Who's in it tradutor Turco
4,341 parallel translation
He's no different than the rest of the Starling City elite who have failed to show up when it comes to ending the suffering of those left devastated in the Glades.
İş Glades'de harap olanların acılarına son vermeye geldiğinde onun da Starling City'nin diğer seçkinlerinden bir farkı yok.
It's as if Vermeer were some unfathomable genius who could just walk up to a canvas and magically paint with light.
Vermeer'in, kavranılamaz dehası ile tuvale gidip sihirli bir şekilde resmini ışıkla yaptığı anlaşılıyor.
Who says Jesus didn't have sex, just because it's not in the Bible?
İncil'de yazmıyor diye İsa'nın seks hayatı olmadığını kim söylüyor?
But it is this faction's leadership who want Castiel found.
Bu grubun lideri Castiel'in bulunmasını istiyor.
We just need to find a friend who's in it deep.
Zor durumda olan bir arkadaşımız bulmamız gerekiyor.
The dude who was here when you came in - - Haggerty - - he kept your case file open, worked it every day until he retired.
Buraya gelen adam Haggerty dosyanı açık bırakıp emekli olduğu güne kadar üstünde çalışmış.
It's time to play "who's in trouble?"
"Kimin başı belâda" oyununu oynama zamanı geldi.
It's who you've always been, and there is no shoving that cat back in the bag.
Hep böyleydiniz ve çantadan çıkmış kediyi geri sokmak imkansızdır.
Because you're the kind of guy who thinks yelling in the library makes you a rebel and a rule breaker when it really just makes you a smug, inconsiderate, disrespectful...
Çünkü sen kütüphanede bağırmanın seni asi ve kural bozan biri yaptığını zanneden tiplerdensin ama seni yaptığı şey aslında kendini beğenmiş, düşüncesiz, saygısız -
I know this sounds nuts, but it's kind of nice to have someone else in the house who knows the truth about who we are.
Biliyorum bu çılgınca gelecek ama evde, kim olduğumuz hakkındaki gerçeği bilen birilerinin daha olması hoşuma gidiyor.
So you can go in there and give it a shot, but they're never gonna sign with a guy who just got played on their front porch.
Oraya gidip şansını deneyebilirsin ama onlar asla daha önce sundurmalarında oyun oynamış biriyle anlaşma yapmazlar.
- Who handed it in?
- Kim yollamış? - Niklas Svensson.
It's probably Ramon who's in the barrel.
- Muhtemelen varilin içindeki Ramon'du. - Doğru.
Which means they would've had to have crossed paths with him in order to deliver it. Hendricks and his team are retracing all of Bronson's movements to get a who and a when. Exactly.
- Bu da demek oluyor ki, kullanım için yolları kesişti.
Well, it's just that I have a friend who works in non-profit and he tells me all the time how hard it is raising money and flaky donors bowing out all the time.
Sadece hayır işleri yapan bir arkadaşım var ve bana her zaman hayır işleri için para toplamanın zorluklarını ve sözünden dönen bağışçıları anlatıp duruyor.
Jeremy Richards'card was used on that date but the surveillance video shows that it was a woman who came in and made the transaction.
Jeremy Richards'ın kartı kullanılmış. fakat video kayıtlarına göre benzini alan bir kadınmış.
It's all in his hands'cause he's the one who's holding the camera, shooting the thing, directing the thing. And he's dancing in between all of that.
Her şey onun elindeydi çünkü, kamerayı tutan oydu, bir şeyleri çeken oydu, yöneten kişi oydu.
But I guess it's no more stupid than getting all dressed up for some guy who barely knew I existed in high school.
Ama liseden çok az tanıdığım bir adam için süslenmekten daha aptalca değil.
It's about a dolphin who loses its tail, so they build it a new one, but it can't live in the ocean anymore, Frank, so they have to put it in an aquarium, and the struggle to save Winter's life,
Kuyruğunu kaybeden bir yunus ile ilgili, sonra yenisini yaptılar ama artık okyanusta yaşayamıyor Frank. Akvaryuma koymak zorunda kalıyorlar.
