Way mirror tradutor Turco
120 parallel translation
It's a one-way mirror.
Bu tek taraflı bir ayna.
It's a one-way mirror.
Arkasını gösteren ayna.
Don't worry. He can't see you. It's a two-way mirror.
Merak etme, seni göremez.
You go in trying to help mankind... and all of a sudden, you realise you're adjusting your halo in a two-way mirror.
İnsanlığa yardım etmeye çalışıyorsun sonra bir bakıyorsun iyilikten maraz doğmuş.
That's a one-way mirror.
Bu tek yönlü bir ayna. Onun nesi var doktor?
So we do it in the dressing room in front of a three-way mirror.
Soyunma odasına girip, üç taraflı aynanın önünde yaptık.
Two-way mirror.
İki taraflı ayna.
Where's the hallway mirror, by the way?
Bu arada, koridordaki ayna nerede?
It's a two-way mirror, they can't see you.
Aynanın bu tarafını göremezler.
A two-way mirror, huh?
İki taraflı ayna ha?
Yeah, yeah, two-way mirror.
Evet, iki taraflı ayna.
One-way mirror, Mr. Bowden.
Öteki tarafta ayna var.
You have a one-way mirror.
Tek taraflı ayna koymuşsunuz.
Oh, I know you've been eyeing this two-way mirror, but the other people behind there are data consultants, so please speak freely.
Bu iki yönlü aynaya baktığınızı biliyorum ama arka tarafta sadece veri danışmanlarımız var. Rahat konuşun.
It's a two-way mirror, Duff.
Bu iki taraflı bir ayna, Duff.
My daughter and son-in-law, who are obviously observing me in the waiting room through this 2-way mirror.
- Bekleme odasında bu çift taraflı aynadan beni izlemekte olan kızıma ve damadıma.
- Like a one-way mirror.
- Tek taraflı ayna gibi.
- It's a two-way mirror.
- Bu iki taraflı ayna.
Buyers never tell you what they're willing to spend. And, wthey talk privately, we spy on them through this one-way mirror.
Alıcılar asla sana neyi almaya heveslendiklerini söylemezler Ve, özel konuşurlar, biz de onları bu tek yönden görünebilen aynayla gizlice gözetleriz.
That's a two-way mirror, girl.
O iki taraflı bir ayna kızım.
This is a two-way mirror.
Bu çift taraflı bir ayna.
That's a two-way mirror, I suppose.
Sanırım bu çift taraflı bir ayna.
The guys from their brother fraternity watch the show through a two-way mirror.
Kardeş erkek kulübünün üyeleri de çift taraflı aynadan bunu izliyor.
What's really worse, getting girls to undress in front of a two-way mirror or getting them to dress like a'50s vacuum ad first?
Hangisi daha kötü? İki taraflı bir ayna önünde soyunmak mı? Yoksa 50'lerin, elektrikli süpürge reklamlarındaki gibi giyinmek mi?
- There is no two-way mirror.
- Çift taraflı ayna yoktu.
'In a way, I'd have been happier to get rid of the mirror,'but Peter seemed to have lost his fear of it,'so I decided to let things be.'
Bir şekilde, aynadan kurtuluşumuzu umursamadım. Fakat Peter aynadan korkmanın tam bir saçmalık olduğunu söyledi. Bende olayları akışına bırakmaya karar verdim.
John rhoades, formerly a reflection in a mirror, a fragment of someone else's conscience, a wishful thinker made out of glass, but now made out of flesh, and on his way to join the company of men.
Bay John Rhoades'un çıkış öyküsü evvelce aynada bir yansımadan ibaretken bir başkasının vicdan kırıntısıyken camdan yapılma arzulu bir filozofken şimdi ete bürünüp kendi yoluyla erkeklerin dünyasına katılıyor.
Mirror pack, bed top, two-way radio and tools.
Ayna paketi, yatak örtüsü, telsiz ve aletler.
By the way, somebody left this card on my dressing room mirror, any idea who it was?
Biri bu kartı masamın üstüne bırakmış. Kim olduğunu biliyor musun?
Just be on your way. We're sorry we bothered ya. Uh, but keep your eye on the rearview mirror.
