When it comes down to it tradutor Turco
245 parallel translation
I don't exactly know when it comes down to it.
Tam olarak bilmiyorum aslında.
When it comes down to it...
Zamanı geldiğinde...
When it comes down to it, you're nothing but a blowhard and a big talker.
Zamanı geldiğinde, bir palavracı ve lafazandan başka bir şey değilsin.
You talk a good fight, but when it comes down to it you're as emancipated as a confirmed spinster in a knitting bee.
Konuşmayı biliyorsun ama iş yapmaya gelince... dikiş günündeki kız kurusu kadar eşitlik yanlısısın...
But when it comes down to it, don't matter to me.
Ama söz konuşu iş olunca, benim için fark etmez.
" When it comes down to it, it's every man for himself.
" İş oraya varınca, her erkek kendi başına.
What I mean is, how is Michele... when it comes down to it?
Demek istediğim... Michele nasıl... O konuda?
But when it comes down to it, you really have to look up to these men because they're the greatest.
Fakat sıra size geldiğinde, gerçekten bu admlara bakmak zorundasınız. çünkü onlar, harikalar.
When it comes down to it, you'll pull the trigger.
Vakit geldiğinde tetiği çekeceksin.
But when it comes down to it, there's only one explanation.
Ancak iş sonuca dayandığında sadece tek bir açıklama kalıyor.
When it comes down to it, I think I just like an old romantic comedy.
Eski romantik komedilere bayılırım.
But when it comes down to it, the only issue I'm concerned about is the well-being of that crew member lying in Sick Bay.
Ama iş ciddiye bindiğinde, endişe edeceğim tek şey, Revir'de yatan mürettebatım olur.
You're gonna see a guy who will sacrifice himself for this team because he knows, when it comes down to it you're gonna do the same for him!
Kendisini takım için feda edebilecek birini göreceksiniz. Gerektiği zaman aynı şeyi sizin de onun için yapacağını bildiği için.
But when it comes down to it, I'll be over it soon.
Ama iş yapmaya gelince, bu evre hemen geçiverir.
Reminds you you're not much different than anybody else when it comes down to it.
İş o meseleye geldiğinde senin de başkalarından pek farklı olmadığını hatırlatıyor insana.
When it comes down to it, I'm just not brave enough to walk through the door.
İşler son haddeye geldiğinde, kapıdan içeri girmek için yeteri kadar cesur değilim.
When it comes down to it, you'd be happy here in Capeside?
Bunları düşününce, burada Capeside'da mutlu olacak mısın?
But when it comes down to it, you fail me..
Yalancı! Ne yapman gerektiğini biliyorsun.
We live together, and we talk more than we used to, but when it comes down to it, you think I'm just some irresponsible wiccan who can't be trusted with the simplest thing.
Beraber yaşıyoruz ve eskisinden daha çok sohbet ediyoruz ama senin gözünde, en ufak bir şeyde bile güvenemeyeceğin... -... sorumsuz bir Pagan'ım.
You walk around making a lot of noise like you the shiznits, but when it comes down to it, you'd rather wear a housecoat than leather panties.
Sanki çok önemli bir bokmuşsun gibi davranıyorsun. Ama işin gerçeği, deri iç çamaşırı yerine, sabahlık giymeyi yeğlersin.
But when it comes down to it, she couldn't tell me, could she?
Ama herşeye rağmen, bana söyleyemedi, değil mi?
But remember, when it comes to saving one's life in the dark one doesn't care how many go down.
Ama unutmayın, iş karanlıkta birinin hayatını kurtarmaya gelince kaç kişinin öldüğünü umursamayız.
When it comes right down to it, it makes no difference to me.
İş oraya kadar geldiğinde benim için fark etmez.
And when it comes down to the real nitty-gritty... that's all a man has. His family.
Ve konu asıl meseleye gelince bir adamın sahip olduğu tek şey, ailesidir.
When it comes down to bedrock, my word don't call much, does it, Vince?
İş, bir sorunu çözümlemeye gelince hiç kimse benim sözümü takmıyor.
You'll have better support so that you'll be able to lick him hands down when it comes to individual fighting.
Bu nedenle olay göğüs göğüse harbe döndüğünde onları kolaylıkla alt edeceksiniz.
Mind you, that's her business, but... when it comes to dosing it down the boy's throat, he's my son as well as hers.
Aslında, bu kendisini ilgilendirir fakat... iş bunu Alan'ın damarlarına zerketmeye gelince, o karımın olduğu kadar benim de çocuğum.