In any case it's him who's to blame.
Her hâlükârda sorumlu olan o.
If you accept it, no one will be expelled, they will get suspended punishments and this will be especially beneficial to Tadej and Luka, who were involved in a fight and for whom insubordination could mean expulsion.
Bunu kabul ederseniz, kimse kovulmayacak, cezalar askıya alınacak ve kavga edip otoriteye itaatsizlik sebebiyle kovulması gereken Tadej ve Luka için kıyak yapılmış olacak.
You know it's not you who deserves to be in jail.
Hapiste olmayı hak edenin siz olmadığınızı biliyorsunuz.
Then you know it's not you who deserves to be in jail.
O zaman hapiste olmayı hak edenin siz olmadığınızı biliyorsunuz.
I'm looking for someone who's in it for the long haul.
Uzun süreliğine bu işin içinde olacak kişilere ihtiyacım var.
To me, it's like that Russian guy who played the computer in chess.
- Bana göre, bilgisayarda satranç oynayan Rus adam gibi.
If he had his watch, it must be because he stole it because he's the one who broke in our house.
Eğer kocamın saati ondaysa, ki olmalı onu satmış. Çünkü evimize giren kişi oymuş.
It's probably the cat, or the guy who's raping girls in Brooklyn.
Muhtemelen kedidir veya Brooklyn'deki kızlara tecavüz eden elemandır.
Turns out it was Hewson who was standing in the way.
Meğer işi engelleyen Hewson'mış.
It's who drew the map in 1918, signed his initials next to the date.
1918'de haritayı çizen kişi. Adının baş harflerini tarihin yanına yazmış.
You don't want to read a paper by some old has-been who hasn't done any real science in decades. Yeah, it's nothing to cry about.
Yıllardır adam gibi bilimle uğraşmamış, ününü de yitirmiş bir ihtiyarın makalesini okumak istemezsin ki.
Perhaps more than any people in today's Europe, it's those in Sarajevo and Bosnia who best understand the nature of nationalism - the force that destroyed the Ottoman Empire and that re-emerged in the 1990s to destroy the state of Yugoslavia.
Memlükler bunu bir statü göstergesi sayıyordu, Müslüman hükümdarlar arasındaki kıdemleri bunu yapabilmelerini sağlıyordu. Ama uzun zamandır varlıkları sürüyordu, 200 yıldır, ve güçleri sarsılmaya başlıyordu.
You think it's the diamond industry who sent in the clowns?
Palyaçoları gönderenin elmas endüstrisinden birileri olduğunu mu düşünüyorsun?
I mean, we've actually been on a couple of these group dates before, and I got to say, it's really refreshing to be with people who are as cool in person as they are online.
Biz daha önce de birkaç grup buluşmasına katılmıştık ve şunu söylemeliyim ki, gerçekte de profilleri kadar hoş insanlarla tanışmak güzel bir değişiklik oldu.
And everywhere you look, it's, like, there's all these beautiful people who seem to have just come from some secret meeting where they teach you how to make it in the big city.
Ve baktığın her yerde sanki az önce büyük şehirde nasıl yaşanır adlı gizli bir toplantıdan gelmiş gibi gözüken güzel insanlar var.
It's a doorway in which I'm able to reach those who bear witness.
Burası benim İki Tanık'a ulaşabilmem için bir geçit.
For the record, it was Daniel's fiancée Emily who gave the details of the car accident to the magazine.
Kayıtlara geçsin, Daniel'in nişanlısı Emily araba kazasının detaylarını dergiye verendi.
The tablets tell of a god named Marduk, who took blood from the god Kingu and mixed it with clay in order to create the earth's first humans.
Tabletler Marduk adında bir tanrıdan bahsediyordu, Marduk, Kingu'dan aldığı ve yoğurduğu kan ile elde ettiği balçıktan ilk insanı meydana getirmişti.
I'll leave the accusations to the investigators. But I think it's obvious who had the motive. And whoever broke in left the silver and only took the files that could shine a light on our strategy and infrastructure for the Marcus campaign.
