We are not the same tradutor Turco
199 parallel translation
We are not the same, Lawrence.
Aynı değiliz Lawrence.
We are not the same.
Aynı değiliz.
Dad, for the last time, we are not the same age.
Son kez söylüyorum baba. Biz aynı yaşta.değiliz.
Do not forget that we are the same people.
Hatırlıyor musunuz, bir gün onun gençliğinde...
Though we are all made of the same clay, a jug is not a vase.
Hepimiz aynı hamurdan yoğrulsak ta testi ile vazo aynı olamaz.
We hand them over to people who are not ready for them while we go off again into the darkness of ignorance searching for other discoveries which will be mishandled in the same way when the time comes.
Buluşlarımızı buna hazır olmayanlara sunar... sonra yeni buluşların peşinde... cehaletin karanlığına dalarız... ki bunlar da vakit geldiğinde yanlış kullanılır.
We are serving the same cause but not in the same battalion.
Aynı gayeye hizmet ediyoruz ama aynı taburda değiliz.
I knew this moment would come, for the things we believe in are not the same.
Bu ânın geleceğini biliyordum, bizim inandığımız şeyler aynı değil.
She and I, we are not built the same way.
O ve ben, aynı şekilde yaratılmamışız.
Well, there are four of us, and we'd like it open... not if it's all the same to you, that is.
Biz dört kişiyiz ve açık kalmasını istiyoruz sizin için sakıncası yoksa. Ama var.
At home, even though we are in the same room, my wife does not speak to me for hours.
Evde, aynı odada olmamıza karşın eşim benimle saatlerce konuşmaz.
We are not in the same dimension.
Farklı bir boyuttayız.
- Funny, we're not from the same country... - What country are you from?
- Ne komik, aynı ülkenin insanları değiliz...
They don't realize that, um, people fighting for their own freedom... uh, are not gonna be stopped... by just changing your tactics, adding a little bit more sophisticated technology over here, improving the tactics we used last time, not making quite the same mistakes.
Oradaki insanların kendi özgürlükleri için savaştıkları gerçeğini ve asla vazgeçmeyeceklerini fark edemiyorlar. Sadece yeni taktikler geliştiriyorlar. Üstüne biraz daha karmaşık teknolojik imkanlar ekliyorlar.
We must swap watches They are not the same.
Saatlerimizi değiştirmeliyiz. Onlar birbirinden farklı duruyor.
Just because we are neighbours, we do not need to have the same fine meat?
Şunun şurasında komşuyuz, iila ki aynı eti almak zorunda değiliz.
"_ We _ are the people" is not the same as "We _ are _ the people."
" Biz'halkız.'"ile"'Biz'halkız. " aynı değil.
Not now that we know he's working for the same thing we are.
Bizimle aynı şey uğruna çalıştığını bugün öğrenmedik ki.
Colonel, I know this sounds strange, we are all working for the same thing. We are not your enemy.
Albay, bu durumun garip göründüğünün farkındayım ama hepimiz aynı gemideyiz Düşmanınız değiliz.
But beware, we are working for the same person, are not we?
Ama dikkat et, ikimiz de aynı kişi için çalışıyoruz değil mi?
It's the same man we are hunting, is it not?
Peşinde olduğumuz adamla aynı, değil mi?
And if God took one side of Adam and not his rib and created woman, that means they're the same. We all are, everybody is. Don't you see?
Eğer tanrı kadını Adem'in bir kenarından yaratsaydı, hepimiz eşit olurduk.
But we're not actually the same age, are we?
Ama biz seninle aynı yaşta değiliz, değil mi?
No, thanks We are not going the same way
Hayır, Teşekkürler. Aynı yere gitmiyoruz.
Here we are in the same room, and not once have I thought about sitting in the car, closing the garage door, and letting the engine purr me to sleep.
Aynı odadayız ve bir kez olsun bile arabada oturup, garaj kapısını kapatıp motorun sesini dinleyerek uyumayı düşünmedim.
Although the King and I are cousins, we do not eat from the same rack.
Kralla kuzen olmamıza rağmen,... aynı tastan yemek yemeyiz.
We're not from the same jungle, are we?
Aynı ormandan değiliz ama değil mi?
They're not the same as we are.
