We don't have it tradutor Turco
2,947 parallel translation
We don't even have time for it.
Düzenlemeye bile zamanımız olmuyor.
The data is piling up and we know how to do it, we just don't have enough data to tell you today what the answer is.
Veri birikiyor ve bunu nasıl yapacağınızı biliyoruz,.. ... sadece cevabın ne olduğunu bugün söylemek için yeterli veriye sahip değiliz.
"It's true we don't have a lot of money,"
" Çok paramız olmadığı doğru,
Not that we're gonna have it in the future, but we definitely don't have it now.
İleride olacağından değil ama, şu an kesinlikle paramız yok.
I don't know. Maybe we should have it bronzed.
Bilemedim ki, altın mı kaplatsak?
Relax, Gina, we don't have to make up a story, because we lived it.
Rahat ol, Gina. Hikâye uydurmamıza gerek yok. Zaten onu yaşadık.
If you don't like something and you have a better idea, we'll change it.
Eğer bir şeyi beğenmezseniz ya da daha iyi bir fikriniz olursa, değiştiririz.
Well, why don't we pop into the kitchen and get you some lard or refined sugars or whatever it is you generally like to eat, while we have a nice little chat with Mr Mullen?
Öyleyse, biz Bay Mullen ile konuşurken sen de mutfağa geçip de biraz domuz yağlı ya da rafine şeker veya genelde ne yemeyi seviyorsan ondan yemiyorsun?
We have the formula... it's being made up right now... and we don't need you any more!
Gerçek şu ki, formül bizde, şu anda yapılıyor ve artık sana ihtiyacımız yok.
We don't have it.
O da bizde yok.
It just seems like we have a bunch of stuff That we don't need... big-screen TVs, two cars, a really big house.
İhtiyacımız olmayan bir sürü eşyamız var... büyük ekran TV'ler, iki araba, gerçekten kocaman bir ev.
I'm never gonna understand it, and I also don't understand why we have to talk about this today.
Bunu hiç anlamayacağım ve aynı zamanda neden bu konuyu konuştuğumuzu da anlamıyorum
Maybe we don't get to have it all.
Belkide herşeye sahip olmak zorunda değiliz.
We don't have it.
Bizde değil.
And you don't have to keep repeating it! We've established where it is!
Sürekli tekrarlayıp durmak zorunda değilsin.
Well, we don't have the shooter but we do have the sniper rifle - - the sale order shows where the gun was made, when it was shipped, and then it landed at the Pryon Group.
Tetikçiyi bulamadık ; ama tüfeği bulduk. Sipariş evrakları nerede yapıldığını ve nereye yollandığını gösteriyor. Pryon Grubu'na teslim edilmiş.
We don't have to pretend this is more than it is.
Bundan fazlasıymış gibi davranmamıza gerek yok.
'Cause even though it's positive to throw rocks for your team, it's negative for the people and buses who are getting hit by the rocks. Yeah, like it's negative for Donnie to have one eye, but it's positive he has a patch so we don't have to see his head meat.
Evet, tıpkı Donnie'nin tek gözünün olması kötü bir şey ama gözünün o halini görmememiz için göz bandı takması iyi bir şey.
We don't have to say it, do we?
Bunu belirtmemize gerek yok, değil mi?
Well, we don't have the whole list and he could be on it.
Elimizde tam liste yok, listede onun adı da olabilir.
Even better, because now we don't have to make it quick so you could be home in time for Alf.
Daha bile iyi olacak. Çünkü Alf'i seyretmek için eve koşman gerekmiyor.
Hey, look, we don't have a warrant for her arrest, so it's this or nothing.
Bak, onu tutuklamaya iznimiz olmadığına göre başka şansımız yok.
We don't have to do it.
Uygulamak zorunda değiliz.
Your thoughts. Well, granted, we don't have big city amenities. But I think we more than make up for it with friendly faces and hand-working hards.
Diyebilirim ki bizim büyük şehirlerde olanlar gibi tesislerimiz yok, bunun yerine sahip olduklarımız samimi yüzler ve elişken çallar çalışkan eller.
It's just, I don't think that we have to lose either one of them.
Ben, birini kaybetmek zorunda olduğumuzu düşünmüyorum.
I don't know what you're here for, but if it's what I think it is, we only have 15 minutes.
Ne için buradasın bilmiyorum ama düşündüğüm şey içinse sadece 15 dakikamız var.
Oh, it's cool, we don't have to do, like, the name thing.
Sorun değil. Bu isim olaylarına falan girmek zorunda değiliz.
If I don't answer it, she'll come over, because we have the flu, remember?
Cevap vermezsem buraya gelir. Zira biz grip olduk, unuttun mu?
