We have work to do tradutor Turco
864 parallel translation
We have work to do with our bocce!
Biraz bocce oynamamız gerekiyor!
We have work to do.
Yapacak işlerimiz var.
- We have work to do.
- Çalışmamız gerek.
We have work to do.
Çalışmamız gerekiyor.
We have work to do here.
Bizim, burada yapacak işlerimiz var.
Ah, we have work to do.
Yapacak bir işimiz var.
- We have work to do- - - Of course you're right, but... - couldn't we just rest for another hour and- -
• Çalışmamız gerekiyor - • tabii ki haklısın, fakat... • diğer işler için biraz daha dinlenmeliyiz -
It's late and we have work to do.
Geç oldu ve yapacak işlerimiz var.
We have work to do.
Yapılacak işler var.
We have work to do.
Yapacak işimiz var.
We have work to do, Barbara
Yapacak işlerimiz var Barbara.
We have work to do in Brandeston.
Brandeston'da yapacak işlerimiz var.
We have work to do down south in Lavenham.
Lavenham'da yapacak işlerimiz var.
Join me and my beloved, for we have work to do to bring her back to life.
Sevdiğimi geri getirmek için yapacağımız işler olduğundan bana ve sevdiğime katıl.
If you're done socializing, we have work to do.
Yeterince dostluk kurduysan, işimize bakalım.
We shall have to do a little ground work on that.
Küçük bazı altyapı çalışmaları yapmamız gerekecek.
I'm afraid we're gonna have to do some work on her English, Henry.
Korkarım İngilizcesi üstünde biraz çalışmalıyız Henry.
Come on, we're going to have a lot of work to do.
Çünkü kimse açıklayamaz. Hadi, daha çok işimiz var.
But here we all... We all eat and work together... and so you won't upset that system, You will have to do it our way.
Ama burada, hepimiz birlikte yemek yer, birlikte çalışırız.
Why do we have to work like this?
Neden böyle çalışmak zorundayız?
We have some work to do.
Yapacak işimiz var.
We have more important work to do.
Yapacak daha önemli bir görevimiz var.
It will be autumn, soon. Rains. And we have so much work to do.
Önümüzde yağmurlu bir sonbahar ve yapacak çok iş vardı.
We have mechanical work to do.
Gel buraya, Uzun bir yolumuz var.
We have a lot of work to do.
Yapılacak çok iş var.
We have a lot of work to do.
Yapacak çok işimiz var.
We have a lot of work to do.
Daha yapacak çok işimiz var.
Thanks to the work you forced us to do we now have a weapon that leaves you powerless.
Bizi zorla çalıştırmanın neticesinde Fantomas gizlice, insanları etkisiz hale getiren bir cihaz geliştirdik.
Do you think it will work? We have to try it.
- Sence işe yarar mı?
After months of meticulous police work, we have managed to piece together a picture of what we think the crooks will do.
11 polis araştırmasının ardından parçaları bir araya getirdik. Ve gayet somut şeyler bulduk.
Now, do you work for us or do we have to get rid of you?
Bizimle işbirliği yapın yoksa sizden kurtulmamız gerekecek.
We have much work to do, Uma.
Yapacak çok işimiz var, Uma.
We have more important work to do.
Yapacak önemli bir işimiz var.
Sargon has a plan. We have much work to do.
Sargon'un bir plânı var.
If you'd have listened, we could've had a nice little house you could've got a decent job and gone to work the way that other men do.
Eğer dinlemiş olsaydın, küçük ve güzel bir evimiz olabilirdi... sen de düzgün bir iş bulup diğer erkeklerin yaptığı gibi işe gidebilirdin.
We might have to work as hard over there as we do here at home.
Orada burada çalıştığımız kadar çok çalışmamız gerekebilir.
... Dear Meg,... We're on our way to Dresden where we, ll have to do some work for the Germans.
"Sevgili Meg." "Şu anda Almanlar adına çalışmak üzere Dresden'e gidiyoruz."
It's strange that all the guys disappear when we have to do this kind of work.
Bu tür işleri yapmaya kalkınca erkekler hemen ortadan kayboluyor.
Still have a mountain of work to do, and lots of things we need.
Hala yapacak çok iş var, ve ihtiyacımız olan birçok eşya.
We have a lot of work to do but we haven't forgotten you.
Bizimde işlerimiz çok ama biz seni hiç unutmadık.
All we have to do for it to work is avoid making two mistakes.
Bir profesörün kızı gibi bile görünmüyorum.
We still have some patch work to do on the tent.
Çadırda yamanacak birkaç yer daha var.
Now, we have some work to do.
Şimdi yapacak işlerimiz var.
I have a lot on my mind, and we got a lot of work to do.
Kafamda bir sürü şey var, yapacak çok işimiz var.
This work will be dangerous, but we have to do it... in order to survive.
Çalışmak bizim görevimiz. Bu iş tehlikeli, fakat hayatta kalmak için... bu işi yapmalıyız.
For Alter Vishkower's son-in-law, we have to do our best work.
Vishkower'ın damadı için bunu değiştir, en iyi çalışmayı çıkartmalıyız.
Come, Zelig, we have a lot of work to do. All with God's help, amen.
Gel, Zelig, yapacak çok işimiz var.
We have holy work to do. Let's go.
- Kutsal işlerimizi yapmalıyız.
What do you think, we have no work to do?
Ne sanıyorsunuz, yapacak işimiz yok mu?
Actually, we have some work to do.
Aslında, bizim yapacak işlerimiz var.
We have had to do all your work.
Senin işlerinin hepsi bize kaldı.