Will you do that for me tradutor Turco
209 parallel translation
- Will you do that for me, Ed?
- Bunu benim için yapar mısın Ed?
Will you do that for me, sweetie, please?
Bunu benim için yapar mısın tatlım? Lütfen!
Will you do that for me?
- Yapacak mısın?
Will you do that for me too?
Hatrım için bunu da yapar mısın?
- Will you do that for me? - Never happen.
- Benim için bunu yapar mısın?
Will you do that for me, son?
Bunu benim için yapar mısın, evlat?
Will you do that for me?
Benim için bunu yapar mısın?
Will you do that for me?
Bu benim için yapar mısın?
- Will you do that for me?
- Yapar mısın?
Will you do that for me?
Bunu benim için yapacakmısın?
Will you do that for me?
Bunu yapar mısın?
Will you do that for me?
Benim için bunu yaparmısın?
Will you do that for me, Jennie?
Bunu benim için yapar mısın?
Will you do that for me, Sidney?
Bunu benim için yapar mısın, Sidney?
Will you do that for me?
Bunu benim için yapar mısınız?
Will you do that for me?
Bunu benim için yapar mısın?
Will you do that for me, honey?
Bunu benim için yapar mısın, tatlım?
- Will you do that for me?
- Bunu benim için yapar mısın?
- Will you do that for me? - What happened to your nose?
- Bunu benim için yapar mısın?
Will you do that for me?
Benim için yapar mısın?
Will you do that for me, huh?
Bunu benim için yapar mısın?
Will you do that for me?
Bunu benim için yapabilir misin?
But once Kang Woo finds out that Tae Gong Shil is back... do you think that his feelings for her will come back and he'll go back to her? That worries me a bit.
Kang Woo abi, Tae Gong Shil'in döndüğünü öğrenirse yine Lorelei'ye döner mi diye endişeleniyorum.
After all I've done for you... let's me jump in there alone. Do you realize that after I'm gone... that you will just go on living by yourself?
Ben ölünce yalnız kalacağının farkında mısın?
You will do that for me, won't you, darling?
Bunu benim için yapacaksın değil mi canım?
And, you will do that for me, won't you, Walter?
O işi halledeceksin, değil mi Walter?
You will receive them for me, and you will do everything for them that they want doing.
Onları benim adıma karşılayacaksın, ve yapılmasını istedikleri her şeyi yapacaksın.
Franz, forgive me, but I will break the ceremonial procedures... but I will do that for you and for your country.
Franz, İspanyol Saray merasimine aykırı bir şey yaparsam beni affetmeni isteyeceğim. Bunu sen ve ülken için yapıyorum.
Rodion Romanovich, will you please explain to this silly girl that it's the smartest thing for me to do.
Rodyon Romanoviç, lütfen şu ahmak kıza, yapacağım en akıllı hareketin bu olduğunu açıklar mısınız?
If by any chance it should occur to you in those 40 or 50 hours to end this matter differently, in some fantastic manner, to lay hands on yourself... Perhaps this is an absurd supposition and I hope you'll forgive me for that, would you be so good as to leave a short but thorough note, just two lines, two lines will do, that's all.
Eğer şu önümüzdeki 40-50 saat içinde, bu konuyu farklı bir biçimde bitirmek düşünceniz varsa, fantastik bir son mesela kendi cezanızı kendinizin vermesi gibi ki belki de bu anlamsız bir varsayım ama böyle düşündüğüm için bağışlayın bana geriye bir not bırakmak gibi bir iyilikte bulunur musunuz?
You're after me for some reason and all I'm trying to do is point out that that will doesn't prove a thing.
Niye bana yükleniyorsun bilmiyorum. Bu Vasiyetnamenin olanlarla ilgisi olmadığını iddia ediyorum.
This means that by hatred... you will do for me the worst possible evil.
İçin nefret dolu. Bana yapacağın son kötülük olur.
I'm sure that whatever you do for me will be done out of friendship.
Bana bir şey yaparsan, bunun arkadaşlığımızı bitireceğine eminim.
I hope that you will forgive me for what I'm about to do.
Umarım, sana yapmak üzere olduğum şey için beni affedersin.
You will do that for me.
Sen benim için bunu yapacaksın.
I'm not saying that the Army will be able to do for you what it did for me.
Ordunun bana sağladığı yararı size de sağlayacağını söylemiyorum.
Will you promise that you'll do it for me?
Yapacağına söz verir misin?
Do that for me, will you?
Güvende olacaksın. Bunu benim için yapar mısın?
I hope that you will both understand, and forgive me for what I have decided I must do.
Umarım ikiniz de anlar ve aldığım zorunlu karar için bağışlarsınız.
Do you a sense a death for me that will bring me my life's wish?
Benim de hayatımın hayalini gerçekleştirecek ölüm görüyor musunuz?
- Heh, heh. Martin, now that our countries are such good friends... perhaps you will finally be able to do occasional favor for me?
Martin, artık ülkelerimiz böyle iyi dostlar olduğuna göre belki bana sonunda özel bir iyilik yaparsın.
Your father trusts me to do what is best for you, and that's what I will do.
Babanız sizin iç in en iyi olanı yapacağıma inanıyor ve ben de öyle yapacağım.
Not that I don't appreciate the ones you bought me, but I'll save those for special occasions when only tassels will do.
Bana aldıklarını beğenmediğimden değil ama onları özel durumlar için, püskülün lazım olduğu zamanlar için saklayacağım.
Because if you really want me to do that for you, I will.
Çünkü bunu gerçekten yapmamı istiyorsan, yaparım.
Come, I will give you way for these your letters and do't the speedier that you may direct me to him from whom you brought them.
Gelin, götüreyim sizi mektupları verin diye. Elinizi çabuk tutun.
I do not have a complete understanding of emotions, but I believe that if you truly care for me, you will not pursue this course of action.
Duyguları anlayabilmeyi tamamen bitiremedim, ama gerçekten benim için endişe etseydin, bana engel olmaya çalışmazdın.
I'm afraid that I'm not enough for you and I never will be and if I do this, you'll realize that you've grown way beyond me and...
Sana yetmediğimden, ve asla yetmeyeceğimden korkuyorum.
You do know that people will be looking for me and....
Biliyorsun, beni arayacaklar ve...
Will you do that for me?
Bunu benim için yapar mısın, lütfen?
Will you do me a favor and walk to the back of this classroom... and read for us the plaque which you see hanging over that door?
Benim için bir iyilik yapar bu sinifin arkasina yürürmüsünüz... ve bize ordaki kapidan sarkan levhayi okurmusunuz?
Beka, I do remember... And I will help you, and I'm going to look for a cure, but you have to keep talking to me to let me know that you're awake.
Beka, hatırlıyorum ve sana yardım edeceğim.