We'd love to have you tradutor Turco
159 parallel translation
You can stay here, we'd love to have you.
Burada kalabilirsin, buna çok seviniriz.
- We'd love to have you.
- Seni seviyoruz.
- Naturally, we'd love to have you.
- İçtenlikle, gelmenize sevineceğiz.
Well, we don't have it in stock right now... but I'd love to discuss the idea with you, and if you like it
Kitap şu an stoklarımızda yok ama bu düşünceyi sizinle tartışmak isterim ve eğer hoşunuza giderse -
If you care to postpone your travel to Poland we'd love to have you stay with us for time.
Eğer Polonya'ya olan seyahatini ertelemeyi düşünürsen bizimle biraz daha vakit geçirmene mutlu oluruz.
We'd love to have you come.
Seni görmeyi çok isterdik.
Oh, yes, do try to make that, we'd love to have you.
Evet, bunu yapmayı dene. Yapmana bayılırız.
Look, we'd love to have you with us, Jeff.
Bak, bizimle olman hoşumuza gider, Jeff.
We'd love to have you with us.
Bize katılmanızı çok isteriz.
André, my darling, of course we'd love to have your friend, but don't you think he will feel a little awkward?
Andre, tatlım, elbette arkadaşını kabul etmek isteriz, fakat biraz sıkıntı duyacağımızı düşünmüyor musun?
But of course, we'd love to have you stay.
Ama kalmanızı isteriz elbette.
We'd love to have you, Sarge, but they need you here.
Gelmenizi çok isterdik çavuş ama size burada ihtiyaçları var.
We'd love to have you for dinner as soon as we get set up.
Akşam yemeği? Hazır olur olmaz sizi akşam yemeğine çağırmayı çok isteriz.
We'd love to have you come.
Gelmenizi çok isteriz.
We'd love to have you here, wouldn't we, Bobbie?
Burada olmandan memnunuz, değil mi, Bobbie?
My love, it turns out, we can't have the Emperor dedicating any flowers to you.
Aşkım, dışarıdayım, İmparator sizin için bizlere bir çiçek sunmayacak.
We'd love to have you.
Bize katılman hoşumuza gider.
We'd love to have you there... but the doctors simply don't allow little boys in hospitals.
Orada olmanı çok isterdik... ama doktorlar küçük çocukların içeri girmesine izin vermiyorlarmış.
The eighth of next month we're having some guests over for cards we'd love to have you and Lady Wendover join us.
Gelecek ayın sekizinde bir kağıt oyunu partisi veriyoruz. Leydi Wendover'la seni de bekleriz.
We'd love to have you.
Sizinle olmak isteriz.
If you'd like to come, we'd love to have you.
Siz de gelirseniz seviniriz.
Oh, I love looking at them, but owning one? You'd have to feed it and walk it, we'd have hair everywhere.
- Onları seviyorum ama bir köpeğin olması demek onu sürekli beslemek yürütmek demek.
- We'd love to have you, Hi.
- Seninle olmayı isteriz, Hi.
We'd love to have you.
Aramızda olmandan mutluluk duyacağız.
I'd love to help you, but we just don't have any.
Sana yardım etmek isterdim ama bizde de yok.
When you have some money, we'd love to see you. Until then, keep out.
Paran olunca, seni aramızda görmeyi çok isteriz, ama o ana kadar, uzak dur.
- We'd love to have you.
Seninle çalışmak istiyoruz.
She made a meal and... we gonna be eatin', so I figured if you not doin'anything for dinner, we'd love to have you, if you want to come over for dinner.
O yemek yaptı ve biz yiyeceğiz, düşündüm de, eğer akşam yemeğine, bir şey yapmıyorsan akşam yemeğine gelmek istersen, seni ağırlamaktan hoşlanırız,
We'd love to have you over for dinner.
Seni yemek boyunca ağırlamaktan hoşlanırız.
Well, you've chosen a very mediocre institution, - and we'd love to have you.
Vasat bir enstitü seçmişsiniz ama sizi görmekten mutluluk duyacağız.
Well, Jerry, we'd love to have you back anytime.
Tamam. Jerry, seni ne zaman istersen buraya bekleriz.
- Uh-huh. But we'd love to have you on board.
- Seni takıma almayı çok isteriz.
But we'd love to have you take the job, if you're willing.
Ama sen de kabul edersen işi sana vermek isteriz.
We'd love to have you on the Javier House board.
Sizi Javier Evi bağış tablosunda görmeyi çok isteriz.
Well, when you have a free night, we'd love to have you two over for dinner.
Müsait olduğunuz bir akşam ikinizi akşam yemeğinde görmeyi çok isteriz.
I'd love to let you hang around so you can entertain me but we might have a conflict of interest.
Beni eğlendiresin diye seni serbest bıraktım ama çıkarlarımız uymadı.
Thank the President. We'd love to, but we have a prior engagement. Clark, is there anyway you can make it?
TEŞEKKÜRLER AMA ÖNEMLİ BİR ŞEY VAR
We'd sure love to have you.
Orada olmanı çok isteriz.
Reverend Pierson, we'd love to have you over for dinner sometime.
Jİm, selam.
Well, we'd love to have you.
Aramıza katılman çok hoşumuza gider.
You know, Wayne, I'd love, if you have a moment... if you could look at the basement, because... we seem to have a leak.
Wayne, bir dakika zaman ayırıp... bodruma bakarsan çok sevinirim, çünkü... galiba bir sızıntı var.
Look, it's up to you, but we'd love to have you.
Bak, bu sana kalmış, ama seni aramızda görmekten hoşnut olacağız.
We'd love to let you dock, but that last bop you gave us... knocked out our fore couples, so we're gonna have to park it if you want the tour.
Kenetlenmenizi çok isteriz ama son attığınız füze bağlantıları bozdu içeri gelip gezmek istiyorsanız, park etmemiz gerekiyor.
We'd love to have you on the team.
Seni de takımda görmek isteriz, Bender.
So whenever you're ready, we'd all love to talk to you and answer any questions you have and you're the best, Lucy.
Hazır olduğunda, hepimiz seninle konuşmak için ve sorularına cevap vermek için sabırsızlanıyoruz. Harikasın, Lucy.
Daddy's having the whole street blocked off. - And you can bring Doris. - We'd love to have her come.
Doris'in hiç arkadaşı yok, bu sorunu çözmeli ve ona arkadaş bulmalıyız.
Like tomorrow, we'd love to have you if we could.
Mesela yarın. Gelebilirsen çok iyi olur
We'd love to have you.
Çok isteriz. Vay canına.
We'd love to have you and Stacie as our guest tonight at Mystique.
Sizi ve Stacie'yi bu gece Mystique'te konuk etmek istiyoruz.
In what galaxy did you hear that? Me and a few of the other staff members... we have kids playing in that championship game this weekend... and we'd love to go.
Ben ve bir kaç başka elemanın... bu hafta sonundaki final maçında oynayan çocukları var... ve gitmeyi çok istiyoruz.
We go back to your beach house sit on the deck, look at the stars, talk about how you love being an uncle and how you'd like kids of your own and by the way, I have the most beautiful eyes in the world.
Sonra ne olacak? Sahildeki evine gidip terasta oturacak ve yıldızlara bakacağız. Amca olmaktan ne kadar memnun olduğunu ve günün birinde kendi çocukların olmasını istediğini anlatacaksın.