When you say it like that tradutor Turco
231 parallel translation
But when you say it like that, it sounds like a lot.
Ama sen öyle söyleyince ben çok bir miktar zannettim.
Jesus, when you say it like that....
Tanrım, bunu böyle söylediğinde....
When you say it like that, it sounds silly.
Kadına, göğüsleri gerçek olduğu için mi dava açıyorsun? Bu şekilde söylersen, tabiî ki kulağa aptalca gelir.
- Well, when you say it like that I'm furious.
- Madem öyle, öfkeden kuduruyorum.
- Yeah, Pacey, when you say it like that...
- Evet, Pacey, böyle söyleyince...
When you say it like that, it sounds ridiculous.
Bu şekilde söylediğinde, kulağa çok saçma geliyor.
When you say it like that, Red, it sounds stupid.
Harika. Böyle söylersen, kulağa aptalca geliyor, Red.
Look. when you say it like that.
Böyle söylerseniz, tabii kulağa berbat gelir.
When you say it like that, it sounds like I've deceived you.
Böyle söyleyince, sanki seni aldatmışım gibi geliyor.
Well, no, not when you say it like that. - How am I supposed to say it?
- Hayır, öyle söyleyince olmaz tabi.
Well, when you say it like that- -
Eğer böyle söylüyorsan...
When you say it like that, I know I should check the morning papers.
Böyle konuştuğunda sabah gazetesine bakmam gerektiğini biliyorum.
Sounds silly when you say it like that.
Böyle anlatınca kulağa saçma geliyor.
When you say my name like that, it's like you're calling me from far away, like when I was little.
Adımı böyle söylediğinde sanki çok uzaklardan beni çağırıyorsun, sanki ufacık bir çocukmuşum gibi.
It's chiefly your eyes, and that throb you got in your voice when you say things like, "Be generous, Mr. Spade."
Hele gözleriniz ve sesinizin titremesi... "Anlayisli olun Bay Spade" derken oldugu gibi.
I just want to say, sir... that like you, I don't find it funny to sleep on a tomb... when it's so easy to open it and sleep inside.
Sadece şunu söylemek istiyorum, bayım ben de sizin gibi, girip içinde uyumak daha kolayken bir anıtın önünde uyumayı hiç komik bulmuyorum.
Clay, I just don't believe it when you say you're... You're useless and cynical like that.
Clay, kendini işe yaramaz ve alaycı bulmana inanamıyorum.
But what would you say is the meaning of destruction onstage... when you do it like that? It's nothing but a release, I guess.
Sahnede gitar parçalamanın... sizce anlamı nedir?
That's OK. If they say "I like you", it's not so bad. It's when they say "I love you" that you gotta watch out.
Durum fena değil. "Senden hoşlanıyorum" derlerse kötü değildir. "Seni seviyorum" derlerse dikkat edeceksin.
When you say too bad, you mean too bad like too bad it's a rainy day or too bad that there are two that are bad?
Çok kötü dediğinde, çok kötü yağmur yağıyor sözündeki gibi çok kötü demektir yoksa kötü olan iki şey var'daki gibi çok kötü mü?
I guess when you say something like that, it's a shortcut to thinking.
Böyle bir şey dediğinizde, kısa yoldan düşünmüş olursunuz.
That's the kind of answer you get from a conservative American businessman, who's gonna say : "Yeah, let them read it. When they get finished reading it, they can use it to plug up the holes in them piano crates they all seem to like to live in."
That's the kind of answer you get Muhafazakâr bir Amerikalı... from a conservative American businessman,... işadamından duyabileceğiniz bir cevap bu : "Evet, bırak okusunlar okumayı bitirdikleri zaman da, yaşadıkları piyano kutularındaki delikleri tıkayabilirler."
So it hurts me when you say, "So what?" because you are not just different, Jeremy. I think that you have a mind that, uh, that we won't evolve to for like, uh, thousands of years.
"Ee ne olmuş" demen beni üzüyor, çünkü sen sadece farklı değilsin Jeremy, bence öyle bir aklın var ki... bin yıl geçse de senin seviyene gelemeyiz evrimle.
I like it when you say that, Sam.
Bunu söylemen hoşuma gitti Sam.
- Oh, gee. When you say it blunt like that, it almost comes out swell.
Bu şekilde söylediğinde kulağa hoş bir şeymiş gibi geliyor.
Little Nino, when you say things like that, it hurts.
Küçük Nino, sen böyle konuştuğun zaman benim kalbim kırılıyor.
