English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ W ] / We have to go home

We have to go home tradutor Turco

224 parallel translation
Do we have to go home so soon?
Eve hemen mi gitmek zorundayız?
We have to go home.
Eve dönmemiz gerekiyor.
No, we have to go home.
Hayır, eve gitmemiz gerek.
That don't mean we have to go home in it.
Bu onunla dönmemiz gerektiği anlamına gelmez.
Say, my little friend, we have to go home now.
Küçük arkadaşım... şimdi evimize gitmeliyiz, tamam mı?
We have to go home now, E.T.
Artık eve dönmeliyiz E.T.
We have to go home on Tuesday.
Salı günü eve gitmek zorundayız.
We have to go home in four days?
Dört gün sonra eve mi gitmemiz gerekiyor?
- We say we're frightened and we have to go home.
- Korktuğumuzu söyleriz ve eve gitmemiz gerektiğini.
You mean he came all the way to Mexico without turning in a report and for that we have to go home?
Raporunu değiştirmeden Meksiya geldiğini söylüyorsun ve bunun için eve dönmek zorunda mıyız?
We don't have to go home.
Eve gitmemiz gerekmiyor.
Look... instead of using the money we have left to go home, couldn't we make a fresh start here?
Bak...
We'll go home and everything will be fine. All you have to do is just leave it to me.
Sen her şeyi bana bırak.
And we have such a lovely time, and then they have to go home.
Çok iyi vakit geçiririz ve sonra gitmeleri gerekir.
Let's go back home, we have to dig up the vegetable garden.
Eve dönelim. Sebze bahçesini çapalamamız gerekiyor.
Jan, we have to go back home!
Jan, eve geri dönmeliyiz!
We just have to go home tomorrow.
Ama yarın eve dönmek zorundayız.
we won't have a home to go to.
geri dönecek bir evimiz olmayacak.
We'll have to get the wasps in their nests, and they don't go home till after dark.
Eşek-arılarını yuvalarında yakalamak zorundayız... ve gece çökene dek evlerine dönmezler.
And Sean and George will go home if we have to say in Snoozerville.
Snoozerville'de kalırsak, Sean ve George eve gideceklerini söylediler.
Either we go out together and have some fun... or you go back to your boring home, as usual, and I go back to mine.
Ya birlikte dışarı çıkıp biraz eğleniriz... ya da her zamanki gibi sen kendi sıkıcı evine gidersin, ben de kendiminkine.
We used to have to get up every morning, at six o'clock and clean the newspaper, go to work down the mill, fourteen hours a day, week in, week out, for sixpence a week, and when we got home, our dad would thrash us to sleep with his belt!
Sabah 6'da kalkıp gazeteyi temizlemek değirmene işe gitmek, sürekli günde 14 saat çalışmak zorundaydık. Haftada 6 peniye. Eve dönünce de babamız bizi kemeriyle döve döve yatağa yollardı.
"... the land, the cows, the horses and we'll go to Brazil "We'll set up home there, have kids there... "... because here those bastards will take everything off you "
Ve biz de Brezilya'ya taşınırız orada yeni bir yuva kurar, çocuk sahibi oluruz çünkü bu piç kuruları her şeyini elinden alacak. "
I think you oughta go home and take a rest because we're gonna have to watch him for two days under sedation.
Ama bence siz eve gidip dinlenmelisiniz çünkü ona sakinleştirici verip iki gün müşahede altında tutacağız.
- I want to go home! Tad, we have to let — Okay. We have to let the engine —
Tad, motorun düzelmesini bekleyeceğiz.
You always have to go home, no matter what we do.
S * ktir!
We have to go by the office pick up your things, and take you home.
Ofise gidip eşyalarını alıp seni eve bırakmalıyım.
Before we go home to spend Christmas with our families, why not have a celebration right here? St. Olaf style.
Noel'i ailelerimizle birlikte geçirmeye gitmeden önce neden burada St. Olaf tarzı küçük bir kutlama yapmıyoruz?
- We'll have to go home in the dark.