You don't know that, though. We could all have it.
Bunu bilmiyorsun ama, hepimiz kapmış olabiliriz.
And right now, in terms of the manpower, we don't have it.
Şu anda, adam gücü açısından ona sahip değiliz.
We don't have it, and they know it.
Sahip olmadığımızı onlar biliyor.
I'll look into it, but... John, I don't think we have anything else to go on.
Biraz araştıracağım ama John, üzerinden devam edebileceğimiz hiçbir şey yok.
Nikolai, it's not that I don't - am not very fond of you, I mean, we have such history together, and...
Nikolai, sana düşkün olmadığımdan değil bizim bir geçmişimiz var ve...
I don't know, but I'll say this. Even though tomorrow I may have no recollection of what we did in here, I will always remember it in hea.
Ama sana şu kadarını söyleyeyim yaptıklarımıza dair, yarın hiçbir şey hatırlamasam bile, burada her zaman hatırlayacağım, burada.
He can whistle for it. We don't have that kind of money now.
Bunu söylemek onun için kolay, ama şu an o kadar paramız yok.
We don't know, it may have been a thief.
Hırsız olup olmadığını bilmiyoruz.
We don't have it in taupe.
Elimizde bunun boz rengi yok.
I know it isn't fun to be stuck inside, but sometimes we have to put up with things that we don't like in order to get what we want.
İçeride tıkılıp kalmak güzel değil farkındayım ama bazen yapmak istemediğimiz şeyleri yapmak zorunda kalırız.
- Why don't we have it now?
- Neden şimdi tartışmıyoruz?
It takes all the pressure off, and we don't have to worry about the sexual stuff.
Erotik kısım hakkında endişelenmeyiz, böylece üstümüzdeki baskı da kalkmış olur.
We still don't do that. We have evidence that, although Mars is very cold now, has a very thin atmosphere, it once had a thick atmosphere, blue sky, clouds, rain, liquid water... the ingredients we think would be possible for life. MORRISON :
Elimizde Mars'ın çok soğuk olduğuna dair bulgular var.
Earth and the Moon and between the Earth and Mars, so it makes complete sense that we do have this secret private program that maybe even a lot of guys inside NASA themselves don't know about.
ateşleme sistemleri üzerinde çok büyük ilerlemeler yapıldığını görürsünüz. Yani bütün bir gizlilik programı var. NASA'nın içerisindeki birçok kişinin bile bu programdan haberi yok.
There's pretty good circumstantial evidence that a comet might have been important to life, but we don't really have - - if we're C.S.I., if we're the comet science investigators trying to prove it,
Bir kuyruklu yıldızın yaşam için önemli olabileceği hakkında oldukça iyi ayrıntılı kanıtlar var. Ancak gerçek bir kanıtımız yok. Eğer olay yeri inceleme ekibi olsaydık...
Olivia, I don't have time to go into it, but do you remember what we talked about before I left?
Olivia, açıklayacak zamanım yok, ancak ayrılmadan önce konuştuklarımızı hatırlıyor musun?
I don't know what planet you're from, but here on Earth, we have a little expression for those who trespass, and it goes something like, "Get the hell off my planet or I'll blow your brains out."
Hangi gezegenden geldin bilmiyorum, Dünyaya izinsiz girenler için bir lafımız vardır. "Gezegenimden defol yoksa beynini patlatırım."
Because we don't have to do it.
- Çünkü yapmak zorunda değiliz.
it's only about 8 : 15 And we don't have to be out Of this apartment'til 10.
saat yalnızca 8 : 15 ve biz saat 10 da burayı terk etmek zorundayız yani?
We don't have time Let's fucking get to it!
Şu lanet işe başla artık!
That point we don't have any proof, he knows it.
Şu durumda elimizde kanıt yok, o da bunu biliyor.
I'll have to check with my intern, but why don't I get you on the air and we talk about it?
Asistanımla kontrol edeceğim ama neden sizi yayına almıyorum ve bundan bahsetmiyoruz?
Well, we don't really have the time to build that kind of technology, and like I said before, you know, the only way to make sure we really hit that target on the nose is if someone's right on top of it.
Daha önce dediğim gibi böyle bir teknolojiyi üretecek zamanımız yok. Hedefi vurduğumuzdan emin olmak için birisinin onun üzerinde olması gerekir.
we don't know each other 51
we don't have much time 440
we don't have one 55
we don't have 70
we don't have any 57
we don't 1406
we don't have anything 45
we don't know 1067
we don't have time for that 61
we don't care 92
we don't have much time 440
we don't have one 55
we don't have 70
we don't have any 57
we don't 1406
we don't have anything 45
we don't know 1067
we don't have time for that 61
we don't care 92