Wholesome tradutor Turco
339 parallel translation
Here's a guy that's wholesome and fresh.
Eksiksiz ve dinç bir erkek.
Wholesome, kind of, and clean.
Sağlıklı, temiz bir havan var.
Then you're going to let the goods go through? My orders were to protect the frontier, and to teach a wholesome respect for the Sovereign law and His Majesty's forces.
Bana verilen emirler sınırları korumaktır, ve herkesin yasalara uyup, Majestelerinin ordusuna saygı duymalarını öğretmektir.
Just at the time in my life... when I needed something real... something wholesome... something tender...
Hayatımda tam da gerçek bir şeye ihtiyaç duyarken. Bütünlüklü ve dokunaklı bir şeye.
Doesn't have to be wholesome just as long as it's strong.
Yararlı olması şart değil... yeter ki sert olsun.
The nights are wholesome then. No planets strike. No fairy takes nor witch hath power to charm.
Tertemiz olurmuş geceler, ne yıldızlar ne cinler çarparmış insanı ne de cadıların büyüsü tutarmış.
If you make me a wholesome answer, I will do your mother's commandment.
Rica ederim akıllıca karşılık verin bana. Ben annenizin emirlerini söylemeye geldim size.
Make you a wholesome answer.
- Neyi, efendimiz? Size akıllıca bir karşılık vermeyi.
Here is your husband, like a mildewed ear blasting his wholesome brother.
Bu da şimdiki kocan. Bozuk bir kara tohum gibi, kardeşinin sağlığını kemirip yok etmiş. Kör müsün sen?
You're so real, so wholesome, prudent and industrious.
Öyle içten, öyle ihtiyatlı, öyle çalışkan bir insansın ki!
( What a wholesome family, eh?
( Ne erdemli bir aile!
Everything Tom ever did... was clean and wholesome.
Tom'un geçmişi lekesiz ve şerefliydi.
What, is Brutus sick? And will he steal out of his wholesome bed to dare the vile contagion of the night, and add unto his sickness?
Nasıl hasta olur da Brutus, sıcacık yatağından gizlice kaçıp gecenin zehirli soluğuna açar ciğerini iyice artırmak için hastalığını?
- Everything we do is so wholesome.
- Yaptığımız her şey çok sağlıklı.
I found to be most wholesome, cool and refreshing.
Son derece sağlıklı, taze ve iyi hissettiriyordu.
I know I should start off with a funny story about them kinfolk of mine in Riddle but I just feel too humble this afternoon as I look out upon this fine representative body of wholesome young American womanhood.
Riddle'daki akrabalarımla ilgili, bir anıyla başlamam gerektiğini biliyorum. Ancak, bu öğleden sonra, genç ve güzel Amerikan kadınlarını temsilen burada duran bu güzel gruba baktıkça kendimi çok basit hissediyorum.
Most of you seem too young, however, so I think you should look at something more wholesome.
Çoğunuz çok genç görünüyorsunuz, yine de, bu nedenle sanırım, daha sağlıklı bir şey bakmalısınız.
Good soldiers only come from wholesome families.
İyi askerler sadece düzgün ailelerden gelir.
There's something wholesome about a man who loves animals.
Hayvanları seven erkekler, bence daha düşünceli oluyorlar.
She's so wholesome.
O tam bir kadın.
And you think you'd find her wholesome if her old man didn't have a million in the bank.
Babasının bankada bir milyonu olmasaydı yine de onu tam bir kadın olarak görür müydün?
There are plenty of other wholesome girls in Warnley, you know.
Warnley'de başka çekici kadınlar da var, bildiğin gibi.
Nice, clean, wholesome.
Narin, temiz ve faziletli.
The world was such a wholesome place until
Dünya iyi bir yerdi, ta ki...
I hate horrible, wholesome sunshine!
Sağlığa faydalı güneş ışığından nefret ediyorum!
He also admires wholesome animal lust.
Erdemli hayvani arzuya da bayılır.
Now if I were you, Miss Simpson, I would stop going to those sinful art theatres, and start seeing more good, wholesome American family-type pictures.
