English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ W ] / Weren't

Weren't tradutor Turco

36,838 parallel translation
We wouldn't ask you if it weren't important.
Önemli olmasaydı, bunu sana sormazdık.
Thought you said you weren't gonna be able to get any more of that.
Daha fazlasını elde edemeyeceğini söylediğini sanıyordum.
Well, you didn't work together, you weren't friends, and yet you wanted to see crime scene photos of her dead.
Arkadaş da değilsiniz. Ama her ne hikmetse cinayetin olay yeri resimlerini görmek istiyorsunuz.
Wish we weren't so far from my parking space.
Keşke park yerimden bu kadar uzakta olmasaydık.
You know what they say, if you remember the parties at Wharton, you weren't there.
Ne derler bilirsin. Wharton'daki partileri hatırlıyorsan gitmemişsin demektir.
You weren't here, were you?
Sen de gitmedin, değil mi?
You really weren't mad about the interview?
Röportaj olayına cidden kızmadın mı yani? Biraz kızdım.
Weren't they happy here?
Burada mutlu değiller miydi?
Figaro. ‭ I just wanted to remind you that if it weren't for the Republicans, we could have
- Figaro. - Hatırlatmak isterim ki eğer cumhuriyetçilerle alakalı olmasaydı Kaufmann, Bartoli ve Terfel burada olurdu.
They weren't.
Doğru.
If it weren't for you, that thing in Chinatown- - that might've ended very differently.
Sen omasaydın, Çin Mahallesindeki o şey çok farklı bitebilirdi.
Okay, so you... you weren't with an actual girl.
Pekala, Yani sen aslında kızla buluşmadın.
You know, I liked you better when you weren't talking.
Biliyormusun, konuşmadığın zaman seni daha çok seviyorum.
Carmen and I, we weren't on the best of terms when she disappeared.
Kaybolduğu sırada Carmen ile benim aram da fazla iyi sayılmazdı.
You were right. We weren't ready.
Haklıydın, hazır değildik.
Loyalty is a noble value, but you can't let it blind you, and when it counted, those people weren't there for you.
Sadakat yüce bir değer ama seni kör etmesine izin veremezsin, hesaba kattığında onlar arkanda olmadılar.
You weren't even there for that.
Sen hatta orada bile değildin.
You weren't.
Sen değildin.
She said you weren't coming back.
Jackie geri gelmeyeceğini söylemişti.
You know, if you kids weren't always throwing stuff up here, maybe this gutter wouldn't be broken.
Çocuklar, biliyorsunuz değil mi? Eğer bulduğunuz her şeyi buraya atmasaydınız, bu oluk kırılmazdı.
You weren't a choice, Randall, you were a fact.
Randall, sen bir seçim değildin, bir gerçektin.
You weren't there by any chance today, were you?
Bugün orada olma ihtimaliniz yok değil mi?
- You weren't ready to do it? - [sighs] I feel like- -
Hazir degil miydin?
Was it that you weren't ready to do it or you weren't ready to do it with him?
Buna mi hazir degildin, bunu onunla yapmaya mi hazir degildin?
I'm sure the Feds weren't too motivated to help you look for her, either.
Eminim Federaller, senin onu aradığın kadar istekli değillerdi.
They weren't speaking English.
İngilizce konuşmuyorlardı.
I probably wouldn't have made it out of my teens if it weren't for your help.
Senin yardımın olmasaydı muhtemelen bugünlere gelemezdim.
You weren't in the bathroom.
Tuvalette değildin.
Because I wouldn't be the man that I am today if it weren't for the experiences that I've had right here.
Çünkü eğer burada yaşadığım deneyimlerim olmasydı bugün olduğum adam olamazdım.
So if you weren't good enough to be the HUD Secretary, please, from your heart, can you tell me why you think you should be my president?
İmar ve İskân Bakanlığı'na bile layık değilken neden başkanım olmanız gerektiğini düşündüğünüzü söyleyebilir misiniz?
So I had someone do some preliminary digging, make sure there weren't any red flags.
Sıkıntı varsa bilelim diye elemanlarımdan birine kontrol ettirdim.
I know they left you out here all night, and you weren't found until the next morning, and that nothing happened to the people who did that to you.
Seni bütün gece burada bıraktıklarını ve ertesi güne dek bulunmadığını biliyorum, bunu yapanlara hiçbir şey olmadığını da.
Yeah, but you weren't thinking about that when you were creating it.
Evet ama onu yaratırken bunu düşünemiyorsun.
Your men weren't laying a trap.
Adamların tuzak hazırlamıyormuş. Pusuya düşmüşler.
But we weren't ready for that admiral.
Fakat o amiral için hazırlıklı değildik.
ZEB : Well, these weren't.
Bunlar kapatılmamış.
All that Latin stuff - maybe you weren't saying it right.
Bütün o Latince laflar...
You weren't here, Ragnar.
Burada yoktun Ragnar.
But it appears you weren't ready yet.
Ama görünen o ki, henüz buna hazır değilmişsin.
She was just saying on the way over here how much she would like to see it. Weren't you, Amy? I was.
Buraya gelirken ne kadar da çok görmek istediğini söyleyip durdu.
Bill Harvey assured me that there weren't gonna be any more problems.
Bill Harvey bana, daha fazla sorun olmayacağının garantisini verdi.
If he wakes up, can you tell him dinners weren't so bad?
Uyanırsa ona yemeklerin çok da kötü olmadığını söyleyebilir misin?
I heard my name a bunch of times. I mean, I could tell that you weren't trying to call me in here, but, uh, my curiosity kicked in, so...
Beni içeriye çağırmadığınızı söyleyebilirim ama merakım beni içeri soktu.
We weren't doing anything!
Hiçbir şey yapmıyorduk!
They weren't talking about making a racing car because in racing there are rules about how big the engine can be and what sort of tyres you can use.
Yarış arabası yapmaktan bahsetmiyorlarmış... çünkü yarışlarda kurallar var. Motorun ne kadar büyük olabileceği veya kullanabileceğiniz lastiklerle ilgili kurallar...
And they weren't talking about making a road car, that would have to meet emissions regulations, have comfy rubber bits in the suspension.
Yol arabası yapmaktan da bahsetmiyorlarmış... çünkü o zaman da emisyon kurallarına uymak süspansiyonda yumuşak lastik parçalar kullanmak gerekir.
We rather hoped you weren't.
Hatta gelmemeni umuyorduk.
Oh, I'm amazed you weren't hospitalised with that!
Oh, bununla hastanede yatmadığına şaşırıyorum!
They weren't mucking about, these blokes.
Elemanlar aylaklık yapmıyordu.
And I know we weren't.
Ve bilmediğimizi biliyorum.
Back out on the highway, though, things weren't so good.
Yine de otobana geri dönün, Işler pek iyi değildi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]