We can't give up tradutor Turco
259 parallel translation
Why can't we give it all up?
Neden her şeyden vazgeçmiyoruz?
Give him up? We can't!
Onu ele vermek mi?
But do we have to make up our minds now? Can't we just hide it some place where it can't be traced to us and give ourselves time to think it out?
Onu ucunun bize dokunmayacağı bir yere saklayıp kendimize düşünmek için zaman tanısak?
We can't give up this valley and we ain't gonna do it.
Bu ovadan vazgeçemeyiz ve etmeyeceğiz.
- Every time it's harder. - We can't just give up.
- Zorluklar gün geçtikçe çoğalıyor.
Making us give up our horses so we can't get to base and talk.
Üsse gidip konuşmayalım diye atlarımızı serbest bıraktırdı.
I'm afraid we can't give them up.
Ne yazık ki onları veremeyiz.
We can't give up now.
Şimdi vazgeçemeyiz.
Kasai, no matter how we feel, we can't give up.
Kasai, ne hissettiğini biliyorum, ama pes edemeyiz.
Can't we wait until tomorrow to give the baby up?
Bebeği vermek için yarına kadar bekleyemez miyiz?
If we can't find her by then, we'll give up and go home to Shimosa.
Onu orda da bulamazsak..... vazgeçip Shimosa'ya geri döneriz.
No, no, we can't give up any human.
Hayır, hayır, hiç kimseyi feda edemeyiz.
We can't give up now.
Artık geri dönüş yok.
We can't give up our task.
Görevimizden vazgeçemeyiz
We just can't give up... we can't.
Pes edemeyiz... edemeyiz.
We can't just give up.
Pes edemeyiz.
Okay, Mr. Monk, we can't just give up now.
Herkes çok mutluydu. Tamam, Mr. Monk, şimdi pes edemeyiz.
- We can't just give up.
- Vazgeçemeyiz.
We can't give up now.
Şu anda terapiyi bırakamayız.
We can't give up custody of Leonard.
Leonard'ın vesayetinden vazgeçemeyiz.
We can't give up.
Pes edemeyiz.
( Bumblebee ) We gotta get into Wheeljack's old workshop. Don't give up, I know you can do it.
Wheeljack'in eski atölyesine girmeliyiz.
But we can't give up now.
Ama şimdi vazgeçemeyiz.
We can't give up Hidetora... we don't know where he is.
Hidetora'yı nasıl teslim edeceğiz, daha nerede olduğunu bile bilmiyoruz?
We can't give up like this.
Böyle pes edemeyiz.
What I mean is, we can't give up.
Boyun eğemeyiz!
We can't give up, Rodg.
Vazgeçemeyiz, Rodg.
That's why we can't give up.
Onun için vazgeçemeyiz.
- We can't give up.
- Bırakamayız.
We can " t just give her up now!
Ondan şimdi vazgeçemeyiz!
We can't give up.
Pes etmemeliyiz.
But we can't give up.
Ama pes edemeyiz.
"Give us the unhappy, the sad, the slow, the ugly people that can't drive, that they have trouble merging if they can't stay in their lane, don't signal, can't parallel park if they're sneezing, if they're stuffed up, if they're clogged if they have bad penmanship, don't return calls, if they have dandruff food between their teeth, if they have bad credit, if they have no credit missed a spot shaving." In other words any dysfunctional, defective slob that you can somehow cattle prod onto a wagon send them over, we want them.
"Mutsuz olanı, yavaşı, çirkini, araba sürmeyi bilmeyeni otobana düzgün giremeyeni, şeridinde sabit kalamayanı sinyal vermeyeni, paralel park yapamayanı hapşıranları, doldurulmuşları, tıkanmışları yazısı kötü olanları, aramalarınıza cevap vermeyenleri, kepeklileri dişlerinin arasında yemek kalıntısı olanları, az güvenilecekleri bir yeri tıraş etmeyi unutanları bize getirin." Bir diğer deyişle işlevsiz insanları, sakatları bir şekilde vagona tıkıştırabilirseniz bize yollayın, biz istiyoruz onları.
We can't give up our dental plan!
Diş sigortamızdan vazgeçemeyiz!
Rangers- - we can't give up.
Rangerlar, pes edemeyiz.
We can't give up now.
Şu anda vazgeçemeyiz.
Xena, we've both had our share of heartaches... -... but you can't give up on love.
Zeyna, ikimizinde gönül yarası kırıntılarımız var, ama aşktan vazgeçemezsin.
- Ephiny, we can't give up.
Ephiny, pes edemeyiz.
We can't give up now, one week before finals.
Doğru yoldaymışız. Şimdi vazgeçemeyiz.
We can't just give up our home.
Evimizden vazgeçemeyiz.
We can't just give up.
Böylece bırakamayız.
We can't give up two tickets.
İki tane konser bileti veremeyiz.
We can't give up our powers without a fight.
Savaşmadan güçlerimizden vazgeçemeyiz.
Well, we can't just give up.
Öylece vazgeçemeyiz.
Alex, we can't give up.
Alex, vazgeçemeyiz.
We can't just give up on education.
Eğitim vermeyi bırakamayız.
We can't just give up on those wormholes.
O solucan deliklerinden öylesine vazgeçemeyiz.
Which means we can't give up, all right?
Bu da pes edemeyiz demek oluyor, değil mi?
We can't give you more pain medication because we need to keep your blood pressure up.
Sana daha fazla ağrı kesici veremeyiz, çünkü kan basıncının düşmemesi gerekiyor.
- We can't give up.
- Vaz geçemeyiz.
Oh, Ralph, we can't just give up just like that.
Ralph, bu şekilde pes edemeyiz.
we can't leave 63
we can't 1514
we can't afford it 60
we can't do it 50
we can't do anything 50
we can't wait 112
we can't stop 49
we can't get out 36
we can't have that 76
we can't go back 57
we can't 1514
we can't afford it 60
we can't do it 50
we can't do anything 50
we can't wait 112
we can't stop 49
we can't get out 36
we can't have that 76
we can't go back 57