You know, when you say things like that, it makes me want to rip that sweater vest right off.
Sen böyle şeyler söyleyince üstümdekini yırtıp atasım geliyor.
You know, when you say it fast like that it doesn't sound so bad.
Biliyor musun, hızlı konuştuğunda kulağa o kadar kötü gelmiyor.
When you look at me like that, I don't know what to say. Sometimes it's much better to say nothing.
Bana öyle baktığın zaman, ne söyleyeceğimi bilemiyorum.
When you say something like that enough times, people start to believe it.
Bir şeyi yeteri kadar söylerseniz, bir süre sonra insanlar inanmaya başlıyor.
It's, like, you know, everybody's so scared that they're gonna say the wrong thing because, like, you know, when you bury someone that's, like, the most sensitive time in a person's life.
Herkesin yanlış bir şey söylemekten korktuğunu bilmek gibi çünkü birisi gömülürken o insanın hayatındaki en hassas andır bu.
Hyde, I know it seems funny when you say stuff like that... but, um, don't.
Hyde, ordan bakınca komik görünüyor biliyorum ama yapma!
He doesn't like it when you say things like that.
Böyle şeyler söylediğin zaman, bundan hoşlanmıyor.
And when you say shit like that, for one minute it is the truth!
Ve bu gibi saçmalıklar söylediğinde, bir dakikalığına bu gerçek oluyor!
People say, when someone says something like that about you it's because they're jealous.
Birileri senin hakkında böyle şeyler konuştuğunda herkes bunun kıskançlıktan olduğunu söylüyor.
It doesn't like it when you say that!
Böyle söylediğin zaman senden hoşlanmıyor.
It doesn't like it when you say that.
Böyle söylediğin zaman, hoşuna gitmiyor.
- I hate it when you say shit like that.
Böyle saçma laflar etmenden nefret ediyorum
It's these conceits that comfort me when I'm faced with the ignorant, cowardly, bitter and bigoted, who have no talent, no guts, people like you who desecrate things they don't understand when the truth is you should say "Thank you, man"
Ne yeteneği ne de cesareti olan cahil, korkak, sinirli ve bağnaz bir adamın karşısında bu kendini beğenmişlikler içimi rahatlatıyor. Senin gibi adamlar anlamadıkları şeyleri kötüye kullanırlar, aslında "Teşekkürler, adamım" deyip kendi yollarına gitmeleri gerekirken.
I love it when you say stuff like that.
Böyle şeyler söylemeni seviyorum.
That way, when it's your turn to talk... you'll have something better to say than, "I like your mouth."
Konuşma sırası sana geldiğinde... "Dudaklarını beğendim" demekten daha iyi bir şeyin olur.
Do you always look like that when you say it?
Bunu söylerken hep böyle mi görünüyorsun?
It's a pleasure to meet you regardless, and I look forward to hearing from you when you have something that you would like to say.
Yine de tanıştığıma sevindim. Söyleyecek bir şeyin olduğunda seni dinlemeyi için sabırsızlıkla bekliyorum.
When you say things like that, it's just to bug me, right?
Bu şeyleri beni sinir etmek için söylüyorsun değil mi?
When you say it aloud like that... listen, i'm a little skeptical about this ghost stuff or whatever it is you guys are into.
Böyle söyleyince sanki... dinleyin ben bu hayalet meseleleri ya da siz her neyle uğraşıyorsanız, biraz şüpheliyim.
When you say it like that, it sounds unjust.
Sonra da mirasyediler olarak özel bir balo düzenliyorsunuz.
I hate it when you say stuff like that.
Böyle şeyler söylemenden nefret ediyorum.
Well, all I can think about is you and that doesn't seem very fair to Pretty Christine. - I don't like it when you say it.
Tek düşündüğüm sensin ve bu da Güzel Christine'e reva değil pek.
So when you hear the drums and the bass, that just gets you moving, and then I get to, like, say whatever I want, and I can curse if I want to, not that you promoting it, but you just letting me do me.
Drum ve bası duyduğunuzda, bu sizi harekete geçirir, ve işte o zaman ben, ne istersem söyleyebilirim, eğer etmek istersem küfür de edebilirim, buna teşvik eden siz değilsiniz ama, beni, ben olmaya iten sizsiniz.
Well, I guess when you put it like that, then there's no way I can say no.
- Değil mi? Eh bu şekilde anlattığına göre hayır dememe imkân yok sanırım.
Right, but the plan sounds a lot better when you don't say it like that.
Doğru, ama planı öyle anlatınca iyi bir plan gibi durmuyor ki.