Whispered tradutor Turco
644 parallel translation
Meanwhile, they whispered behind my back...
Bu arada arkamdan fısıltı halinde söylenenleri de işitiyordum...
They whispered briefly in Russian... and then left.
Fısıltı halinde Rusça bir şeyler söyleyip sonra da gitmişlerdi.
You woke me up and whispered that you loved me.
Uyandırıp kulağıma fısıldadın seni seviyorum diye.
Someone whispered that.
Biri fısıldadı.
I whispered, "Remember the wings, Burrito."
"Kanatlarını hatırla" diye fısıldadım.
She whispered to me.
Bana fısıldadı.
I don't like to be whispered about.
Orada, dedikodumun yapılmasını istemiyorum.
There were whispered introductions.
Fısıltıyla tanışıldı.
Could it be that the little lady went for a little ride.. And whispered something in his ear, eh?
Küçük hanım belki ufak bir yolculuğa çıkacak kulağına bir şeyler fısıldasaydım eğer?
"with a softly whispered yes."
Ve usulca evet diye fısıldadı.
It is whispered that he designed Cortlandt.
Cortlandt'ı onun çizdiği konuşuluyor.
You've whispered that in a lot of pretty ears.
Nice güzel kızın kulağına fısıldamışsındır bunları.
If only I could fiind that cattle buyer Bailey whispered about.
Eğer bizim sürüye bir alıcı bulursam Bailey istediğimi verecek.
And then it was as if a hand plucked at my elbow, almost as if a voice whispered,
Sonra sanki biri kolumdan tutup... kulağıma şöyle fısıldadı...
There was another name, too, that Bracco had whispered to Mily.
Bracco'nun Mily'ye söylediği başka bir isim daha vardı.
She was a birdbrain, but at least she had something to go on - that - that other name that Bracco whispered to her.
Kuşbeyinlinin tekiydi, ama en azından devam etmesi için yeterli sebebi vardı : Bracco'nun söylediği diğer isim.
Some name a guy whispered to Mily that Mily'd forgotten?
Birisinin Mily'ye söyleyipte Mily'nin unuttuğu birkaç isimle mi?
When he got up from the game and moved over to the roulette... somebody whispered, "There goes the famous Gregory Arkadin."
Oyundan kalkıp rulete yöneldi... o sırada biri seslendi, "İşte karşınızda meşhur Gregory Arkadin."
If you tell even one word of what Louis Bernard whispered to you in the marketplace, your little boy will be in serious danger.
Eğer Louis Bernard'ın fısıldadıklarından bir kelime bile söylerseniz oğlunuz çok ciddi tehlikeye girecek.
But the minute they connect Hank's disappearance with Louis Bernard's murder, then the first thing they'll do is make me tell them what Louis Bernard whispered to me in the marketplace.
Ama Hank'in kaybolması ile Louis Bernard'ın cinayetini birbirine bağladıkları an yapacakları ilk şey, Louis Bernard'ın bana pazar yerinde fısıldadıklarını söyletmek olacaktır.
Maybe when I was born, God whispered a special word in my ear.
Ben doğduğumda, Tanrı belki kulağıma özel bir kelime fısıldamıştır.
The girl who whispered on the balcony to the moon.
Balkonda aya fısıldayan kız.
To turn your weapons on him, to... to make him sit up and beg at the whispered promise of what was his by right anyway.
Tüm silahlarını ona doğrultmak,.. ... hakkı olan bir şeyi alması için yalvartmak,..
It whispered, "Buy me for Professor Lindenbrook."
"Beni Profesör Lindebrook için al." diye fısıldıyordu sanki.
Yes, I can imagine what sort of things... they whispered about.
Ne gibi şeyler fısıldaşıyorlardı... tahmin edebiliyorum.
Just before she died, she whispered a name.
Ölmeden hemen önce, bir isim fısıldadı.
- She could not describe it, doctor because it only whispered to her.
- Tarif edemedi, doktor çünkü ona sadece fısıldamıştı.
He whispered he'd been in there all the time, writing.
