We don't have time for that tradutor Turco
199 parallel translation
We don't have time for that now anyway.
Zaten şimdi zamanı değil.
We don't have any time for that.
Bunun için fazla vaktimiz yok.
We don't have time for a drink... but we've been thinking that we'd have you over for supper someday.
İçki içmeye vaktimiz yok bir gün bize yemeğe gelirsin diye düşünüyorduk.
Spock, we don't have time for that.
- Buna zamanımız yok.
Mr. Spock, we don't have time for that.
- Buna vaktimiz yok.
So we'll have to let it go at that for the time being since we don't have any alternative, and I really can now get on with my game.
Bu durumda herhangi bir seçeneğimiz olmadığına göre, şimdilik her şeyi oluruna bırakacağız, ve şimdi gerçekten ben kendi oyunuma devam edebilirim.
We don't have time for that, honey! Let's go!
Bunun için zamanımız yok tatlım, Hadi gidelim!
You said you wanted to rest. We don't have time for that anymore.
Demiştim, ama devam etmeliyiz.
We don't have time for that!
Buna vakit yok.
- We don't have time for that.
- Bunun için zamanımız yok.
We don't have time for all that.
Bunun için vaktimiz yok.
We don't have time for that now.
Zamanımız yok.
We don't have time for that.
Onun için zamanımız yok.
- We don't have time for that.
- Buna zamanımız yok.
No, no. We don't have time for that.
Hayır, o kadar zamanımız yok.
We don't have time for that.
Bunun için zamanımız yok.
Once, when I asked how come my luggage forgot to be put in the car. The other time, for the hour that Oprah was on, which is remarkable since we don't have a TV.
Birincisi, benim bavulumun nasıl oluyor da, arabaya konmasının unutulduğunu sorduğumda ikincise de, Oprah'ın şovu başladığında, ki bu dikkate değer....... çünkü televizyonumuz yok.
This is the Justice Department. We don't have time for that.
- Burası adalet bakanlığı...
But we don't have time for that, do we?
Ama vaktimiz yetmez, değil mi?
I could spend days taking this thing apart to learn how it works but we don't have time for that right now.
Bu şeyin nasıl çalıştığını öğrenmek için günlerimi verebilirim ama şu anda bunun için vaktimiz yok.
Naw, naw, we don't have time for all that.
Nasılsın? Anlat bize dostum.
We don't have time for that now.
- Şu anda bunun için zamanımız yok. - Sorun ne?
I mean, we don't have the same concept of time that, for instance, people do.
Bizim zaman kavramımız farklıdır, şey mesela insanlarınkinden.
See you the next time we, um... We, uh... Sorry, Father, I hope you don't mind me asking but... what have you got a padlock on that door for?
Görüşmek üzere ve şey umarım kusuruma bakmazsınız ama bu kapıda niçin kilit var?
I'm sorry, Bullwinkle, we don't have time for that!
Üzgünüm, Bull winkle, bunun için zamanımız yok!
I don't think we have the time for that.
Bunun için vaktimiz olduğunu sanmıyorum.
we don't have time for that.
Bunun için vaktimiz yok.
I don't think we'll have the time for that.
O kadar vaktimiz olduğuna emin değilim.
That's a fairy tale doctor and I'm sorry, but we don't have time for that.
Bu bir masal. Buna vaktimiz yok.
I want to let you rest, but it seems like we don't have the time for that.
Dinlenmen için sana izin vermek istiyorum, lakin bunun için zamanımız yok gibi geliyor.
Mr. Kim, I understand that you're scared, but we don't have time for second thoughts.
Korkmanızı anlayabiliyorum Bay Kim ama tereddüt edecek vaktimiz yok.
I'd kick your ass, but we don't have time for that right now.
Senin kıçını tekmelemek isterdim ama şu an buna zamanım yok.
We don't have time for that, DarreII, so from now on you put up or you shut up.
Bunun için vaktimiz yok, o yüzden şu andan itibaren ya katıl ya da sus.
We don't have time for that.
Bunun için vaktimiz yok. O da katılıyor.
- We don't have time for that.
- Buna vaktimiz yok.
We don't have time for that.
- Buna vaktimiz yok.
We don't have time for that.
Bunun için zamanımız yok...
We don't have time to go looking for some deserted asteroid... if that's what you mean.
Eğer demek istediğin terkedilmiş bir asteroid bulmaksa... bunun için zamanımız yok.
WELL, YOU KNOW WHAT, YOU DON'T HAVE TO WORRY ABOUT THAT ANYMORE, BECAUSE FOR THE REST OF MY TIME HERE, WE ARE NOT HUSBAND AND WIFE, OK?
Bunun için endişelenmene gerek yok çünkü burada kaldığım süre boyunca evli değiliz artık!
We don't have time for all that, Chef!
Bunlara ayıracak zamanımız yok, Chef!
We don't have time for that, Howard.
Bunun için zamanımız yok, Howard.
We don't have time for that!
Bunun için zamanımız yok!
We don't really have time for that,'cause we gotta hit the road.
Buna gerçekten zamanımız yok, çünkü yola çıkmalıyız.
In the past, I've encouraged them to ask questions... but we don't have time for that now.
Geçmişte, soru sormaları için onları ben teşfik ettim... ama şimdi buna ayıracak zamanımız yok.
No, we don't have time for that, honey.
Hayır, bunu için fazla zamanımız yok, tatlım.
We don't have time for that, dude!
Bunun için zamanımız yok adamım!
But we don't have time for that we've been forced to sow late before
Ama bunun için vaktimiz yok. Daha önce de geç ekim yapmak zorunda kaldığımız olmuştu.
We don't have time for that.
Bunu için vaktimiz yok.
We don't have time for that.
Yeterince zamanımız yok.
but it seems like we don't have the time for that.
Dinlenmeni isterdim, ama buna zamanımız yokmuş gibi görünüyor.
- We don't have time for that right now.
- Zamanımız yok. - Pazarlık etmiyorum.