We could do it together tradutor Turco
78 parallel translation
If I could sell the show, everyone could come back and we could do it together, like in the old days.
Şovu satabilsem, hepsi geri gelebilir ve eski günlerdeki gibi birlikte yapabiliriz.
We could do it together.
Birlikte yapabiliriz.
We could do it together.
Bunu birlikte başarabiliriz.
- We could do it together if you want.
- İstersen birlikte yapabilriiz.
We could do it together.
Beraber yapabiliriz.
- We could do it together. - Go away.
- Birlikte yapabiliriz.
I thought that maybe we could do it together, like a Valentine's present.
Belki beraber yaparız diye düşündüm, Sevgililer Günü hediyesi gibi.
But then Bevan stepped up. He said we could do it together.
Sonra Bevan, birlikte yapabileceğimizi söyledi.
I, uh- - I didn't say anything, because I figured we could do it together.
Daha önce bir şey demedim çünkü birlikte dalgamızı geçeriz diye düşündüm.
Maybe we could do it together... split the profits.
Belki daha sonra beraber yaparız. Kârı bölüşürüz.
It'd Be Great If We Could Do It Together.
Birlikte yaparsak harika olur.
- We could do it together.
- Birlikte yaparız.
Because it's awesome we could do it together
Beraber yapmak çok güzel olurdu.
I mean, we could do it together, you know?
Birlikte üstesinden gelebiliriz.
I thought of what you said about swatting... I thought we could do it together... at your place... tonight.
Söylediklerini düşündüm işte bu gece yapabiliriz.
I figured we could do it together as father and son.
Diyorum ki baba oğul çekelim biraz.
Girl, we could do it together.
Tatlım, bunu birlikte yapabiliriz.
Girl, we could do it together.
- Tatlım, bunu birlikte yapabiliriz.
Well, I know how much you like playing it, so I thought we could do it together.
Bu oyunu ne kadar sevdiğini biliyorum o yüzden birlikte oynayabiliriz diye düşündüm.
You know, Bucky, I was thinking since you've never done it with any of the girls in your videos and, you know, I've never done it, either I was thinking that maybe we could do it together.
Baksana, Bucky, düşündüm de... videolarındaki hiçbir kızla o işi yapmadığın için... ve ben de hiç yapmadığım için... birlikte yapabiliriz diye düşündüm.
We could do it together.
Beraber tutarız.
We could do it together.
Bunu beraber yapabiliriz.
I thought we could do it together.
Birlikte yaparız diye düşündüm.
So, I just thought, you know, we could do it together.
Birlikte söyleriz diye düşündüm.
We could do it together.
Birlikte de yapabiliriz.
We could do it together.
Bunu ikimiz yapabiliriz.
I mean, we could do it together, you know?
Yani birlikte, yapabiliriz, olur mu?
So unless we wanna go stone criminal... that means doing bank jobs or blackmail... or fencing stolen Oriental treasure... the best thing we could do is go back to see the D.A. in Sacramento... run this by him, see if we can work it out together.
Azılı suçlular olmak istemiyorsak... yani banka soygunculuğu, şantaj... ya da çalıntı mal satışı gibi işlere bulaşmayacaksak... yapabileceğimiz en iyi şey, Sacramento'daki bölge savcısına gidip... onunla konuşup bu işi halletmeye çalışmak.
You see, I knew we could do it, if we worked together.
Neredeyse tüm gücümü kullandım.
Together we could do it.
Birlikte yapabiliriz.
I thought it would be something nice we could do together.
Birlikte gitmek hoş olurdu diye düşündüm.
I thought it'd be something we could do together.
Beraber yapabileceğimiz bir şey olacağını sanıyordum.
You might wanna think about it because maybe we could do something together.
Bu konuda düşünmek istersen belki beraber bir iş çıkarabiliriz.
I thought that if we could do this one thing together, something that you cared about, that it might help our relationship.
Delta Flyer hala önde.
But we could do something about it if we were together.
Ama birlikte olsaydık bir şeyler yapabilirdik.
A big part. I thought it was something that we could do together.
En büyük sebebi. Birlikte yapabileceğimiz bir şey olduğunu düşündüm.
With both of us together, then, of course, we could possibly do it in, oh, eight years.
Birlikte çalışırsak, muhtemelen sekiz yılda tüneli tamamlayabiliriz.
I wish I didn't do it actually because I I was really hoping that maybe we could get together for coffee, or something because I though you were really nice and... um... y'know, I don't meet that many people who are nice to me.
Keşke yapmamış olsaydım çünkü ben aslında belki buluşup bir kahve falan içeriz diye ummuştum çünkü bence gerçekten çok iyisin.
I always thought if he could just get it together, grow up... maybe we could do it.
Chris hayatına çeki düzen verir, büyürse, belki başarırız diye düşünmüştüm hep.
I thought it might be something fun we could do together.
Birlikte bir şeyler yapmamız eğlenceli olur diye düşündüm.
It was something we could do together.
Birlikte yapabileceğimiz bir şey olur diye dedim.
You know, I started playing golf last year because my dad plays golf, you know, Don plays golf, so I thought it might be something we could do together.
Biliyor musun, geçen sene, babam golf oynadığı için golfe başladım. Don'da oynuyor, beraber yapabileceğimiz bir şey olur diye düşündüm.
So if we do it again Then I think you could call it sleeping together, right?
Yani eğer bir daha yaparsak sanırım o zaman doğru olur, değil mi?
But we could do it'cuz we're together.
Bunu beraber yapmamız güzeldi.
It could be like a task, or a project that we do together.
Bu beraber yapacağımız bir görev ya da bir proje olabilir.
It's something that we could all do together.
Hep birlikte yapabileceğimiz bir şey.
It's something we could do together.
Beraber uğraşırız.
- Why? It would give us something that we could do together.
- Birlikte yapabileceğimiz bir şey olur.
It was already so capable of hyper-realistic sensory input, all I had to do was find a way that we could experience it together.
Programın hiper-gerçekçi girdi imkanı zaten vardı. Tüm yapmam gereken, bunu beraber deneyimlememizin bir yolunu bulmaktı.
Together we could do it!
Birlikte yapabiliriz!
Man, it'd be cool if we could do something together, though, you know?
Dostum, yine de birlikte bir şeyler yapabilsek çok iyi olurdu.