We agreed tradutor Turco
4,288 parallel translation
I thought that we agreed to tough it out.
Zor olanı yapmakta bir karar aldığımızı sanıyordum.
Uh, we agreed to, you know, put the time in now for the long haul.
Anlaştık bu konuda, uzun mesafe için zaman koyduk.
- That's what we agreed to.
- Bu konuda anlaştık.
This is not what we agreed to.
Anlaşmamız böyle değildi.
- That's what we agreed to.
- Böyle anlaşmıştık.
Look, we agreed on something.
Bak, anlaştık bir şey üzerinde.
We agreed to protect her from the truth, so I told her you were looking into it.
Onu gerçekten koruyacağımız konusunda anlaşmıştık bu yüzden senin araştırdığını söyledim ona.
We agreed we weren't gonna let Victoria and Emily come between us.
Victoria ile Emily'in aramıza girmesine asla izin vermeyeceğimizi söylemiştik.
We agreed our engagement was strictly business.
Nişanımızın tamamen iş üzerine olduğu hakkında anlaşmıştık.
As we agreed, this meeting is between you and I.
Anlaştığımız gibi, bu görüşme sadece ikimizin arasında.
I thought we agreed to keep our business dealings
Sanmıştımki iş ilişkimizi profesyonel düzeyde korumayı
I know what we agreed, but before I go, I have to tell her.
Anlaşmamızı biliyorum ama ölmeden önce ona söylemeliyim.
Okay, we agreed on that.
Tamam bunda anlaştık.
As we agreed.
Konuştuğumuz gibi.
You still need to pay me what we agreed on.
Anlaştığımız parayı hala bana ödemen gerekiyor.
Look, I know what we agreed to but maybe we're wrong.
Bak, Neye karar verdiğimizi biliyorum ama belki de yanılıyoruzdur.
No. We agreed to keep Annie and Auggie out of the testimony.
Annie ile Auggie'nin tanıklık etmemesi konusunda anlaşmıştık.
We agreed to share the planet If their invasion was successful.
İstilaları başarılı olsaydı dünyayı paylaşacaktık.
I can't believe how easily we agreed on a movie.
Film seçmek konusunda ne kadar kolay karar verdiğimize inanamıyorum.
We agreed that if the alarm was raised it was every man for himself.
Alarm çalarsa herkes kendi başının çaresine bakacak diye anlaşmıştık.
We agreed no such thing.
Öyle bir şey demedi kimse.
The only thing we agreed on was that Krypton was dying.
İkimizin anlaştığı tek şey Kripton'un ölüyor olduğuydu.
And yet, you don't do what we agreed.
Ama nedense sözünü tutmuyorsun.
We agreed that you would lose, but then you win.
Kaybetme sözü verip yarışı kazanıyorsun.
I thought we agreed on the floral theme.
Çiçek desenlide anlaşmıştık hani? Onda karar kıldım.
Now, we agreed on this a long time ago, Raymond.
Bu konuda uzun zaman önce anlasmistik, Raymond.
We agreed that Connor must never find out about you, Cayden,
Connor'un senden haberi olmamasına karar kıldık, Cayden,
Bobby, we agreed on 25 %.
Bobby, % 25'te anlaştık.
We agreed.
- Anlaştık.
It's not what we agreed to.
Böyle anlaşmamıştık.
The microchip and the license, like we agreed.
Mikroçip ve ehliyet, anlaştığımız gibi.
I just thought when we agreed to buy the business from you, that, you know, we...
Düşündüm ki işletmeyi senden almama karar verdiğimiz de, bunu, bilirsin, biz...
I thought that's what we agreed.
Bu konuda anlaştığımızı sanıyordum.
Haven't we agreed that you can stay home alone?
Evde yalnız kalabileceğin konusunda anlaşmamış mıydık?
Even if we agreed, we would take a blind boy in their home?
Biz kabul etsek bile onlar evlerine kör bir çocuğu alırlar mı?
We agreed not to press charges.
Şikâyetçi olmamaya karar verdik.
Second negotiations. We agreed to everything.
İkinci anlaşmada her şeyi kabul ettik.
We have word from the kindergartners. They've agreed to join us.
Anaokulluların bize katıldığı haberini aldık.
She agreed, and we both called Alice.
O da bu fikre katıldı. Ve Alice'i aradık.
We're so grateful you agreed to this date with us.
Bizimle çıkmayı kabul ettiğiniz için çok minnettarız.
Yes, but I thought we'd agreed that I would say it.
Evet ama ben söyleyeceğim diye anlaşmıştık.
But we had agreed 18 pounds.
- Ama 18 poundda anlaşmıştık.
Even though we already agreed to move to Rome.
Roma'ya taşınmaya karar vermemize rağmen.
And during this time we will establish that Dr. Torres agreed to perform a surgery she did not fully understand.
Bu zaman zarfında Dr. Torres'in tamamen anlamadığı bir ameliyat gerçekleştirdiğini ispat edeceğiz.
If I agreed, where are we gonna find someone with a background in chemistry, that is so good, so believable in his skill, he'll convince even The Bishop?
Kabul etsem bile kimya konusunda bir geçmişi olan hatta Fil'i bile ikna edecek kadar iyi ve inandırıcı birini nereden bulacağız?
JP, this is the second time we've agreed to meet. In the 19th century, we'd be practically married.
JP, bu onunla ikinci buluşmamız 19. yüzyılda yaşasaydık, Şu an evli bile sayılabilirdik.
Rut and I fight a lot, but we've always agreed never to fight in front of the children.
Rut ve ben çok tartışırız ama çocukların önünde... her zaman aynı fikirdeyizdir.
Prosecution agreed on terms that we don't file for appeal.
Savcılık da temyize gitmememiz şartıyla kabul etti.
I thought we'd agreed to postpone the launch.
Kalkışı ertelemek konusunda anlaştık sanıyordum.
In the month before October 1973, we saw Arab troop movements, and we unanimously agreed they didn't pose a threat.
EKiM 1973'TEN BiR AY ONCE, ARAPLARIN iLERLEYiSiNi GORDUK. OY BiRLiGiYLE TEHDiT OLUSTURMADIKLARI YONUNDE KARAR KILDIK.
The fact we heard he'd done Stabben didn't make any sense because we had agreed when we did the rock-drop test that it was suicidal.
Stabben'e çıkmış olması, anlamsızdı. Çünkü orada kaya testi yaptığımızda, bunun intihardan farksız olacağını düşünmüştük.