Sizin yerinizde olsam, Bayan Simpson, o kötü niyetli sanat filmlerine gitmeyi bırakır, ve temiz Amerikan aile filmleri görmeye başlardım.
I guess at heart I'm just a good, wholesome kid.
Sanırım ben sadece iyi, sağlıklı bir çocuğum.
Good and wholesome, stupid kid.
İyi ve sağlıklı, aptal çocuk.
Oh, you might look at me, but boy I tell you and I know that the air in Texas is the only wholesome air in this world.
Bana öyle bakabilirsin delikanlı ama sana söyleyebilirim ki, bu dünyadaki en sağlıklı hava sadece Teksas'tadır.
You see, that way, there's something clean and wholesome about it.
Bu şekilde temiz iş çıkarabilirdi işte.
Do you? Captain, the kind of a wholesome, antiseptic galaxy that these androids would run would be purgatory for a man like me.
İnsansıların yöneteceği o sağlıklı, antiseptik galaksi benim için cehennem olur.
You and your wholesome Bobby Philips - you're driving us all mad with jealousy.
Bobby Philips, sen ve o tatlı şehvetin hepimizi kıskançlıktan çılgına çeviriyor.
Very wholesome.
Çok gerekli.
It is six years since I handed over to you this great responsibility in the hope that you would make good and wholesome laws which the people of this nation expected of you.
Bu ulusun sizden beklediği iyi ve faydalı kanunları çıkarmanız umuduyla size bu büyük sorumluluğu devrettiğimden beri 6 yıl geçti.
But let's do find a more wholesome atmosphere.
Ama önce daha güzel bir yer bulalım.
English too wholesome for them, eh?
Onlara göre İngilizler çok erdemli, öyle mi?
They slide up to you with their wholesome smiles, their leaflets, their flags, the pathetic champions of great lost causes, the sad chansonniers out collecting for their friends, the abused orphans selling table-mats, the scraggy widows who protect pets.
O güzel gülümsemeleriyle, ellerindeki kitapçıklarıyla bayraklarıyla sana yanaşıyorlar : Büyük davaların zavallı savaşçıları arkadaşları için para toplayan hüzünlü şarkıcılar tabak altlığı satan, sömürülmüş yetimler hayvanları koruyan sıska dullar.
Cos if there's anybody in this district who's got a right to think of themselves as wholesome companionship, why, it's yours truly.
Eğer buralarda, tamamen ahlaklı bir şekilde arkadaşlık kurmak isteyen birileri varsa, neden kimseyi yanınızda istemiyorsunuz ki?
If you're such a wholesome companion, what were you doing at the whorehouse?
Eğer o kadar ahlaklı biriyseniz, genelevde ne işiniz vardı o zaman?
It is our chance to show the entire nation what fine, bright, clean-cut, wholesome students we have here at Rydell.
Bütün ülkeye Rydell öğrencilerinin ne kadar parlak, temiz çocuklar olduğunu göstermek için harika bir fırsat.
Wholesome and pure
Saf ve temiz
I guess I'm one of those wholesome slobs.
Sanırım şu erdemli tembellerden biriyim.
Not very large, but not wholesome.
Pek derin değil ama pek sağlıklı da gözükmüyor.
Not wholesome, Papa!
Sağlık gözükmüyor mu?
They're too wholesome for me.
Benim için ee fazla erdemliler.
"lt denotes that the inner man is wholesome and upstanding."
"İçimizdeki insanın uyanık ve ayakta olduğunu gösteriyor."
Ours is a clean, wholesome, family show, Red.
Bizimki temiz, ahlaklı bir aile programı Red.
It's a wholesome monologue.
Gerçekten. Evet. Ahlaki sakıncaları olmayan bir konuşma.
They're wholesome young people, who wear pullover sweaters, sing patriotic songs.
Kazak giyen, vatan şarkıları söyleyen erdemli gençlerden oluşan bir grup.
that swift as quicksilver it courses through the natural gates and alleys of the body and with a sudden vigour it doth possess and curd, like eager droppings into milk, the thin and wholesome blood :
Hemen etkisini gösterir. O akışkan, sağlıklı kanı kaskatı keser. İşte böyle kesti benim kanımı da Ve birden her yanım kabardı, pul pul oldu.