We've tradutor Turco
331,343 parallel translation
We've got a lot to talk about.
Konuşacaklarımız var.
So we've got an unsub who kills during the night and during the day.
Elimizde gece gündüz cinayet işleyen biri var.
He hasn't taken a break since we've landed.
- İndiğimizden beri ara vermedi.
We start by compiling a list of people with hunting licenses, and we will cross-check those with sleep disorders or common co-occurring psychological conditions like anxiety, OCD, and depression.
Av lisansı olanlardan başlayacağız ve onları uyku bozukluğu ya da depresyon, bunalım, OKB'den muzdarip olanlarla karşılaştıracağız.
Well, I thought when we took that one to trial, we were going to lose, but you told me to let the system work, and you were right.
Suçluyu mahkemeye çıkardığımızda kaybedeceğimizi düşündüm, ama sen sistemi işleyişine bırakmamı söyledin ve haklıydın.
I know what we've been missing this whole time.
Elimizdeki eksiğin ne olduğunu buldum.
Ok, my fearless, furry friends, we all know that these houses are small, single-bedroom bungalows in up-and-coming parts of town.
Pekala korkusuz ve tüylü dostlarım, tüm evlerin şehrin gelişen kesminde küçük, tek odalı ve tek katlı olduğunu biliyoruz.
Just, I figured, you know, after the time we chased down the unsub, and now with you opening up to me about your concerns regarding Reid, that, uh... Well, maybe there was just a slight chink in your fluffy armor.
O şüpheliyi arabayla takip ettikten ve Reid'le ilgili düşüncelerini bana açtıktan sonra düşündüm, belki de tüylü zırhının altında hafif bir çatlak vardır.
We have three days, three days'til her next visit to Dyad, and we have nothing.
Üç günümüz var sonraki Dyad ziyaretine kadar üç günümüz var ve elimizde hiçbir şey yok.
We've been antiquing.
Eskileri araştırıyorduk.
I think, this old man and Rachel... After babies, we will kill them.
Bence ihtiyar adam ve Rachel bebeklerin peşinde, onları öldüreceğiz.
When we get in here and you see Alex Ripley, I need you to dig deep and stay calm. Okay?
Buraya geldiğimize göre Alex Ripley'i gördüğünde derinlere dalmanı ve sakin kalmanı istiyorum, tamam mı?
We shared the same goal once : To control human genetics and modify the species.
Bir zamanlar aynı amacı paylaşmıştık ; insan genetiğini kontrol etmek ve türler üzerinde değişiklik yapmak.
And we created a monster.
Ve bir canavar yarattık.
We pushed forward. And we created a monster.
Fazla zorladık ve bir canavar yarattık.
We're... We're talking about Neos. And trying to put the puzzle together.
Neo'lardan bahsediyorduk ve bulmacayı çözmeye çalışıyorduk.
Your mum and I were off figuring out what the Neos did in the past so we know what they're gonna do now.
Ben ve annen, Neo'ların geçmişte ne yaptıkları öğrenmeye çalıştık böylece şimdi ne yapacaklarını bileceğiz.
Stay inside till we've dealt with this bear.
Bu ayı olayını halledene kadar içeride kalın.
We escaped in a boat, with only a map and compass.
Bir tekne ile kaçtık, elimizde sadece bir harita ve bir pusula vardı.
Well, we're born with all the eggs we'll ever have, and technically, you could extract them from infants.
Elimizde sadece doğduğumuzda gelen yumurtalar var... ve teknik olarak, onları yeni doğan bebeklerden alabilirsin.
We'll keep on that if you just go over everything that I've collected with the boys there.
Oradaki çocuklarla topladığım her şeyin üzerinden geçerseniz... o işe devam edebiliriz.
Kira's hormone stimulation is on track and we will be ready tomorrow.
Kira'nın hormon uyarımı izleniyor... ve yarın hazır olacağız.
- And after she's recovered, we can begin studying her healing at deeper tissues.
- Ve işi bittikten sonra... onun daha derin dokularını incelemeye başlayabiliriz.
All right, we've got nine obituaries for male students who've died during Susan's time there.
Pekala, elimizde dokuz erkek öğrenci için ölüm ilanı var, Susan'ın buradaki zamanı sırasında ölmüşler.
Our reporters are on the scene at the Dyad Institute and we'll be updating the story... - Mum? - Hmm-mmm.
Muhabirlerimiz Dyad Enstitüsünde olay yerindeler ve soruşturma devam ederken ve soruşturma devam ederken...