- Karanlık basınca evde olmalıyız.
In half a chromon we're not going to have a sorceress to go home to.
Yarım kromon sonra Büyücü'müzü kaybedeceğiz ve bir evimiz kalmayacak.
Then we'd have to go home We'd have to go to bed
# Uğraşırken annemiz iğne iplikle #
If we empty the cistern, we'll have to go home.
Eğer sarnıç boşalırsa, eve dönmek zorunda kalırız.
We'll have to go home.
Eve gitmeliyiz.
How come we have to go to church and Dad gets to stay home and watch cartoons?
- Neden biz kiliseye gidiyoruz da ama babam evde kalıp çizgi film izleyebiliyor?
We have to go to work and come home every day and never wonder about the walls and the wires... And do nothing we want to do.
Her gun ise gidip, eve donmeliyiz,... ve asla duvarlarla ve tellerle ilgilenmemeliyiz... istedigimizi yapamayacagiz.
We'll send the real uncle home and go to the bank to nab the fake one. He must have gone to the bank. Don't worry.
Bankaya gitmiş olmalı.
She's got a bunch of kids home, so we really do have to go.
Evde bir sürü çocuğu var, gitmek zorundayız.
We'd weave on down to Aunt Maddie's and pick up a sweet potato pie then go back home, the folks would pass out and I'd have me that sweet potato pie all to myself.
Biz Maddy halaya uğrayıp ondan patatesli turta alır sonra da eve dönerdik. Hane halkı sızmış olurdu. Bütün turta bana kalırdı!
Before, I thought it would be a big party. Everybody will dance and have a good time. And then we'd go home, take aspirin, go to bed, and that's that.
Önce büyük bir parti olacak herkes dans edip, iyi vakit geçirecek ve sonra eve gidip, birer aspirin alacak ve her şey bitecek sanmıştım.
Maybe a few hours of sleep before we have to go to that funeral home?
Cenaze evine gitmeden önce belki birkaç saat uyumak?
All we have to do is score the first touchdown and we get to go home.
Tek yapmamız gereken, onlardan önce gol atıp, eve gitmek.
We have to find a way to get down and get Mommy and go home. Okay?
Aşağıya inip, annenizi alıp, eve gitmenin bir yolunu bulmalıyız, tamam mı?
Because we can never go home... our lives have been spent in transit, wandering from world to world.
Eve asla dönemeyeceğimizden gezegenden gezegene göçebe hayatı sürdük.
In time, we will create a small colony... until one day when we go out to create a world of our own... a homeland for those who have no other home.
Bu sırada küçük bir koloni yaratıp kendi dünyamızı yaratana, göçebelerin vatanı olabilecek bir yer bulana kadar.
We had to let them go home, and one of them now has have a lid of Jamaican grass because of you!
Ama boş çıktılar. — Ama.. Eve gitmelerine izin vermek zorunda kaldık.
We'll both go home, and if we're lucky, we'll never have to see each other again.
İkimizde evlerimize gideriz, ve şanslıysak, bir daha birbirimizi görmek zorunda kalmayız.
I can't go to any of the colleges that accepted me, and I can't stay home cos we no longer have one.
Beni kabul eden üniversitelerden hiçbirine gidemiyorum. Evde de oturamıyorum çünkü artık bir evimiz yok.
We have to go deal with that home-school kid.
Gidip o ev-okullu çocuğun icabına bakmalıyız!
Look, look. If we don't go do this, you ain't gonna have no home to go to.
Bakın, bakın, eğer bunu yapmazsak yarın evinize el koyacaklar.
If we play a tough team first up, we might have to pack our bags and go home immediately.
İlk maçta sağlam bir takımla oynarsak, bavullarımızı toplayıp hemencecik eve dönmek zorunda kalabiliriz.
Okay, they're very scary, but they're gonna come after us instead of Kate at midnight, so all's we have to do is go home and wait for them.
Pekala, çok korkutucular ama gece yarısı Kate yerine bizim peşimizden gelecekler yani tek yapmamız gereken eve gidip gelmelerini beklemek.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]