Onlar bizimle aynı değiller.
The communists told you we were all the same. And I say we are not.
Komünistler size hepimizin aynı olduğunu söylediler.
that happen at the same time it depends on our will and our fate which control us but we can change fate a bit chance is not that important it has more to do with the path we choose than who we are
Bizi kontrol eden kadere ve irademize bağlı. Ama kaderimizi bir az olsun değiştirebiliriz. Şans o kadar da önemli değil.
We are speaking of the same person, are we not?
Aynı kişiden bahsediyoruz, değil mi?
Obviously, we'll do all we can to make sure that ships from two sides... actively engaged in hostilities are not providing defense at the same time.
Şurası açık ki, savaşan tarafların aynı anda bizi korumaya gemi göndermemesi için azami dikkat göstereceğiz.
That we are not of the same blood but we are of the same heart.
Belki gerçekten aynı kandan değil aynı yürekten geliyoruzdur.
A subpoena from the plaintiffs. We are not longer sure whether his interests in this case are the same as ours.
Bu davada onun çıkarlarıyla bizimkinin aynı olduğundan artık emin değiliz.
We are not all the same, Peter.
Hepimiz aynı değiliz Peter.
We should see if the energy signatures are the same or not.
Enerji işaretlerinin aynı olup olmadığını görebilmeliyiz.
I don't know how we came from the same place,'cause you are not my sister.
Nasıl aynı anneden çıktık, bilmiyorum. Ablam değilsin sen benim.
By the way, it's a coincidence that we are staying in the same hotel lt's not a coincidence, it's my friendship, my love
Bu arada, aynı otelde kalıyor olmamız bir tesadüf Bir tesadüf değil O benim arkadaşlığım, aşkım
Duplicate or not, I'm still the same person I was yesterday, and so are all of you... and that means we're going to do everything possible to complete our mission, which is to reach Earth.
Kopya veya değil, dün olduğum kişi ile hala aynı kişiyim ve hepinizde öylesiniz... ve bunun anlamı, mümkün olan her şeyi yaparak görevimizi tamamlamak, yani Dünya'ya ulaşmak.
Well news and entertainment are, like, exactly the same thing anymore so how are we supposed to tell what's real and what's not?
Şey. Haberler ve eğlence artık içiçe girmiş durumda. Neyin gerçek, neyin yalan olduğunu nereden bileceğiz?
We are not the same.
- Evet dediğimde ben yalan söylemiyordum.
Although we are both serving this country with the same purpose we're from different groups and genders, not to mention human and non-human.
İkimizin de amacı aynı : Ölmeyenlerin yok edilmesi ve insanlığın kurtuluşu.
- were closer than that. - In some ways, we are. In other ways, we're not even in the same neighborhood.
Bazı yönlerden evet, bazense uzaktan yakından alakamız yok.
Can we not accept that every killer is not... driven by the same impulses and that there are some impulses... that not every killer kills for?
Her katilin aynı dürtüler tarafından yönlendirilmediğini ve her katilin bazı dürtüler için öldürmediği kabul edemez miyiz?
We are not in the same boat.
Bu yüzden, durumlarımız farklı.
UH, WE ARE NOT MAKING THE SAME MISTAKE TWICE.
Aynı şeyi ikinci kez yaşamayacağız.
I think that I might say that you do not know the North. We masters are not all the same, whatever your prejudice against Milton men.
Bir kumaşçı dükkanında çalışmaya başladım... ve annem o kadar iyi idare etti ki, haftada 3 şilini bir kenara koyabildim.
Are we not in the same conversation?
Aynı şeyden bahsetmiyor muyuz?
But we are born to the same life, you and I, Elizabeth, in which even our gestures are not are own.
Ama siz ve ben, ikimiz de aynı hayata doğmuşuz, Elizabeth bu hayatın içinde, jestlerimiz bile bize ait değil!
But we're not the same, are we?
Ama aynı değiliz, değil mi?
She has talked about the same things again that we are not good enough to look after Deniz, she misses her daughter you should not have got married, mumbo-jumbo.
Döndürdü dolandırdı aynı lafları etti durdu. Yok Deniz'i görünce kızı aklına geliyormuş da yok evlenmeseymişsiniz de bilmem ne.