We've got work to do.
Yapacak işlerimiz var.
We've done all we can naturally.
Doğal olarak elimizden gelen her şeyi yaptık.
- We'll harvest foetal stem cells and begin processing a treatment for you immediately.
- Cenin kök hücrelerini toplayacağız. Ve hemen sizin için tedaviyi başlatacağız.
We've synthesised his pathogen.
Patojeni sentezledik.
Art's on top of it, all right, we've got a tracking device on the car.
Art iş başında, tamam mı, arabada da bir izleme cihazı var.
I think we've had enough of this one.
Sanırım, bununla işimiz kalmadı.
We escaped in a boat with only a map and compass.
Elimizde sadece bir harita ve bir pusulayla kaçtık.
And we deserve a breather tonight to stand down and support Felix.
Ve hepimiz bu gece bir nefes alıp.... Felix'e destek olmayı hak ettik.
I think we've earned a break.
Bir molayı hak ettiğimizi düşünüyorum.
If he is bribing governments for citizens'genetics, then we've got to...
Eğer hükümetlere vatandaşların genetikleri için rüşvet veriyorsa, o zaman...
And you're right, we can't stand down yet.
Ve haklısın, henüz geri çekilemeyiz.
And depending how much of the cellular culture survived, we can manufacture twice that again.
Ve ne kadar hücresel kültürün hayatta kaldığına bağlı olarak, hayatta kalan miktarın iki katını üretebiliriz.
- This is a summary of the evidence we've amassed so far, but we need you to help us prove it.
- Bu... şu ana kadar elimize geçen kanıtların bir özeti, ama bunu kanıtlamamız için sizin yardımınıza ihtiyacımız var.
I have no idea. And we don't have time for this.
Bilmiyorum ve buna ayıracak vaktimy ok.
And we do it for each other.
Ve birbirimiz için yaparız.
proof of decades of illegal human experiments and of Coady's sterilization plan. We're ready - to expose them.
Yıllar süren... yasadışı insan deneylerinin... ve Coady'nin kısırlık planının kanıtları.
My sister and I are orphans, you see, and, uh, we could have ended up anywhere.
Kardeşim ve ben öksüzüz, ve, şu an herhangi bir yerde olabilirdik.
And if we had, we would have been entirely different people.
Ve eğer gitseydik, tamamiyle farklı insanlar olurduk.
We'll... We'll walk in, we'll snag a program, and hopefully some dark corner of your brain will remember what you did to that girl.
İçeri girip elimize bir düğün programı alacağız ve beyninin koyu tarafı o kıza ne yaptığını hatırlayacak.
I mean, she's got boobs and a pulse, so yeah, we've got a connection, but not a call-off-your-wedding kinda connection.
Tamam memeleri ve nabzı var yani bir ilişkimiz var. Ama gidip de düğününü iptal ettirecek türden değil.
So... instead of spending time with the woman you love, you've spent this entire trip with your mother, plotting to have a wedding we've already discussed we will have after the baby is born.
Yani sevdiğin kadınla vakit geçirmek yerine gezimizi annenle geçirip, bebek doğduktan sonra evleneceğiz diye konuşmamıza rağmen düğün hazırlıklarına girdin.
We've been through worse.
Daha kötülerini gördük.
And we're going to investigate it.
Ve bunu araştıracağız.
We've saved thousands and thousands of lives by delivering everything from basic medical care and immunizations to advanced prosthetics and sophisticated surgical procedures.
Basit derecede tıbbi bakım ve aşı malzemelerinden ileri seviyede protez ve karmaşık cerrahi ameliyat malzemelerine kadar her şeyi ihtiyaç sahipleriyle buluşturarak milyonlarca hayat kurtardık.
We'll need your passport again for some paperwork, and you should have your car right away.
Bir kaç işlem için tekrar pasaportunuz lazım, ve sonra arabanızı hemen alabilirsiniz.
Where are we on the case?
Tamam, Isabella Stone'nun ve sıradaki hedefi olduğuna inandığımız,
we've got your back 24
we've come too far 17
we've got 373
we've arrived 63
we've been together 23
we've never met 62
we've been compromised 17
we've been over this 197
we've been set up 18
we've got plenty of time 29
we've come too far 17
we've got 373
we've arrived 63
we've been together 23
we've never met 62
we've been compromised 17
we've been over this 197
we've been set up 18
we've got plenty of time 29