Rahatsız ettiğimiz için üzgünüz, ama gözün dikiz aynasında olsun, millerdir sana selektör yapıyoruz.
I like the way you have the mirror and stuff.
Aynanın yerini falan beğendim.
- The way you made me look in the mirror.
- Aynada beni göstermenin bir şekli.
It's curious in a kind of a mirror image way that
Ülkesinin durumu hakkında endişeli, onun nasıl kötü bir durumda olduğunun farkında, dürüst bir muhabir olsanız, bu meclisin zayıflıklarıyla karşı karşıya bir muhabir olarak ne yapardınız?
- By the way.. - have you ever seen your face in the mirror with the lights on?
- Bu arada sen hiç gün ışığında aynada kendi yüzüne baktın mı?
me... in the mirror You'd think it would be the other way around But that's "me" out there.
Tersinin mi olacağını düşünürdünüz, ama oradaki "ban", neredeyse kendini terkediyor gibi.
The only way Steele notices anyone is if they're wearing a mirror.
Korkarım ki Steele'in birini farketmesi için, üzerinde ayna taşıması gerekir.
"The only way to get a straight answer out of Ranger One... was to look at every reply in a mirror while hanging upside down from the ceiling."
"Kolcu 1'den basit bir cevap almanın tek yolu verdiği yanıta aynada, tavandan baş aşağı sarkarken bakmaktır."
- You've come an awful long way to get back a worthless mirror. - It's a magic mirror.
Patates yok, sebze yok, sadece et.
By the way, do you know of anybody that's bought a mirror from a traveling trader recently?
O her neyse, yok oluyor. İyi geceler!
- So, you can see, Sir, that in a way, this mirror really is actually ours.
Tamam, ilk dileğim...
- There's a gym for "mirror athletes" halfa mile that-a-way. - All right, now hold on.
Şu tarafta sadece atletlerin çalıştığı bir spor salonu var.
Don't take this the wrong way, but have you looked in a mirror?
Yanlış anlama ama hiç aynada kendine baktın mı?
How to put a tampon in. And i remember sort of squatting over a mirror, For days and days and days trying to find the way in.
Bir aynanın üstüne çömelip günlerce nereden sokacağımı bulmaya çalıştım.
Do you know what it feels like to be called a freak, to be humiliated day in, day out until your self-esteem is so low, you'd... you'd walk a mile out of your way just to avoid looking in a mirror?
Ya da sana canavar demeleri? Sürekli aşağılanmak ve sonunda kendine olan güvenini kaybetmek aynanın önünden geçmemek için bir mil öteden yürümek?
I just want to look in the mirror... and see an honest man looking back at me... and the only way to do that is to act like one.
Sadece aynaya bakıp bana bakan dürüst bir erkek görmek istiyorum ve bunu yapmanın tek yolu da dürüst biri gibi davranmak.
- The mirror's in the way here.
- Ayna yolu kapıyor.
It's not just drawings but there are words written backwards and upside down, various symbols that mean certain things and references to people, to street names to chemical formulas, and a lot of it only I can see when I hold up a mirror so I can read the writing in the correct way.
Üstünde sadece çizim yok ayrıca tersten ve başaşağı yazılmış kelimeler, değişik manalara gelen bazı semboller insanlar, cadde isimleri kimyasal formüller gibi ancak aynaya tutarak görülebilecek şeyler var.
Sitting all the way in the back next to the mirror, you know.
Arkada pencerenin kenarında oturuyordu, biliyorsun.
Don't let him get to you. The important thing is when you see that tree and this town in your rearview mirror, you know you're on your way to a better life. Right?
Önemli olan şey dikiz aynasında o ağacı ve bu şehri gördüğünde daha iyi bir hayata doğru yol aldığını bilmendir.
There's no way Harpo, even for a second... would have believed he was looking in the mirror.
Harpo'nun aynaya baktığına bir saniye bile inanması imkânsız.
I felt the same way when I started, but then, I took a good long, hard look in the mirror, and you know what?
Başladığımda aynı şeyleri bende hissetmiştim, ama sonra, aynada kendime iyice bir baktım ve ne oldu biliyor musun?