp solmuş gibi.
You wouldn't believe the dust that can pile up in 14 billion years, not to mention the waxy build-up.
Misafirler gitti. Jean'i hâlâ bulamıyorum.
By the way, I've been feeling this little waxy buildup in my ear.
Bu arada, kulağımın içinde bir kir tabakası oluştuğunu hissediyorum.
It'll give your floors waxy build-up. No, don't do it.
Yerlerde yağ biriktirir.
Waxy, yellow chunks of plaque are tumbling through your bloodstream, sticking like glue to your arterial walls.
Kanında yüzen ufacık, sarı yağ öbekleri aynı tutkal gibi kalp damarlarına yapışacak.
You must have some sort of waxy buildup.
Kulaklarında bir sorun olmalı.
True catatonics have what's called a "waxy flexibility" of their limbs.
Gerçek katatoniklerde kol ve bacaklarda "mum esnekliği" denen şeyin olması gerekir.
Human fat never dries out. Just gets waxy.
- İnsan yağı kurumaz, ağdalaşır.
These rich waxy emollients are delightfully soothing.
Dudakların gerginliğini hemen alıyor. Ve rahatlatıyor.
Some kind of gross, waxy demon thing poked me.
İğrenç, öfkeli bir iblis bana batırdı.
You look a little waxy.
Biraz öfkeli görünüyorsun.
Yeah, blood was the German husband's epithelia's match Malcolm and there was a waxy substance
Kan, vurulan Alman'a ; deri hücreleri Malcolm'a ait. Bir de mumlu madde var.
- A waxy substance?
- Mumlu madde mi?
Waxy substance?
Mumlu bir şey.
So you see, the putrid, waxy substance... I was coated with was- - Not precious ambergris?
O üzerimi kaplayan, kokuşmuş yapışkan madde...
Too waxy?
Kulak kiri mi var?
This shammash is looking a little bit waxy.
Küller oldukça eski görünüyor.
Waxy leaves.
Zararlı otlar.
My leg and arm are waxy.
Kolum ve bacağım uyuşmuş gibi.
We're admiring this plant here- - this one with the waxy leaves- - and yet the name for it has gone right spot out of our heads.
- Kesinlikle. - Bu çiçeğe bayıldık. Şu parlak yapraklı olan.
- Pederast, waxy skin, red hair,
- Oğlancı, parlak ciltli, kızıl saçlı...
Ipod girl... with the waxy-eared boyfriend.
ipod kız. Kirli kulaklı erkek arkadaşıyla beraber.
And not the crappy, processed, waxy kind, but the good Swiss chocolate from the gift shop that costs way too much money, but is totally worth it.
Ve boktan, işlemden geçmiş, balmumu gibi değil, Hediyelik dükkanından gerçek İsviçre çikolatası. oldukça fazla para ödemem gerekti, ama kesinlikle buna değer.
Once onboard, the waxy sides of the pitcher ensure there's little chance of escape.
Böcek bir kez kondu mu, ibriğin yapışkan yüzeyinden kaçamaz.
I'm waxy.
Huysuz biriyim.
I'm gonna be old and waxy and working at a bank.
Yaşlı, huysuz ve bankada çalışan biri olacağım.
These waxy floors are a broken hip waiting to happen.
Bu cilalı zeminde insan kalçasını kırar.
The rest was just waxy buildup from soap or upholstery cleaner.
Geriye kalanlar, sabundan yapılmış mumlu ya da döşeme temizleyicisi gibi şeyler.
This frog however the South American waxy monkey frog is exceptional.
Oysa bu kurbağa, Güney Amerika sinirli maymun kurbağası istisnadır.
There's not enough room to spread their wings and the waxy walls ensure that there's no escape.
Kanatlarını açabilmeleri için yeterince yer yok ve kaygan duvarlar kaçmalarını engelliyor.
- Googly eyes. - Waxy ears!
- Kirli kulak!
Kind of thin, Pale, waxy.
Zayıf, solgun, mum gibi.
Any predator biting it from behind will be left with nothing but a mouthful of irritating, waxy hair.
Onu arkasından ısıran herhangi bir saldırgan ağzında sadece rahatsız edici, mum gibi kıllarla dolar.
I found evidence of a homogenous mixture of oily and waxy long-chain, which are non-polar hydrocarbons in, uh, this fracture of the skull.
Kafatası kırığında yağ ve cila ihtiva eden ki bunlar tek kutuplu hidrokarbonlardır homojen bir karışım buldum.
Eew, waxy.
Iyyy... Balmumu gibi...
The mist condenses on the skyward-pointing waxy leaves.
Sis göğe yönelmiş mumsu yapraklar üzerinde sıvılaşıyor.
The needle-like leaves also have a thick, waxy coating that limits any water loss through pores.
Ayrıca iğne yapraklar gözeneklerden su kaybını önleyebilmek için kalın ve mumsu bir tabaka ile kaplıdır.
If we can get that freaky, waxy face of his splattered on the cover of every newspaper in the country, then then, Buttkiss, our stock would go through the roof.
Onun o ürpertici mekanik ama işe yarar yüzünü gazeteye çıkarabilirsek, o zaman... işte o zaman Buttkiss, hisselerimiz tavan yapar!
- Waxy build-up, stat.
Huh.
And we have... waxy cellophane wrapper.
Ve elimizde... selüloz paket sargısı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]