Kulağıma şöyle fısıldadı.
"A secret whispered in a coffeehouse is as confidential as a headline."
"Kafeteryada fısıldanan bir sır gazete başlığı kadar gizlidir."
She whispered something to you.
Sana bir şey fısıldadı, öyle değil mi?
I have fought many times in the arena, but they've whispered that no gladiator dare kill a Caesar, a god.
Birçok defa arenada dövüştüm. Ama diyorlar ki... hiçbir gladyatör Sezar'ı öldürmeye cesaret edemez. Tanrıyı...
Whenever two or three or 20 or 30 or 200 or 300..... are gathered together to make whispered comment..... to sit in judgment upon the condition of a...
Nerede iki veya üç veya yirmi veya otuz veya iki yüz veya üç yüz kişi fısıldayarak yorum yapmak için toplanırsa karşısındakini bir şey halinde yargılamak için...
"Gandalf!" whispered general Oakenshield,
General Oakenshield, "Gandalf" diye fısıldadı,
You looked with disgust and terror at your squealing baby and whispered :
Ağlayan çocuğuna dehşetle baktın ve mırıldandın :...
Kozlik whispered, "Look, the solitude of death."
Kozlik fısıldadı... "Bak... ölümün ıssızlığı."
If someone above in one corner whispered a few words towards the wall, another in the opposite corner heard it quite clearly.
Birisi bir köşeden duvara doğru birkaç kelime fısıldığında başka biri, karşı köşeden bunu oldukça net olarak duyuyordu.
♪ Between the waiting heart and whispered word ♪ It's never heard
Bir şey fısıldarsın, hiç duyulmaz
He whispered... "I will take all your suffering away."
"Tüm acılarını senden uzaklaştıracağım."
"Father, Father, can't you hear the Erlking's whispered promises?"
Baba, baba, duymuyor musun... rüzgar perisi bana ne sözler fısıldıyor?
I dreamed the Archangel whispered into my ear where to find a Golden Ticket.
Rüyamda Archangel kulağıma Wonka Altın Bileti'ni nerede bulabileceğimi fısıldıyordu.
Those of us who were sick, whispered among ourselves...
Kim hasta ise, kendi aramızda fısıltıyla konuşurduk...
[Panicked ] Can we please have this bottle back here? This guy can't wait! [ Whispered Chattering]
Gördün mü, tek öğrendiğim şey Bostonlu olduğu ve iki aydır orduda bulunduğu.
Maybe it's not important but before she died, she whispered a name...
Belki önemli bir durum yoktur. Ama ölmeden önce, bir isim fısıldadı.
I have sought a meeting with you as it is whispered that you are Ogami Itto, the former Official Executioner and, if so, we would like to request your assistance with a grave matter.
Sizin eski resmi cellat Ogami Itto olduğunuz duyumu üzerine sizinle buluşmak istedim. O sizseniz, hayati bir meselede yardımınıza ihtiyaç duyuyoruz.
When the leaves rustled overhead it was like the spirits whispered about the things that bothered them.
Tepemde yapraklar hışırdarken ruhlar rahatsız oldukları şeyleri fısıldıyordu sanki.
They called him over... and they whispered something in his ear.
Οnu yanlarιna çağιrdιlar... νe kulağιna bir şey fιsιldadιlar.
" whispered behind the leaves...
" çalıların arkasından fısıldayana kadar :...
They whispered to each other and leaned against each other.
Birbirlerine fısıldadılar ve birbirlerinde dayandılar.
The lips must seem to have whispered something.
Dudaklar bir şey fısıldamış gibi görünmek zorunda.
Hidden behind the stairs, she whispers to the lieutenant the same words as she previously whispered to him.
Merdivenlerin arkasında tıpkı biraz evvel ona söylediklerini yüzbaşına da söylüyor.
In the last show I suddenly got stuck... even though I knew the text off by heart and the prompter whispered it.
Son gösteride ansızın metni çok iyi bildiğim halde ve suflörün bu fısıldayışı....... zihnime saplandı.