Suçlamaları dedektiflere bırakcağım... ama belliki, kim yönlendirdiyse ve her kim gümüşü bırakıp ve sadece dosyaları alarak Marcus'un kampanyası için stratejimiz ve altyapımız üzerinde ışık saçıyor.
( Whispers ) Liv's mother who's been dead for 22 years? Stop it.
22 sene önce ölen Liv'in annesi mi?
You didn't have my back on that mission... ( Whispers ) And you still don't have it, because for you there's only two people who matter in this world...
O görevde benim desteğim yoktu... Ve halen desteğim yok, çünkü senin için bu dünyada sadece iki kişinin önemi var...
Perhaps more than any people in today's Europe, it's those in Sarajevo and Bosnia who best understand the nature of nationalism - the force that destroyed the Ottoman Empire and that re-emerged in the 1990s to destroy the state of Yugoslavia.
Belki de günümüz Avrupa'sında milliyetçiliğin doğasını en iyi anlayanlar Saraybosna ve Bosna'da yaşayanlardır. Bu güç Osmanlı İmparatorluğunu yok etti ve 1990larda tekrar ortaya çıkarak Yugoslavyayı yok etti.
In a bid to hold together what remained of the Ottoman Empire, it was Sultan Abdul Hamid II, more than any of his predecessors, who tried to tap into the unifying power of Islam.
Osmanlı İmparatorluğu'nun kalan kısımlarını bir arada tutmak için Sultan II. Abdülhamit, hiçbir selefinin yapmadığı kadar İslam'ın gücünden istifade etti.
There's only a handful of people in the world who can procure it in sizable quantities.
Bunu büyük miktarda kullanabilecek çok az yetenekli kişi vardır.
It was him who in 1994 who eh... introduced this place to me.
1994'teki yarışı sayesinde burasını tanıdım.
So if it's a robbery, did they find anything on those two kids who were trying to break in?
O halde eğer bu bir soygunsa, buraya girmeye çalışan şu iki çocuğun üzerinde birşey buldular mı? - Hayır.
- Kurt started a cover band called Pamela Lansbury and Rachel's in it and so is Santana and so is Dani and so is Elliot, who they also call Star Child but his name's really Elliot.
Kurt Pamela Lansbury adında bir grup kurdu ve Rachel, Santana, Dani ve gerçek adı Elliot olan Starchild da gruba katıldılar.
That phone you get along with better than most people, the guy who owns this apartment invented it, along with half the computers in the country.
Dairenin sahibi, elinde tuttuğun ve çoğumuzdan daha fazla kullandığın telefonun ve ülkedeki bilgisayarların yarısının mucidi.
I'm gonna collect signatures, I'm gonna start a petition, and I will turn it in to the person who's in charge of restaurants.
İmza toplayacağım, kampanya başlatacağım ve yetkili kişi kimse bunları ona teslim edeceğim. Restoranla ilgili yetkili kişiye.
It's the idiot who lets his eight-year-old daughter order dessert while I was in the bathroom!
Ne?
In fact, the only person who doesn't think it's proper is Vod!
Aslında, bunun gerçek olmadığını sanan tek kişi Vod!
If you're going to annul an engagement with a man who works across the street, don't you think you should do it in person?
Caddenin karşısındaki çalışan adamla buluşmanı iptal edeceksen... -... bunu yüz yüze yapman gerekmez mi?
who's in 88
who's in charge 85
who's in there 120
who's in charge here 126
who's in here 18
in italy 75
in italian 44
in it 229
in itself 16
it's fine 7136
who's in charge 85
who's in there 120
who's in charge here 126
who's in here 18
in italy 75
in italian 44
in it 229
in itself 16
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's over 4654
it's cold 680
it is good 116
it's okay 22028
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's over 4654
it's cold 680
it is good 116
it's okay 22028
it's ok 4874
it's warm 139
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's not 5855
it's all right 8832
it's warm 139
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's not 5855
it's all right 8832
itch 25
it's about damn time 34
itself 24
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's a girl 287
it's only fair 72
it's just 7387
it's about damn time 34
itself 24
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's a girl 287
it's only fair 72
it's just 7387