You'll give it to her when she comes down.
Aşağı indiğinde verirsin.
You still believe in all that bullshit that holds it together. And when it comes down to killing, well, teacher-teacher's just got too much to lose.
Bütün o kendini koyuvermeme saçmalığına inanıyorsun ama iş adam öldürmeye geldiğinde hocacığın kaybedecek çok şeyi var.
When it comes down to makin'out, whenever possible, put on side one of Led Zeppelin IV.
Ne olduğunu kestirmen gerekirse, ne zaman uygun olursa, Led Zeppelin IV'ün ilk yüzünü koy.
Now, then, Rick, it says when she comes down to her knees it inflames your desire.
Ve sonra Rick, kiz diz çöktügünde senin arzularin alevleniyor.
I know that when it comes right down to it, I can take care of myself.
Biliyorum ki, iş başa düştüğünde kendimi koruyabilirim.
You men draw a mug and solve your problems as the beer goes down, but when it comes to the practical matters, it always falls to women to make your dreams come true.
Siz erkekler tüm sorunları, biranızı mideye indirirken çözüveriyorsunuz, ama iş pratik konulara geldiğinde, büyük hayallerinizi gerçeğe döndürmek, yine biz kadınlara kalıyor.
" This is not the time to let down our guard when it comes to the Soviet Union.
" Sovyetler Birliği söz konusu olduğunda, korunmamızı azaltmanın zamanı değil.
You are legally responsible... when it comes right down to it.
O aşağıdan çıktığında sen kanunen sorumlu oacaksın.
When it all comes down you'll be the first to die.
Hepimiz yok olduğunda... ilk ölecek sensin.
I told you, when the digger wasp comes back with its grasshopper, it briefly leaves it on the side of the burrow and then it goes down the burrow, and what it seems to be doing there is checking that the burrow is clear, that there's nothing in the way.
Kazıcı eşekarısı çekirgeyle döndüğünde kısa bir süre çekirgeyi dışarı bıraktığını ve sonra yuvasına girdiğini ve orada yuvanın güvenli olup olmadığını ve önüne çıkan bir şey olmadığını kontrol eder gibi yaptığını söylemiştim.
And when it comes down to that it's better him than me.
Ve iş oraya geldiğinde ben ondan daha iyiyim.
It's not so easy when it comes down to our level.
İlişkiler, bizim ilişki seviyemize gelirse bu o kadar kolay olmaz.
When it comes to buying shit, the Jews always bring the numbers down.
Mal satın almaya gelince, Yahudiler hep rakamları indirir.
And when lightning comes down, I can feel it wanting to come to me.
Şimşek yere düştüğünde ise, onun bana da çarpmasını isterim.
When it comes right down to it, you don't care.
Apaçık umurunuzda değil.
What President wants to be in office when it comes crashing down around him?
Hangi Başkan, etrafındaki her şey parçalanırken... görev başında olmak ister?
At the conclusion of this trial, when it finally comes down to a dollar amount,
Bak, burada çifte hükümle karşı karşıyayız. Katil balina gibi ağa çekiliyordu. Tek şansın buydu.
The fact is, when it comes right down to it, you're nothing but a goddamn liar.
Gerçek şu ki, küçük dostum, sen lanet olası bir yalancıdan başka bir şey değilsin.
When we get down to it, you go off to work, and that's where all the stress comes from.
Ne zaman bunu yapmaya çalışsak, sen işe gidiyorsun, ve bu da strese neden oluyor.
It's okay to play a bullshit scam on Jackie Dee and Chow- - but you too high and mighty when it comes down to the real deal.
Stray, bunu yaparsak Mack'ten bir farkımız kalmaz. Jackie Dee ve Chow'ı kandırmaya çalışırken iyiydi de... olay ciddiye binince bize ahlak dersi veriyorsun, ha?
But assessing blame when it comes to marriage, that is still a path we're loath to go down.
Peki iş evliliğe geldiğinde suçu saptamak?
But when it comes right down to it, you know what?
Peki bulamazsak ne yaparız?
That's right. I guess when it comes right down to it, you're a pretty lucky...
Çok doğru, sanırım işler bu durma gelince ne kadar şanslı olduğu....
It will be a fantastic explosion... and when the time comes... nobody must come down to the beach.
Müthiş bir patlama olacak ve zamanı gelince kimse sahile inmemeli.